Bir yıl daha geride kaldı şu kıymetini bir türlü bilemediğimiz ömrümüzden. Daha dün gibi bir zamanda 2016 yılını karşılamış ve bir yığın hayalleri gerçekleştirmeye azmetmişken, bir yıldırım hızıyla geçti gitti koca sene. Biz hayallerimizin ardında sürüklenirken birçok sürprizle de karşılaştık bu son senede. Kim tahmin edebilirdi 15 Temmuz girişimini, kim bilirdi aramızda bize benzeyen hainler besleyip büyüttüğümüzü, kim düşünürdü ki bir üyesi olduğumuz NATO’nun ve stratejik ortağımız ABD’nin hain ihtilal girişiminin üst aklı olduğunu. Yarım asırdır bizi, doğu bloğunun saldırılarına karşı sizi koruyacağız diye avutup söğüşleyen batının, istiklalimize ve istikbalimize kasteden terör örgütlerinin hamisi olduğu gerçeği ile yüzleşmek yenilir yutulur şeyler değildi ama oldu işte. 
Nasıl oldu da bu kadar büyük bir aldatılmışlığı yaşadık, işte asıl mesele burada.
Bizim önümüze çeşitli oltaların ucunda uzatılan basit dünyalıklar bizi o kadar oyaladı ki, çocuklar gibi oyuncağı elimize kimin verdiğini ve ne niyetle verdiğini sorgulamak hiç aklımıza gelmedi. Ne zaman ki hiç ummadığımız bir anda tecavüze uğradık, işte tam da o anda aklımız başımıza geldi. Bize binlerce şehide, on binlerce gaziye mal olan bir tecrübeyi yaşamak düştü. 2016 ömrümüzden bir seneydi ama ömrümüze bedel bir sene oldu.
Çünkü daha önce defalarca denenen ve başarılı olunan ihtilal girişimi bu defa canımız pahasına önlenmiş ve yepyeni bir sahife açılmıştı önümüze tarihin bu döneminde. 
İnsan dünyaya bir defa geliyor ve eline tek kullanımlık bir ömür sermayesi veriliyor. Rızık gibi ömür nimeti de farklı farklı dağıtılmış, bir hikmete mebni olarak. Onun için ömür süremiz bize bildirilmemiş. Her yaşadığımız günü kar sayıyor ve daha nice yıllar yaşayacağımızı umut ediyoruz. Oysa bir hakikat var ki, bizim gibi uzun yaşamayı düşünen birçok dostumuzun cenazesine iştirak ediyor, ardından gözyaşı döküyoruz. Genç yaşında zamansız gitti gibi saçmaladığımız da oluyor. Bir gerçek var ki ömrümüz ister uzun olsun ister kısa olsun pişmanlık duymayanımız yok gibi. Oysa Allah (cc) buyuruyor ki: “Onlar orada (mahşerde) ‘Rabbimiz bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi şeyler yapalım’ diye feryat ederler. O zaman onlara şöyle deriz: Size düşünecek kimsenin düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi (niçin inanmadınız?). Şimdi tadın (azabı). Zalimlerin yardımcısı yoktur.” (Fatır, 37)
Şimdi hakikaten 2017 yılının bu ilk günlerinde yeniden bir başlangıç için bir sürü karmaşık duyguların içinde savrulduğumuz halimizle bu ayet bizim için uyarıcıların en etkilisi değil mi? Hele ayet-i kerimenin “size uyarıcı da gelmedi mi?” bölümünü birçoğumuz eksik anlıyoruz. Ağaran saçlarımız, takati kesilen ayaklarımız, gözlüksüz göremeyen gözlerimiz, çıkamadığımız merdivenler, kıymetini bilemediğimiz gençliğimiz servetimiz, sıhhatimiz, birer uyarıcı değil de nedir Allah aşkına. 
Bizim millet olarak güzel bir hasletimiz var uyarıcılar karşısında. Çabuk etkilenir, hızlı başlarız. Başlarız başlamasına da, sonunu getirememek gibi de bir kötü huyumuz var. İyi başlıyoruz, bir atımlık barutumuz var, onu attık mı hemen yorulup vazgeçiyoruz. Hâlbuki bizi dünyaya gönderen Mevla’mız: “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” buyuruyor. Rabbimize ibadet çoğu zaman namaz oruç gibi algılanıyor. Hâlbuki bir din kardeşimize gülümsemek, bir yoksulu doyurmak, yolda kalmışa yardım etmek, morali bozuk bir adamın gönlüne girip moral vermek, harçlığını kardeşiyle paylaşmak ta bir ibadet değil mi?
Onun için 2017 yılına, hazır hainleri aramızdan ayıklamışken, Ortadoğu’nun etkili ve güçlü ülkesi olma iradesini yakalamışken, ne olur bizler de yeni bir başlangıç yapalım. Yapalım ki, hesaptan yakamızı kurtaralım. Hesap var hesap..
Efendimiz (sav) buyuruyor ki: “Kıyamette herkes ömrünü nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından ve ilmi ile amel edip etmediğinden sorulacaktır.”
Bir başka hadis-i şeriflerinde de: “İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin, ölümden önce hayatın kıymetini bil.” buyurmaktadır.
Şimdi size son bir ayet-i kerimeyi daha hatırlatmak istiyorum. Tekasür suresi son ayet: “Sonra andolsun ki, o gün her nimetten sorgulanacaksınız.” (Tekasür, 8)
Vallahi ve billahi, sahibi olduklarımızdan, yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan sorulacağız.
Yarın yaparım diyenlerin hepsi yanıldılar, büyük pişmanlıklar yaşadılar. Ne olur, bizler aynı hatayı tekrarlamayalım. Atalarımızın her gün evlerinden çıkarken yaptıkları tesbihatı dilimize vird edinelim. Her gün Allah’ın fazlu kereminden bize tahsis edilen yeni bir günü sermaye bilip YA FETTAH YA REZZAK diyerek, Ey kapıları açan, Ey rızkımızı bize lutfeden Rabbim! Hayırlı rızık ihsan eyle, razı olmadığın işlerle bizi meşgul etme diyerek 2017’yi değerlendirelim.
İnanın bu azmi ve istikameti kuşanmazsak, yıllar su gibi akar. Ecel kurşun gibi saplanır içimize ve son pişmanlık asla fayda vermez.
Yeni yıl Alem-i İslam’a hayırlar ve saadetler getirsin.
Kalın sağlıcakla.