Son zamanlarda anne babaların en popüler cümlesi ; ‘’çocuğum çok zeki fakat çalışmıyor’’. Yani dünyanın en büyük hazinesine sahipsin fakat kullanamıyorsun. Ailelerin çözüm bulamadığı, uzmanların üstüne kafa yorduğu önemli bir konudur. Anne -baba ve öğretmen olarakçocuklardan; ödevlerini düzenli yapmasını, testlerini çözmesi ve derslerini iyi dinlemesini bekleriz. Fakat genelde çocuklar bizim önemli gördüğümüz şeyler değil de önemsiz ya da gereksiz dediğimiz konular üzerine kafa yorarlar. Okulda dersi dinle deriz onlar konuşmak ister,  evde ödev deriz onlar bilgisayar derler ve buna daha nice konular ekleyebiliriz.  Aile olarak onun ileride güzel bir hayat sürmesini, zorlanmadan para kazanmasını ve mutlu olmasını isteriz. Geleceği olan meslekler öneririz fakat çocuk futbolcu olmak istediğini söyler ya da daha farklı bir meslek gurubu olarak karşımıza çıkar. Bilgisayarın içini açar, telefonun en ince ayrıntısını bilirler fakat bir kitabın açmak onlara işkence gibi gelir. İşte orda tıkanır; ‘’hocam çocuğum çok zeki fakat çalışmıyor’’ deriz.

            Bu cümle, çocuğun hayatını derinden etkileyen baş edilmez bir virüs gibidir. Hatta en tehlikeli eğitim hatalarının başında gelir. Çünkü çocuğa içi boş bir misyon yüklemiş oluyoruz. Geleceğe, derslere dair bir kaygısı varsa bile bu biz ortadan kaldırıyoruz. Çocuk kendi içinde şunu düşünüyor: “evet ben zekiyim, istesem yaparım ama gerek yok” ya da “şimdi kim uğraşacak, okulda, serviste olmadı bir arkadaştan alır yaparım” diyor. Bir diğer zararı: çocuk tembellik etiketini bununla bertaraf ediyor; “Ben tembel değilim sadece yapmıyorum, yapsam hepsini geçerim” şeklinde bir algıya kapılıyor ve bu algı eğitim hayatı boyunca devam ediyor. Ne zaman gerçekten artık geç kaldığını ve yapamadığını görünce o zaman sıkıntı başlıyor. Kısacası anne baba olarak çocuğumuza yardım edelim derken daha da zarar veriyoruz. Yerine getirmediği sorumluluğuna güzel bir kılıf buluyoruz. Onun yükünü hafifletiyoruz. Onun utanma, ya da küçük düşme duygusunu onun yerine biz yaşamak istiyoruz. Oysaki kendi yaşamalı, yaşamalı ki gelecek hayatında bu duyguyu bilsin ve başedeceğini öğrensin.

PEKİ, NE YAPMALI?

Öncelikle bu cümleden uzak durmalıyız. Herkesin çocuğu kendine özeldir ve her çocuğun mutlaka özel bir yeteneği vardır. Sadece keşfetmesini veya görmesini bilmiyoruzdur. Anne baba olarak her zaman için çocuğumuza güzel şeyleri yakıştırmak isteriz. Fakat böyle bir cümle çocuğu olumsuz etkiler çünkü kullanamadığımız şey bizim değildir. Eğer çocuk aklını kullanabiliyorsa o çocuk zekidir. Zeka: kişinin yaşadığı ortama ve o ortamın koşullarına ayak uydurabilmesidir. Öbür türlüsü akranlarından geri kalır ve dışlanır. Bundan dolayı “çocuğum çok zeki fakat çalışmıyor’’ demek yerine gerçekten başarılı olduğu durumlardan bahsedin. Mutlaka başarılı olduğu alanlar vardır ve bu alanlar illaki ders olmak zorunda değildir. Küçükken sizi güldüren, neşelendiren çocuk, ders mi çalışıyordu? Hayır! İlk konuşması, ilk yürümesi ya da okuldaki ilk gün heyecanı… Bunların hepsi birer yetenekti. Çocuk bunlarla sizi mutlu ediyordu. Sonra bir anda tüm kişiliği, varlığı ders başarısına göre değerlendirilmeye başlandı.

Oysaki başarı sadece derste değil, sosyal hayatta, aile ilişkilerinde, özel yeteneklerde ve daha nice alanda ortaya çıkar. Ama biz sadece ders odaklı düşünüyoruz ya da şartlar bizi buna zorluyor. Belli bir süreden sonra çocuk şunu düşünüyor; “madem ders dışında hiçbir şekilde kendimi gösteremiyorum ya de ailem bunu görmek istemiyor, derste hiç olmasın, onlar da üzülsün” gibi bir düşünceye kapılıyor. Hatta çocuklar, başka alanlarda övgü alamayınca anne babanın kendisini sevmediğini bile düşünebiliyorlar ki biz de o yaşlarda öyleydik. Bu yüzden çocuğunuzun hayattaki başarılarından bahsetmek, içi boş bir cümleden daha değerlidir. Önce başarılı olduğu alanlar sonra başarabileceği konulardan bahsedin. Birlikte çözüm arayın. Her çocuk zekidir fakat kullanılmayan zeka yaşla birlikte körelir ya da başka alanlara yoğunlaşır. Başarıları ödüllendirin, başarısız konuları birlikte bulup üstüne gitmeye çalışın. Kurallarınıza bağlı kalın. Uygulayamayacağınız kurallar ya da cezalar vermeyin. Unutmayın; çocuk yetiştirirken en çok aklınız ve yüreğiniz arasından gidip gelirsiniz ama uzman olarak tavsiyem; Yerine göre akıl yerine göre kalbinizle hareket edin. O sizin hem en değerliniz hem de hayattaki karnenizdir.