Ülkemiz sınavlar ülkesi, okuma yazma başlamasıyla birlikte öğrencinin sınav maratonu da başlıyor. Haliyle çocuklar hayatı tanımadan, hayatlarının belirleyecek sınavların yükü altında eziliyorlar. Her çocuğun bilişsel yapısı, duyguları, tarzı farklıdır. Aynı anne babadan da olsa, aynı öğretmenden ders de alsa sonuç aynı olmayabiliyor. Bunun bir çok sebebi olabiliyor ama temel der her çocuk özel ve farklı oluşu yatıyor.

            Ülkemizde okumak iş bulmakla doğru orantılı olduğu için her anne baba çocuğunun ilerde iyi bir meslek sahibi olsun istiyor. Bu yüzden okul başarısı ve sınav başarısı çok önemseniyor. Fakat bunca çabaya rağmen istenen başarı elde edilemiyor. Emek, para zaman boşa gitmiş oluyor. Bunun sonucunda hem ailenin şevki kırılıyor hem de çocuğun kendine olan güveni sarsılıyor. Çünkü bunca uğraşa rağmen başarısız oluyor. Eskiden okumak çocuğun tercihiyken günümüzde ailenin tercihi durumuna geldi. Neredeyse anne babalar okulla gidecek, onlar ders çalışacak, onlar sınava gidecek havasındalar. Çünkü hayatının sorumluluğunu küçük yaşta almış anne babalar, zamanla o sorumluluğu çocuğun elinden alıp her şeyin hazırına alıştırtırlar.

            Başarısızlık çoğu zaman kişiden kaynaklanmaz, koşullar çok önemledir. Eskiden çocuk yaşamın zorluğunu çok erken kavrardı, babanın ya da annenin çektiği zorluğu bilirdi. Ya birinin çırağı olacaktı ya okuyacak kaderini değiştirecekti. Günümüzde çocukların bir amacı çünkü her şeye çok çabuk ulaşıyorlar. Çaba göstermeden, yorulmadan hazıra konuyorlar. Her yıl yüzlerce öğrenci ile görüşüyorum ve çoğu kendi sorusunu bile çözmekten aciz bırakın tek başına ders çalışsın. Çünkü öğretmen gelip hiç çaba sarf etmediği soruyu çözüyor. Hal böyle olunca çocuk neden kendini yorsun.

            İnsan açlığını hissettiği şeyin peşine düşer. Eğer açsanız yemek ararsınız, onu elde etmek için çaba gösterirsiniz. Aç değilseniz, bir şeye ihtiyacınız yoksa yerinizden kıpırdamazsınız. Kaşıkla bile ağzınıza verseler üstünüze başınıza dökerseniz. Ders çalışmak da böyle dir. Öncelikte çocukta o açlığı yaratmanız gerekmektir. Bir amaç belirlemeli ve bu amaca gidecek yolu çok tanımlamalısınız. Bazı imkanlarını yavaş yavaş kısmalısınız, sizin iş hayatında ne kadar çabaladığınızı ona göstermelisiniz. Yaşamın zor olduğunu sözle değil davranışla göstermelisiniz.

            Sonuç olarak her çocuk başarılı olmak ister ama hepsi yeteneklerini ortaya çıkaracak ortam bulmaz. Eğitim sistemi sürekli değişmekte, idealist öğretmen artık yetişmemektedir. Ayrıca başarı her çocuk için tıp, diş, hukuk fakültesi kazanmak değildir. Verimli ders çalışması, odaklanması çok önemlidir. Eğer nasıl soru çözdüğünü bilmiyorsa, verimli geçmiyorsa bitirdiği kitapların hiçbir anlamı olmayacaktır. Önce öğrenciyi çok iyi tanıyıp analiz ettikten sonra ona bir program çıkarmak gerekir. Ne kadar çalışabiliyor, ne kadarı verimli, zihinsel kapasitesini ne kadar zorluyor onu bilmek gerekiyor. Yoksa yapılan tüm çaba balığa uçmayı, kuşa yüzmeyi öğretmekten öteye gidemez.