Uzun zamandır kendi düşüncelerim üzerine yoğunlaşmakla  sırlara  aşina olmaya başladım .Yaklaşık otuz yılı aşkın bir süredir binlerce yıldır devam eden önemli konular hakkında ihmal edilen noktaları araştırıyorum.

         İnsan ilmiyle bildiği bir şeye inanmayabilir mi ?

         Bir vakitler bu soruya epey cevap aramak zorunda kalmıştım. İnsanın varlık alanında durduğu yerde hikmet kendiliğinden oluşmuyor.İlim birikimlerle üst üste konulan malumatlarla çoğalıyor.Her türlü bilgiye ihtiyacımız var. Ülkemiz imtihan bilgisinden irfan bilgisine kapı aralamadıktan sonra bir arpa boyu yol alamayacak.

        İki farklı alan olduğunu fark ettim.   İlim ve iman.   Kendime şöyle bir soru sormuştum;insan akıl ve zihniyle bir şeye inanmadığı halde iradesiyle o na inanması mümkün mü dür?  Sorular arasındaki nüanslar önemli.  Peki bunları niye kendime konu ediniyorum?   Varlığımın karanlıklarını aydınlatmak istiyorum.

   ‘  Açıldı çün bezmi elest

       Devreyledi peymanesi

       Andan içenler oldu mest

       Ayılmadı mestanesi

     

       Ol badeden kim nuş eder

        İçtiği dem sarhoş eder

        Derya gibi ol çuş eder

        Esrük olur divanesi   ‘   (Aziz Mahmud Hüdayi )  

       Durum yoksa bu pir efendinin dediği gibi mi olacaktı. Her insan yol istikametinde ilerleyip bu ulu sırlara kendi imkanlarıyla ulaşacak kendi kalesini kurmak zorunda. İşte yapmak istediğim bu.

     Aklen tasavvur ve tasdik imanda kafi değildir bu evreye geldiğimde ne çilelerle karşılaştım.

      İslam dini akıl ve iradeyi bir potada birleştirmeyi zorulu kılıyor.akıl bir tarafta irade diğer tarafta olduğu zaman insan dağılıyor toparlanması çok uzun zaman alıyor. 

      Her insan buna yapmak zorunda mı? 

      Elbet te bu bir zorunluluk.İnandık demekle bitmiyor.Kuranı Kerim bunun ip uçlarını verirken bu olguyu oldu bittilerle geçiştirmiyor peygamberlerden örnekler verip uyarılarda bulunuyor.

    Davranışlara şekil vermeyen din hayal den ibarettir.

    Hikmet , adalet, cesaret, iffet noktalarında şekillenen insanın maddi çıkarlarını düşündüğü kadar dünya ahret bütünlüğü perspektifinde konuya yaklaşması gerekiyor  Kadim değerler insanın ötelere gitmesinin vesileleri iken yeme içme ve cinselliği kendine iş edinip gününü gün edenlere diyecek ne sözümüz olabilir ki ?   Yol uzun ama bir o kadar da anlamlı.