Bakırcılık günümüzde eskisi kadar yaygın olmasa da genellikle mutfak eşyaları, çeşitli aletler, süs veya hediyelik eşya olarak kullanılıyor. Çok eski zamanlara dayanan bir materyal olan bakır, başta Kahramanmaraş olmak üzere Konya, Mardin ve Diyarbakır'da yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Dövme, kazıma, zımbayla dövme adında üretimi için üç işlemden geçen bakır, Kahramanmaraş'lı ustaların elinde şekilleniyor. Kahramanmaraş’ta  bakırcılığın merkezi ise yüzbinlerce yıllık tarihi olan Kapalı Çarşı oluyor. Tarihi Kapalı Çarşı'daki iş yerlerinde bakırlara şekil veren ustalar bin bir zahmetle ürettikleri, birbirinden güzel eserleri geleceğe aktarıyor. Bakırdan eşya yapma sanatının ustaları bakırcılığı gazetemize anlattı.

'BAKIR DAHA SAĞLIKLI VE HİJYENİK'

35 senedir bakırcılık mesleğini icra eden Sedat Büyükçiftçi, bakırcılığın baba mesleği olduğunu belirterek bakırdan yapılan ürünlerin daha sağlıklı olduğunu söyledi. Büyükçiftçi, "Bakırcılık bizde baba mesleği olduğu için 8 yaşında babamın yanında çıraklık yapmaya başlamıştım. Şimdi de onun dükkanında, onun mesleğini devam ettiriyorum. Bakır daha sağlıklı ve hijyenik olduğu için eski ilgiyi görüyor. Yemeklerimizi bakırda pişirip, sunumlarını da yapsak çok daha güzel ve sağlıklı görünür. Vücudun demir, çinko gibi ihtiyaçlarını karşılar.

'TEKNOLOJİYE YENİK DÜŞTÜ'

Arkadaşım aracılığı ile başladım ama etrafımda esnaflar olduğu için pek zorluk çekmiyorum. Çoğu usta mesleği bıraktı. Son nesil benim. O zamanlar bakır, kullanılacak bir maddeydi, en çok kullanılan kap kacaklar bakırdandı. Sonradan çıkan teknolojiye yenik düştü. Çelik rağbet görmeye başladı ama ben hala mesleği ayakta tutmaya çalışan ustalardan bir tanesiyim. Bizim mesleğimizin en olmazsa olmazı kalay işidir. Daha sonra işleme yapıyoruz, figürleri kullanıyoruz. Genelde Kahramanmaraş işlemeciliği ile farklı modellerle bakırları dönüştürüyoruz. Süslemelerde gül ve çiçek desenlerini çok kullanıyoruz ama isteğe göre de tasarımlar yapıyoruz.

'BAKIR HAK ETTİĞİ DEĞERİ GÖRMÜYOR'

Beni mesleğim için kimse yönlendirmedi veya eğitmedi. Okuldan çıktığım zaman babamın isteği üzerine başladım. Benim için bakır, diğer materyallerden daha kullanışlı. Daha kolay işlenebilir, pratik ve sağlıklı. Fiyat olarak normal ama işçilik olarak hak ettiği değeri gördüğünü düşünmüyorum çünkü burada emek veriyoruz. İnsanlar artık mağazalara yönelmeye başladı. Benim için mesleğin bir zorluğu yok, severek yapıyorum. Her ustanın ve çırağının işlemesi farklıdır o yüzden tekniği için kesin bir bilgi veremem.

“OTUR BAKALIM, ŞU İŞLERİ YAP”

Okumaya gidemedim. Çünkü o zaman ortalık karışıktı ve okulları basıyorlardı. Annem ve babamda bu olayların ardından beni okula göndermedi. Daha sonra beni bir bakırcı ustasının yanına çırak olarak verdiler. O dönemde bakırcı çıraklığına başladım. Satırlarla ustalarımızın yemeklerini getirirdik. Çok zor şartlar altında çalışıyorduk. Ayağımız çamur, avucumuzun içi nasır doluydu. Birkaç yılın ardından çıraklık dönemimiz bitti. Daha sonra kalfalık dönemine geçtik. Kalfa olduğum zamanlar 35 Kuruş alıyordum. Sonraları bakırcılıkta daha ileri bir safhaya ilerledim. Ustam bana, “Otur bakalım, şu işleri yap” derdi. Biz de yapmaya başlardık. Sabah erken gelirdik, yatsı namazı sonuna kadarda çekiç sallardık. Tabii yemek paramızı da vermezlerdi. Biz yemeğimizi evden getirirdik. Daha sonra bakırcılıkta artık iyice yetkinleşmeye başlamıştım. Artık bakırcılıkta işi öğrenince başka yerlerde işçilik yapmaya başladım. İşçilik yapmaya başladıktan sonra haftalığım birden 90 liraya çıktı.

“İKNA EDEMİYORUM…”

Ben o bakırın tozuna, pisine kurban olayım. Mesleğimizde işçiye, çırağa kalfaya bakılmıyor. Bu nedenle alttan eleman yetişmiyor. Zaten bu mesleğe de heves edip gelen çocuklar yok. Şimdiki gelen çıraklar en az 15-16 yaşında oluyor. Ben yakınımdaki birkaç çocuğu çağırdım ama maalesef onları bu işi öğretmeye ikna edemedim” şeklinde konuştu.

(Haber: Abdulsamet İspir)

Editör: Mahmut Beyaz