KAHRAMANMARAŞ AHİLİK HAREKETİ HAFTALIK KÜLTÜR-SANAT  EKİ

-AHİce- Sayı 3

E posta: [email protected]

"AHÎ" KELİMESİ ÜZERİNDEN AHÎLİK İLE İLGİLİ KAVRAMSAL OKUMA

Bu yazıda Ahîlik kelimesinin, kelimesel bazda nesneleri verilecektir.

Ele alacağımız konular; "Ahîlik Kavramı" , "Ahîlik Teşkilatı" , "Ahîliğin Gerekleri" , "Ahîliğin Fonksiyonları" başlıkları etrafında "Ahî" kelimesini özne yapıp kelimenin nesnel sonuçlarıyla ilgileneceğiz.

1- Ahîlik Kavramı

Ahîlik, “XIII. yüzyılda Anadolu’da görülmeye başlayan ve bir süre sonra Osmanlı Devleti’nin kurulmasında önemli rol oynayan dinî-içtimaî teşkilat” olarak tanımlanır. Temelde Kur’an’a ve Hz. Peygamber’in sünnetine dayandırılan prensipleriyle Ahîlik, İslami anlayışa doğrudan bağlı olup tasavvufta önemli bir yeri bulunan ‘uhuvvet’i hatırlatmasından dolayı kolayca yayılmış ve kabul görmüştür.

2-Ahîlik Teşkilatı

Ahîlik, XIII. yüzyıldan itibaren yaklaşık 500 yıl Anadolu’da etkili olmuş bir teşkilatın adıdır. Ahlaki, askerî ve siyasi alanlar ile birlikte, özellikle sosyal ve ekonomik alanlarda oldukça etkili olan bu teşkilat; günümüzün sosyal güvenlik kuruluşları, esnaf ve sanatkâr odaları, kooperatifçilik, sendikacılık, belediyecilik gibi teşekküllerin işlevlerini görmekle beraber bütün bunların ötesinde, –belki de günümüzde karşılığı bulunmayan–, iş ahlakını şekillendiren bir kurum olarak önemli işlevler görmüştür. Ahîlik, İslam inancıyla Türk örf ve âdetlerinin sentezi sonucu oluşan bir düşünce sistemidir. Tüm bunların yanında Ahîliğin ideolojisini ve temelini, fütüvvet ilkeleri oluşturmaktadır. Ünitenin başında anlatılan fütüvvetle alakalı ilke ve prensipler, Ahîliğin inanç esasları gibidir. Gerek Selçuklu, gerekse Osmanlı sultanlarından bazılarının vezirleriyle birlikte bu teşkilata üye oldukları bilinmektedir. Sadece padişahlar değil, devlet adamları, kadı, müderris ve muhtelif tarikat şeyhlerinin Ahîlik teşkilatı üyesi olması, bu teşkilatın güçlenmesine katkıda bulunmuştur. Anadolu’nun birçok şehrinde tekkeleri olan Ahîler, Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemlerinde fetih hareketlerinde büyük rol oynamış ve aynı zamanda gazi unvanı ile cihad hareketine katılmışlardır. Belli bir dönemden sonra Anadolu’da fütüvvet birliklerinin, ‘Ahîlik’ adıyla teşkilatlandıkları görülmektedir. Anadolu’da Ahîlik’in temelini oluşturan fütüvvet teşkilatına ilk giren I. İzzeddîn Keykavus’tur. Daha sonra oğlu I. Alâaddîn Keykubat ise Şeyh Şihâbeddîn Ömer Sühreverdî’nin elinden fütüvvet libası giymiştir. Sultan Alâaddîn Keykubat’ın bu teşkilata girmesiyle çevresindeki insanlar da bu teşkilata girmişlerdir. Dolayısıyla Ahîlik ‘Ahî Evran’ diye anılan İranlı Şeyh Nâsıruddîn Mahmûd tarafından I. Alâaddîn Keykubat’ın himayesinde teşkilatlanmıştı. Ahîlik, Anadolu’da hızla yayılma zemini buldu. Şehirlerden köylere varıncaya kadar pek çok bölgede Ahî zaviyeleri açıldı. İktisadi hayatın yanı sıra zaman zaman siyasi faaliyetlere de katıldı. Özellikle XIII. asırda siyasi otoritenin zaafa uğradığı zamanlarda, şehirlerin düşman istilasından korunması, bazı isyanların bastırılması gibi olaylarda etkili oldu. Ahîlik, aslında, ilk kuruluşu ve gelişmesinde bir tarikat olarak ortaya çıkmamıştır. Bu nedenle pek çok tarikatın ilke ve prensiplerinden faydalanmıştır. Birçok üyesinin aynı zamanda farklı tarikatlara mensup olduğu bilinmektedir. Bu tarikatlardan biri Mevleviliktir. Mevlevilerin ileri gelenlerinden Mevlânâ Hüsâmeddîn’in babası “Ahî Türk” Konya’daki fütüvvet teşkilatının başı idi. Eflâkî, Menâkıb’ında, Mevleviler ve Ahîler arasındaki ilişkilerden bahseder. Diğer bir tarikat olan Halvetilik, Anadolu’ya Niğde’de bir zaviye açan Ahî Yûsuf-ı Halvetî kanalıyla girmiştir. Bunun yanında Ahî Evran ile Hacı Bektaş-ı Velî arasında bir dostluk olduğu bilinmektedir. Bu mânâda Bektaşilerle Ahîler arasındaki iyi ilişkiler Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda da ortaya çıkmaktadır. Anadolu Selçukluları zamanında Ahî birlikleri, mesleklere ait problemleri halletmekte ve devletle ilişkileri düzenlemekteydi. Mal ve kalite kontrolü, fiyat tespiti bu birliklerin göreviydi. Mesleğin geleceği açısından, çırakların en iyi şekilde yetiştirilmesine çok önem verilirdi. Anadolu’da köylere kadar yayılan Ahîlik, pek çok devlet ve ilim adamıyla askerî zümre mensuplarını bünyesine alarak güçlendi ve XIV. yüzyıldan sonra organize esnaf birlikleri hâlini aldı; ancak sosyal ve siyasi gücü biraz zayıfladı. Ahîler, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük rol oynamışlardır. Osman Gazi’nin kayınpederi Şeyh Edebali ve devletin kuruluşunda rol oynayan pek çok paşa ve ilim adamı Ahîlik mensubuydu. Sultan Orhan’ın Ahîlikte ‘İhtiyâru’d-dîn’ makâmında bulunduğu, Sultan I. Murad’ın ise ‘Ahî şeyhi’ olduğu bilinen tarihî gerçeklerdir. Özellikle Âsıkpaşazâde, Târîh’inde, Rum Erenleri dediği ve Abdâlân-ı Rûm, Âhıyân-ı Rûm, Bacıyân-ı Rûm ve Gaziyân-ı Rûm diye dörde tasnif ettiği gruplardan Gaziyân-ı Rûm, fütüvvetin seyfî kolu olarak mütalaa edilebilir. Orhan Gazi zamanında Anadolu’yu gezen ünlü Arap seyyahı İbn Batuta, uğrayıp misafir kaldığı Ahî zaviyelerini ve onların etkinliklerini anlatmaktadır. O devirde Ankara Ahîleri, yirmi gün müddetle boykot yapıp dükkânlarını kapayarak, devletten istediklerini elde etmişlerdir. Zamanla tamamen iktisadi bir kurum hâline dönüşen Ahîlik, bünyesi içinde yer alan esnaf birlikleri, ustalar, kalfalar ve çıraklardan oluşuyordu. Çıraklıktan itibaren yükselmek için mesleki ehliyet ve liyakat şarttı. Çıraklar mesleği çok iyi öğrenmedikçe dükkân açamazlardı. Esnaf ve dükkân sayıları sınırlı olduğu gibi, mal üretimi de ihtiyaca göre yapılırdı. Yani, israf ekonomisi güdülmüyordu.

3. Ahîliğin Gerekleri

XIV. yüzyılda Anadolu’nun sosyal hayatının düzenlenmesinde büyük rol oynayan Ahîlik hakkında ilk kez İbn Batuta bilgi vermiştir. İbn Batuta, Anadolu’nun en ücra yerlerine, dağ başlarına kadar yayılan zaviyeleriyle, Ahîlerin her türlü konuğa, sıkıntılı günlerinde kucak açtıklarını; yolların emniyetli olmadığı, taşıma araçlarının iptidai olduğu bir devirde, seyahat edenlerin sığınabilecekleri birer konaklama yeri tesis ettiklerini haber vermektedir. Böylece günümüz insanına da yararlı mesajlar vermektedir. Ahînin üç şeyi açık, üç şeyi kapalı olmalıdır;

• Eli, kapısı ve sofrası açık olmalı (cömertlik, konukseverlik, aç geleni doyurma)

• Dili, gözü ve beli kapalı olmalı (kötü söz söylememe, kötü bakmama, namusu koruma)

Ahî olmak ve peştamal kuşanmak için kişinin bir Ahî tarafından önerilmesi zorunludur. Üye olmak isteyenlerden yedi fenâ hareketi bağlaması ve yedi güzel hareketi açması beklenmektedir:

1. Cimrilik kapısını bağlamak, lütuf kapısını açmak.

2. Kahır ve zulüm kapısını bağlamak, hilm ve mülâyemet kapısını açmak.

3. Hırs kapısını bağlamak, kanaat ve rızâ kapısını açmak.

4. Tokluk ve lezzet kapısını bağlamak, riyazet kapısını açmak.

5. Halktan yana kapısını bağlamak, Hak’tan yana kapısını açmak.

6. Herze ve hezeyan kapısını bağlamak, marifet kapısını açmak.

7. Yalan kapısını bağlamak, doğruluk kapısını açmak.

4.Ahiliğin Fonksiyonları

Ahîlik teşkilatı, Orta Asya’dan göç eden Türklerin Anadolu’ya gelmesinde ve buraları yurt edinmesinde önemli roller üstlenmiştir. Ahîler, Anadolu’ya gelen Türkleri, önce misafir etmişler, sonra bir sanatı olanlara işyeri açmış, kurdukları zaviye ve onun yanında inşa ettikleri evler ile mahalle ve sokaklar oluşturmuş, işyerleri, siteler, çarşılar ve şehirler kurmuşlardır. Diğer taraftan Ahîlik, mesleki ve ahlaki prensipleri ile ürünlerde kalite kontrol ve standart sağlanmasında ve haksız rekabetin önlenmesinde rol almış, ücretler ve fiyatlar konusunda da yetki sahibi olup devletle halk arasında bir köprü kurmuştur. Bu mânâda Ahîlik, âdeta tasavvuf ahlakının iktisadi ve sosyal hayata yansıması ve kurumsallaşmış hâli gibidir. Ahîlerin iktisadi hayattaki rolünü ve faydalarını şöyle sıralamak mümkündür.

Ahiliğin Fonksiyonları şu maddeler etrafında özetlenebilir;

1. Ahîler yamak, çırak, kalfa ve usta ilişkilerini, evlat-baba sıcaklığında ve manevi bir ortamda düzenlemişlerdir.

2. Üreticiyle tüketici arasındaki ilişkileri, ihtiyaç ve verimlilik esasına göre tanzim etmiş, israfı önlemişlerdir.

3. Köylerden şehirlere kadar kurdukları zaviyeler sayesinde Ahîler, sanat, kültür, konaklama ve turizme canlılık kazandırmışlardır.

4. Halkın örgütlenmesini ve teşkilatlanmasını sağlamış, esnafın ezmeden ve ezilmeden mesleklerini icra etmelerine imkân sağlamışlardır.

5. Ahîler, birlik mensuplarını kabiliyetlerine uygun işlere yönlendirdiklerinden insanlar ikinci bir iş peşinden koşmamıştır. İş değiştirmek hoş karşılanmamış, bütün sanatkârlar işlerine teksif olduklarından kaliteli üretime gayret etmişlerdir.

6. İhtiyaçları kamçılayarak tüketimi artırmak yerine ihtiyaca göre üretim yapmayı planlamışlardır. Üretilen eşya sanatkâr için ekonomik değerin ötesinde el emeği ve göz nuru olarak ayrı bir önem arz etmiştir.

7. Ahî birlikleri daha fazla kazanmak, spekülasyon ve serbest rekabet yerine karşılıklı yardım ve sosyal dayanışma esasına bağlı kalmışlardır. Ahîlerin dayanışma anlayışı, “Can ve mal beraberliği” olarak özetlenmiştir.

8. Ahîler hem üreticilerin hem de tüketicilerin menfaati doğrultusunda kaliteli üretim için çaba sarf etmişlerdir. Kalitede belli bir standardı yakalamaya ve bunu uygulamaya çalışmışlardır. Kalite ve standardizasyona uymayanların dükkânları kapatılmış, hatta daha ileri gidenlerin pabuçları dama atılarak esnaflıktan ihraç edilmişlerdir.

9. Ahîler kendi içlerinde bir oto-kontrol müessesi oluşturmuşlardır. Ahîlikte işyeri açmak bir heyet huzurunda ustalığını kanıtlamaya bağlıdır. Böylece esnaf kendi kendini kontrol eden bir sisteme bağlanmıştır. Bir tarikatla benzer özellikleri olmakla birlikte Ahîlikte esnaf ahlakı ve dayanışması öne çıkmaktadır. Ancak Ahîlik sadece bir esnaf teşkilatı değildir, Ahîliğin esnaf loncaları hâline dönüşmesi 1450’lerden sonradır.

Editör: Mahmut Beyaz