Seçim bölgesi ve memleketi Kahramanmaraş’a sık sık gelerek, sorunları, sıkıntıları yerinde dinleyen, çözüm üretme noktasında gösterdiği gayretle takdir toplayan MHP Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan, gündeme ilişkin birbirinden önemli açıklamalarda bulundu. 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıl dönümünde konuşan Aycan, deprem açısından riskli olan bölgelerin imara açılmaması gerektiğini söyledi. Kahramanmaraş’ın eski mahallelerinde kentsel dönüşümün mutlaka yapılması gerektiğine vurgu yapan Aycan, Tekke’deki kentsel dönüşümün hala istenilen seviyede olmadığını belirtti. Afganistan’daki durum hakkında da konuşan Aycan, Afganistan’da bir dram yaşandığına dikkat çekti.

“ALLAH 17 AĞUSTOSU BİR DAHA YAŞATMASIN”
Aycan, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “17 Ağustos Marmara Depremi tarihe 100 yılın felaketi diye geçti. Türkiye’nin yaşadığı en büyük 4’üncü deprem olarak kayıtlara geçti. 17 Ağustosta ben Sağlık Bakanlığı’nda Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürüydüm. O gece 3:30’da Sağlık Bakanlığındaydım ve o gün itibariyle de deprem bölgesine gittik. Orada Sağlık Bakanlığı adına Deprem Kriz Koordinatörüydüm. O günleri bizzat yaşamış biriyim. O bölgede 6 ay sağlık hizmetlerini kontrol ettik. Tabii ilk günler kurtarma faaliyetleri ile geçti. Sonra o kurtardığımız depremzedeleri kamplarda yaşaması için çalışmalar yaptık. Allah bir daha öyle günleri yaşatmasın.

“RİSKLİ OLAN BÖLGELERE BİNA YAPMAMAMIZ GEREKİYOR”
Ülkemiz maalesef deprem bölgesi. Anadolu topraklarının 4’te 3 deprem bölgesi. Türkiye ortalama 11 ayda bir büyük bir deprem yaşıyor. Önemli olan depreme hazırlıklı mıyız yâda depreme karşı ne kadar akıllandık? Buna bakmak lazım. İlk deprem olduğunda birkaç gün depreme karşı duyarlı hale geliyoruz. Fakat sonra hep unutuyoruz. Normal yaşantımızı devam ettiriyoruz. Çok klasik bir söz var; deprem değil, çürük bina öldürür. Boş bir arazide depreme yakalansanız bir şey olmaz. Ama depremin bu kadar ölüme sebep olmasının sebebi depreme dayanıksız yâda uygunsuz olan binalar. Bununla ilgili gereğini yapıyor muyuz diye bakmak lazım. Deprem açısından riskli olan bölgelere bina yapmamamız gerekiyor.

“DEPREM KUŞAĞI ÜZERİNDEKİ BÖLGELERİ İMARA AÇMAMAK LAZIM”
Tabii bir de sel felaketi yaşıyoruz. Dere yatağına bina yapıyorsunuz. Dere yatağına bina yaparsanız seli çağırıyorsunuz. Dere yataklarında bir yapılaşma olmasa ne bina yıkılacak ne de insan ölümüne sebep olunacak. Ama selde de depremde de uygunsuz yerlere bina yapıyoruz. Deprem kuşağı üzerindeki bölgeleri imara açmamak, oralara bina yapmamak lazım. Yapılan binalar depreme dayanıklı olacak. Teorik olarak bugün 9.0 şiddetindeki bir depreme bile dayanıklı binalar yapılabiliyor. O zaman bunu yapacaksınız. Bir de eskiden yapılmış ve artık uygun olmayan binaları da aynı şekilde yıkmamız lazım. Çok katlı binalar yapmamamız gerekiyor. Bu noktadan Kahramanmaraş’a geçecek olursak; Kahramanmaraş’ta deprem bölgesi ama hala deprem bölgesindeki yerlere bina yapıyoruz. Hem de çok katlı binalar yapıyoruz. Bina kalitesi sorgulanabilir. Eski binaların dönüşümünü yapmıyoruz. Yani felaket olmasını bekliyoruz gibi bir halimiz var.

“ONİKİŞUBAT’TA YOĞUN BİR BİNA YAPILAŞMASI VAR”
Biliyorsunuz Sakarya ili deprem bölgesi. Çok yumuşak bir zemin. Aynı bölgeye 3’üncü kez şehir kuruluyor. Şimdi deprem felaketlerinde insan eli olmamış mı oluyor? Bizim depreme göre yapılanmamız lazım. Deprem kuşağındaki bölgeleri imara kapatmamız lazım. Fay hatlarının üzerine inşaat yapmamız gerekiyor. Bu aslında Türkiye’nin sorunu. Kentsel dönüşüme baktığımızda şehrimizde Tekke’de hala kentsel dönüşüm istenilen seviyede değil. Eski mahallelerde kentsel dönüşümleri mutlaka yapmamız lazım. Onikişubat bölgesinde yoğun bir bina çalışması var. O bölge hem deprem bölgesi hem tarız arazisi. Nehrin etrafına yapılaşmaya çalışıyoruz. Bu bence çok yanlış.

“AFGANİSTAN’IN DURUMUNA ÜZÜLÜYORUZ”
Afganistan bizim kültürel olarak çok yakınlık duyduğumuz bir ülke. Afganistan’ın bu durumuna üzülüyoruz. Oradaki insanların durumu üzücü. Hakikaten çok mağdurlar. 30 yıldır bir mağduriyet yaşıyorlar. Önce 10 yıl Rusların etkisi altında. 20 yılda Amerika’nın etkisi altında yaşadılar. Afganistan’da dış güçlerin yanlışları var. Yıllardır orayı yönettiler, orada oldular ama sorunları çözmediler. Tabii bir birlik olamadılar. Afganistan şu anda dünyanın en fakir ülkelerinden biri. Amerika Afganistan’ı kendi kaderiyle baş başa bıraktı. Sorunları çözmediği gibi yeni sorunlara da sebep olmuş oldu. Orada bir kardeş katliamı yaşanıyor. İnsanlar birbirlerini öldürüyorlar. İnşallah güzel bir istişareyle Afganistan’ın durumu iyi olur.

“AFGANİSTAN’DAN TÜRKİYE’YE KİTLESEL BİR GÖÇ YOK”
Türkiye’nin konumu Afganistan’da farklı. Biz oraya zorla gitmedik. Özellikle Türklerin Afganistan’da olmasını istediler. Afganistan ile dostluğumuzun devam edeceğini umuyorum. Afganistan’dan Türkiye’ye kitlesel bir göç yok. Bunu bir göç dalgası olarak göstermek doğru değil. Muhalefet sanki Türkiye yeni bir göç dalgasına kapılarını açmış gibi gösteriyor. Afganistan ile direk bir sınırımız yok. İran üzerinden bize geliyorlar. Burada İran’ın tutumunu sorgulamak lazım. İran bunun ticaretini yapıyor. İnsanların parasını alıp umut tacirliği yapıyorlar. Bir şekilde de Türkiye’ye girmelerine izin veriyorlar. Türkiye’ye kayıt dışı geçenler var. Düzensiz göçmenler var. Bununla ilgili de biz zaten ciddi bir şekilde önlem almış durumdayız. Türk ordusu sınırlarımızı koruyor. Sınırlarımıza çok ciddi duvarlar örüldü. Buna rağmen bir şekilde geçenlerde yakalandığı takdirde ülkelerine iade ediliyorlar. Bugüne kadar 25 bin Afgan’ı iade etmişiz. Yani kitlesel bir göç söz konusu değil.”

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz