Günümüzde artan ve toplumu derinden etkileyen boşanmalar ile ilgili önemli bilgiler veren Avukat Emine Nalçacı, bireylerin boşanma sebeplerini tam olarak bilmediklerini anlattı. Uygulamada yapılan en büyük hatanın şiddetli geçimsizliğe dayalı açılan boşanma davaları olduğunu ifade eden Nalçacı, kanunda şiddetli geçimsizlik diye bir boşanma sebebinin olmadığını söyledi. Bu bakımdan boşanmalardaki en çok karşılaşılan olgunun zina olduğunu belirten Nalçacı, zinanın varlığından bahsedebilmek için cinsel ilişkinin şart olduğunu vurguladı.

“BOŞANMA DAVALARI ŞU AN ÇOK ARTTI”
Nalçacı, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Boşanma davaları şu an çok arttı.  Bireylerin genellikle boşanmak istediklerini, ancak kanunda öngörülen boşanma sebeplerini tam bilmediklerini görüyoruz. Uygulamada yapılan en büyük hata şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma davası açtığını iddia etmektir; oysaki kanuna baktığımızda şiddetli geçimsizlik diye bir boşanma sebebi yoktur. Kanunda belirtilen boşanma sebepleri; evlilik birliğinin temelinden sarsılması, terk, hayata kast pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, akıl hastalığı ve zinadır. Araştırmalara göre davalarda en çok karşımıza çıkan; genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve zinadır. Zina, kusura dayalı, mutlak ve özel bir boşanma sebebidir. Mutlak bir sebep olması ise zinanın ispatlandığı saptanırsa hâkim boşanmaya karar verme zorunluluğunu ifade eder.

“EŞLERDEN BİRİ ZİNA EDERSE, DİĞER EŞ BOŞANMA DAVASI AÇABİLİR”
Zina TMK’nın 161. Maddesinde düzenlenmiş olup şu şekilde açıklanmıştır: “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.” Görüldüğü üzere kanun zinanın boşanma sebebi olduğunu açıklamakla birlikte, zinanın ne olduğunu açıklamamıştır. Zina; Aile Hukukumuzda “Eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten bir kişi ile isteyerek cinsi münasebette bulunması. ” şeklinde anlaşılmalıdır.

“ZİNADA İSPAT ZORDUR”
Zinada ispat zordur, ispat edilen çeşitli olgulardan hâkim kanaat getirirse zina suçüstü tespit edilmemiş de olsa hâkim boşanmaya karar verebilir. Eşler aldatma olgusunu her somut olayda farklı bir delil aracını kullanarak ispatlayabilir. Zinanın ispatı için her tür delil kullanılabilir. Bu delillerden bazıları şunlardır. Tanık beyanları, Telefon görüşme kayıtları veya içerikleri, mesajlar, whatssap içerikleri vb. Sosyal medya içerikleri (instagram, facebook, twitter vb.) Uçak veya otel kayıtları, güvenlik kamerası görüntüleri Fotoğraflar, video kayıtları vb. her türlü delil başka bir nedenle savcılık tarafından başlatılan soruşturma dosyasında yer alan evraklarda zina olgusuna dair ifadeler, banka kayıtları, kredi kartı ekstresi vb.

“KADIN VEYA ERKEĞİN YALNIZKEN ORTAK KONUTA KARŞI CİNSTEN BİRİNİ ALMASI ZİNANIN VARLIĞINA DELALET EDER”
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi farklı otellerde tatili ve birlikte çekilen müstehcen fotoğrafları zina saymıştır. Yargıtay uygulamasına göre zina (aldatma) olgusunun ispatı açısından bazı ilkeler kabul edilmiştir. Şöyledir: kadın veya erkeğin yalnızken ortak konuta karşı cinsten birini alması zinanın varlığına delalet eder. Bu halde, zina ispatlanmış kabul edilir. Eşlerden birinin karşı cinsten biriyle düzenli bir şekilde gece-gündüz telefonda görüşmesi zinanın varlığına işaret eder. Eşlerden biri evlilik dışı ilişkiye girdiği başka bir kişiden çocuk sahibi olduğu takdirde zina (aldatma) olgusu ispatlanmış olur.

“ZİNA SEBEBİ MUTLAKA KANITLANMALIDIR”
Mahkeme hâkimi, aldatmaya temel teşkil eden olayların doğruluğu konusunda tarafların yemin etmesini isteyemez. Zina sebebi mutlaka kanıtlanmalıdır. Bu konudaki taraf ikrarı da hâkimi bağlamaz davanın reddi gerekir ancak dikkat edilmelidir ki zinanın ikrarı ile boşanma davasının kabul edilmesi aynı şey değildir, zira kabul ederse anlaşmalı boşanma hükümleri uygulanır. Evlilik birliğindeki sadakat yükümlülüğüne aykırı olarak eşi dışındaki bir karşı cinsle cinsel ilişki yaşamış olmalıdır. Buna göre evlilik henüz gerçekleşmeden önce ya da mahkeme kararıyla evlilik birliğinin sona ermesine karar verildikten sonra yaşanan bu neviden ilişki Türk Medeni Kanunu uyarınca zina olarak nitelendirilmemektedir.

“ZİNADAN BAHSEDEBİLMEK İÇİN CİNSEL İLİŞKİNİN VARLIĞI ŞARTTIR”
Karşı cinsten iki insanın cinsel ilişkiyle sonuçlanmayan öpme, sarılma, okşama gibi davranışları, zinanın gerçekleşmesi için yeterli kabul edilmemektedir. Yargıtay; tam ispat aramamakta, mahkemede zina için tam olarak vicdani kanaatin oluşmasını sağlayacak emareleri, zinanın varlığı için yeterli kabul etmektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi cinsel ilişki ispatlanmıyorsa, zina olmayacağı olsa olsa güven sarsıcı davranış olacağı yönünde karar vermektedir. Eşlerden birinin şiddet uygulaması diğer eşin ise zina fiilini işlemesi kusur bakımından eşit değerdedir. Dolayısıyla bir eşin zina diğer eşin şiddet sebebiyle kusurlu olması halinde istenecek tazminat talebi reddedilir. Çünkü eşit kusur halinde bir eşin diğer eşten tazminat istemesi mümkün değildir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi zina eylemi ile şiddet eylemini eşit kusurlu kabul etmektedir, taraflardan birinin zina yaptığı diğer tarafın da şiddet uyguladığı olayda tarafları eşit kusurlu kabul ederek her iki taraf için de tazminata karar vermemiştir.

“ZİNAYA DAYALI BOŞANMA DAVASI İÇİN HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE SÖZ KONUSUDUR“
Eşin zina fiilinin öğrenilmesinden itibaren 6 ay içinde dava açmalıdır. İkinci süre ise zina fiilinden itibaren her halükarda 5 yıldır. Zinaya dayalı boşanma davası açma hakkı düşse bile eğer zina geçimsizliğe sebep oluyorsa “Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına” dayanılarak boşanma davası açılabilir. Zina sebebine dayanan boşanma davalarında yasada öngörülen hak düşürücü süre, süregelen eylemlerde son eylemin bittiği tarihten başlar. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi zina eylemi süreklilik arz ediyorsa, altı aylık sürenin son eylemden itibaren başlayacağı yönünde karar vermektedir.

“AFFEDEN TARAFIN DAVA HAKKININ OLMAMASI”
Hükmün gerekçe kısmında, kadının zina sebebine, erkeğin ise onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davasında; tarafların zina ve onur kırıcı davranış nedeni ile boşanmaya neden olan olaylar sonrasında aynı evde birlikte oturmaya devam ettikleri, boşanma davasından çok kısa bir süre önce beraberce 2013 yılında Monaco Prensliğinin 150. yıl kutlamalarına katılmak için yurtdışına gittikleri, üç gece aynı odada birlikte kaldıkları, tatil dönüşünden sonra boşanmayı gerektirir bir olayın varlığının kanıtlanamadığı, bu nedenle önceki olayların affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığı, hoşgörülen ve affedilen olaylara dayanılarak boşanma karar verilemeyeceği gerekçesi ile zina ve pek kötü davranış sebebiyle açılan davaların reddine karar verildiği belirtilmiş, tarafların evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile açmış oldukları boşanma davasında ise, erkeğin güven sarsıcı davranışlar içerisine girdiği, sadakate aykırı davrandığı, kadının da sürekli ağır hakaretlerde bulunduğu, akıl hastalığı iddiası ile eşinin medeni haklarını kısıtlamak istediği, böylelikle taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin olduğu, geçimsizliğe sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları, eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın kanunen mümkün görülmediği gerekçesiyle evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile boşanmaya karar verildiği belirtilmiştir. Mahkemece, hem tarafların birbirlerini affettiği, aftan sonra da boşanmayı gerektirir bir olayın varlığının kanıtlanmadığı, hoşgörülen ve affedilen olaylara dayanılarak boşanma kararı verilemeyeceği gerekçesi ile zina ve onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davalarının reddine karar verildiği belirtilmiş, hem de tarafların yukarıda belirtilen davranışları ile eşit kusurlu olduğu, iki taraf yönünden de evliliğin devamının beklenemeyeceği gerekçesi ile evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile boşanmaya karar verildiği açıklanarak çelişki yaratılmıştır. Bu bakımdan, gerekçe kendi içinde çelişkili olup, gerekçe bölümünde yaratılan bu çelişki tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir.

YARGITAYIN ZİNANIN VARLIĞINA DELALET EDEN KARAR VE İLKELERİ

KADININ, BİR BAŞKA ERKEKLE BİRLİKTE YAŞAMASI ZİNANIN VARLIĞINA DELALET EDER“

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/1740 E. Sayılı kararında şöyle demektedir: Mahkemece davacı erkeğin zina (TMK.m.161) hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmiş ise de toplanan delillerden, davalı kadının ortak konuttan ayrılarak bir süre bir başka erkekle birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece de kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı sabit kabul edilmiştir. Kadının, bir başka erkekle birlikte yaşaması zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda kadının zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların zina hukuki (TMK m. 161) sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davacının zina (TMK m. 161) hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”

GECE GEÇ VAKİTTE MEŞRU BİR SEBEP OLMADAN EVE ALMA

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2009/11464 E. Sayılı kararında şöyle demektedir: davalı-davacı kadının eşinin gece vardiyası için işte olduğu saatte bir başka erkeği geceleyin eve aldığı anlaşılmaktadır. Kadının gece geç saatte, eşinin olmadığı bir zamanda eve yabancı erkek alması meşru bir amaca yönelik olduğu kanıtlanmadıkça zinanın varlığına delalet eder. Davalı-davacı kadının zinası kanıtlanmıştır.”

Açıkladığım sebeplerden zinaya dayalı boşanma davası hassas çalışma gerektiren davalar olup, tüm hususlara dikkat etmekte fayda vardır, davayı terditli açmak hak kayıplarının önüne geçecektir. Yargıtay, zinaya dayalı boşanma davalarında; ortak çocukların tanık beyanlarına itibar etmekte, dosya açısından bu beyanlar büyük önem arz etmektedir.”

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz