88- Albay Norman, Maraş’a ne zaman ve hangi amaçla geldi? Onun gelişi harbin gidişatına ne şekilde tesir etmiştir?

Cevap: Maraş’taki savaşın Fransızların aleyhine gelişmiş olması, General Keret’in üst komuta kademesinden yardım istemesine yol açmıştı. Bu gelişme üzerine Genel Vali General Dufieux’un emriyle, seyyar tümen komutanı olarak bölgede bulunan Albay Norman, yardıma ve gerektiğinde çekilmeyi başlatmaya yetkili olarak Maraş’a yönlendirildi.

2 süvari bölüğü ve 2 piyade taburundan oluşan bir alay, 400 arabadan müteşekkil askeri malzeme, ağır silahlar ve bir top bataryasıyla (biri uzun menzilli) İslahiye’den gelen Albay Norman kuvvetleri, Türkoğlu mıntıkasını ateş altına alarak 7 Şubat’ta Aksu’ya ulaşıp, karargâh kurar. Norman ertesi 8 Şubat günü Mercimek Tepe’yi işgal ederek; Aksu, Sıtmapınarı ve Mercimek Tepe’den, başta Cancık hattı olmak üzere, kışlaya kadar olan mıntıkayı kesif bir topçu ateşi altına alır. Bu tarihten itibaren şehir çok daha zorlu bir sürece girer. Kışla yönünden General Keret, Mercimek Tepe yönünden de Albay Norman’ın yoğun topçu ateşi altındaki şehirde düşme tehlikesi baş göstermiş, düşmanın katliama girişeceği korkusu endişeleri had safhaya çıkarmıştı.

Bu sebeple, Maraş İstiklâl Harbinin en zorlu safhası 8 Şubat’tan 12 Şubat’a kadar geçen son 4 günlük süreçtir. Mercimek Tepe-Kışla noktalarından yapılan makaslama ve çok yoğun topçu bombardımanı, zaten harap olmuş şehri harabe üstüne harabe haline getirir. Maraş iki ateş arasında çok sıkışık bir vaziyette kalır. Kaç Kaç iyice hızlanır. Büyük çete liderlerinin çoğunun şehîd düşmüş olması sebebiyle, zaten moralleri bozuk olan bir kısım çeteler dağılmaya ve yakın köylere çekilmeye başlarlar. Özellikle ilçe ve köylerden gelmiş olan çetelerde dağılma ve çekilme daha fazla olur. Dağılan çetelerin bir kısmı çarşıda yağma yapar.

Mercimek Tepe’den yapılan bombardıman daha ziyade Batı Cephesini etkilemesine rağmen, Doğu Cephesi tamamen çöker. Cepheyi tutamayan ve çetelerin dağılmasını engelleyemeyen Kılıç Ali de, Kaç Kaç yolcularına katılarak Kerhan’a kadar çekilir. Doğu cephesinin çökmesinden yararlanan Ermeniler; Kümbet’ten Divânlı’ya, oradan da güneye yayılmaya çalışırlar. Ermeniler Divânlı Camii’ni yakar, ardından yangınlardan nasibini Hatunîye Camii de alır. Erzak bitme noktasına gelir. Hayvanların dışkıları içinde sağlam kalmış arpa taneleri toplanarak kaynatılıp yenir. Ölmüş at ve katırların etleri bile tüketilecek noktaya gelir. Sokaklarda toplanamayan cesetler kokmaya başlar.

Doğu cephesinin büyük oranda çökmesine ve çetelerin dağılmasına rağmen, ümidini ve azmini kaybetmeyen en mühim şahsiyet Şeyh Ali Sezai Efendi olmuştur. Korkunç kar ve soğuğa rağmen karlar içinde bata çıka Kerhan-Peynirdere bölgesine kadar giderek; o bölgede toplanmış olan çetelere moral vermiş, yaptığı etkili konuşmalar ile azimlerini artırmış ve 200 kadar çetenin geri dönmesini ve mahallelerde cephe tutmasını sağlamıştı.

Şehrin düşeceği ve Ermenilerin katliam yapacağı endişesi had safhaya ulaşır. Teslim olma düşüncesinde olanların sayısı iyice artmaya başlar. Bayazıtoğlu Abdulkadir Paşa’nın konağı teslim olma düşüncesinde olanların sığınağı olur. Heyet-i Merkeziyenin iki numaralı ismi Rafet Hoca ve çete liderlerinden Cineviz Mustafa bile bu kervana katılır. Başından beri mücadeleye karşı olan Kadir Paşa, biran evvel Fransızlarla anlaşarak silah bırakılmasında ısrar etmektedir. Millî mücadelede büyük yararlılıklar göstermiş olan Bayazıtoğlu Muharrem ve Zafer Beyler, silahları alınarak konakta alıkonur.

Tüm yazılanlardan anlaşıldığı üzere, yaşı doksana gelmiş olan Kadir Paşa’nın tezi; silahlı mücadelenin bir sonuç getirmeyeceği, aksine şehrin mahvolacağı ve ahalinin katledileceği endişesiyle, başından beri karşı olduğu harp ortamını biran evvel sona erdirerek, sulh sağlamak şeklindeydi. Hatta son günlerde konağına görüşmeye gelen ve destek bulmaya çalışan Arslan Bey’e ağır hakaretler ederek, bu duruma sebep olduğu suçlamasında bulununca sinirler iyice gerilir ve aralarında şiddetli bir tartışma yaşanır. Sonuna kadar milli mücadele taraftarı olan ve konağa görüşmek üzere gelen Dr. Mustafa Bey, ağır tehditler altında ikna edilerek harbin son gecesi General Keret’le görüşmeye gönderilir. Ancak görüşme akabinde Dr. Mustafa, Ermeniler tarafından sırtından vurularak şehîd edilir.

Ancak bununla birlikte mevziini bırakmayan ve ağır bombardımana rağmen harbe devam eden çetelerin mevcudu da bir hayli fazla idi. Özellikle Batı Cephesi sağlam kalır ve bombardıman altında harbe devam eder. Kışla, Akdere tarafından yapılan isabetli atışlarla ateş altında tutulup, Fransızların herhangi bir huruç harekâtına girişmeleri engellenirken, Kayabaşında Çerkez Yahya Hoca ve diğer Kayabaşı çeteleri harbe şiddetle devam ediyordu. Batı Cephesi’nde ise Karamanlı Mahallesi çok şiddetli çarpışmalara sahne oluyordu. Karamanlı Fakısı (İmamı) Hacı Hasan Efendi ve çeteleri Mercimek Tepe yönünden yapılan Fransız taarruzuna şiddetle direnmiş ve düşmanın şehre girmesine müsaade etmemiştir.

Tüm bu gelişmeler içerisinde şehrin kurtarılamayacağı kesinleşirse, son çare olarak şehrin tamamen boşaltılması ve şehrin tümden ateşe verilerek, içindeki düşmanla birlikte yakılması bile düşünülmeye başlanmıştır. Hatta Elbistan’a kadar çekilerek, orada yeni bir cephe kurulması düşüncesi bile dile getirilmeye başlanmıştı.

Aslında düşmanın da durumu pek iç açıcı değildi ve kuşatma altında oldukları için durumları daha sıkışıktı. Yiyecekleri büyük oranda tükenmiş, açlık baş göstermiş, yakalayabildikleri kedi, köpek ve fareleri bile yemeye başlamışlardı. Çok ağır kış şartları yaşanıyor ve tüm ağır bombardımana rağmen Türkler inatla savaşa devam edip, mevzilerini ateş altında tutuyorlardı. Bu durum, Fransız komuta kademesinin de ümidini yitirmesine yol açacak ve Maraş’tan çekilmekten başka çarelerinin olmadığına karar vereceklerdir. Üstelik ailelerini şehir dışında güvenli yerlere taşımayı başaran çetelerin bir kısmı geri dönerek, tekrar çarpışmaya başlamışlardı.

Maraş Millî Mücadelesinin Başkomutanı Arslan Bey’in bu en zor zamanlarda dik durarak, asla geri adım atmaması, karârgâhın sağlam bir şekilde kalmasını sağlamış ve arı kovanı gibi işleyen karargâhı harbin en hararetli anlarında hayatî kararların alınarak, uygulamaya sokulduğu efsanevi bir mekân haline gelmiştir. Bu sayede Maraş Mücâhidleri düşmana geçit vermeyerek, harbi sonuna kadar devam ettirebilmişlerdir.

89- Fransızlar Maraş’tan ne zaman ve ne şekilde çekilmişlerdir?

Cevap: Keret’in sıkışık durumunu bir türlü düzeltememesi ve kışlanın ateş altında bulunduruluyor oluşu, diğer taraftan Norman’ın tüm çabasına rağmen Mercimek Tepe’den şehre giriş yapamaması ve Türklerin şiddetli direnişi Albay Norman’a çekilmekten başka çare koymaz. Urfa’daki durumlarının sıkışık olması sebebiyle oraya da kuvvet sevk etme kaygısı ayrı bir sıkıntıydı. Kışlanın düşmesi durumunda General Keret’in öldürülme ve esir edilme riski ise Fransızların göze alamayacağı bir husustu. Böyle bir durum tüm bölgedeki dengelerini alt üst edebilirdi. Bunları Albay Norman’ın düşünmemiş olma ihtimâli zayıftır. Zaten son birkaç günde İslahiye ve Antep yönünden Maraş’a gelen birkaç Fransız uçağı gözlem yapıp, kışla tarafına bir takım şifreli işaretler taşıyan kâğıtlar atmışlardı. Muhtemelen çekilmeye yönelik şifreleri barındıran bu kâğıtların bir kısmı, rüzgârın da tesiri ile Türk tarafına düşmüştü.

Albay Norman, şifreli çekilme emirlerini kışladaki General Keret’e bildirir. Çekilme, 11 Şubat akşamından itibaren, hem Mercimek Tepe yönünden, hem de kışla yönünden Fransız kuvvetlerinin şehrin kuzey batısı yönünde bir koridor açmak için karşılıklı yürüyüşe geçmesiyle başlar. Zaten birkaç gündür çekilme güzergâhı sürekli olarak şiddetli top ateşi altında tutuluyor, yol açık ve güvenli hâle getirilmeye çalışılıyordu. Maraşlının dikkatinden kaçmayan bu hareketlilik, kafilenin içinde çok miktarda Ermeni mamasının (kadın) olduğunun fark edilmesiyle, düşmanın kaçmakta olduğu izlenimini kuvvetlendirir.

Gece saat 9 sıralarında kışlada çok şiddetli patlamalar meydana gelmeye başlar. Bundan mütevellid yangın ve patlamalar sabaha kadar devam eder. Fransızlar, Maraş’tan giderken, yanlarına alamadıkları askeri malzemeleri bu şekilde imhâ ederler. Gece saat 03’e kadar devam eden çekilme ile 4500 kadar Fransız ve kendilerine katılan 3000 kadar Ermeni, kışladan batı yönünde hareket ederek, Mağralı üzerinden Mercimek Tepe’ye ulaşırlar. Ardından da Sıtma Pınarı üzerinden Aksu’ya inerek, İslahiye yönünde ilerlemeye başlarlar. Maraş kurtulmuştur!

90- Fransızların İslahiye’ye çekilişleri esnasında neler yaşanmıştır?

Cevap: 11 Şubat’ı 12’sine bağlayan gece başlayan geri çekilme, çok büyük zorluklar ve kayıplar altında yapılmıştır. Fransızlar ve Ermeniler, Aksu’dan başlayıp Belpınarı’na kadar süren geri çekilme esnasında; Türk çetelerinin baskınları, şiddetli soğuk, kar ve tipi fırtınaları sebebiyle çok ağır insan zayiatı ve malzeme kaybı yaşadılar. General Keret’in üstü kapalı bir at arabasında perişan bir halde İslahiye’ye ulaşması, bu çekilmenin en manidar sahnelerinden birisidir. Ayrıca Fransızlar, yanlarına aldıkları Ermenilere merhamet etmemişler; yolda genç ve güçlülerine kazma kürekle yol açtırırken, istirahat yerlerinde kendileri çadırlarına çekilip sıcak çay ve atıştırmalıklarla dinlenmişler, Ermenileri ise kar altında ve açıkta, gündüz ve geceler geçirmek zorunda bırakmışlardır. Ermeniler, bu halde Türk çetelerinin baskınlarına oranla çok daha fazla kayıp vermişlerdir. Çekilme esnasında kafile içinde bulunan Ghovent Chorbajian adlı Ermeni, yaşananları ayrıntılarıyla anlatmış; bir taraftan Fransızlara lanet okurken, bir taraftan da Allah tarafından cezalandırıldıklarını ilahi iradeye isyan havası içince itiraf etmiştir.