Ahmet Suphi ALTINDÖKEN… Bu ismi sanırım hepimiz yakından tanıyoruz. Hatırlamayanlara bu isme ek olarak bir isim daha verelim. Özgecan ASLAN. Şu masum, melek yüzlü, tertemiz kızımız. Üniversite öğrencisi Özgecan ASLAN. Diğeri Özgecan’ı tecavüzüne direndiği için hunharca öldüren, cani Ahmet Suphi ALTINDÖKEN.
Dün son dakika gelişmesi olarak verilen haber hepimizi sarstı. Ahmet Suphi ALTINDÖKEN ve babası Necmittin ALTINDÖKEN kaldıkları Adana F tipi cezaevinde silahlı saldırıya uğradıkları, Babanın ağır yaralı olduğu, oğul Ahmet Suphi ALTINDÖKEN’in öldüğü belirtildi. Haber yüreğimizde garip duygular oluşturdu doğrusu.
Gencecik bir kızı ticari aracına almak. Evine bırakmak yerine, güzergâhın dışına çıkarak başka bir yere götürmeye çalışmak. Tecavüze yeltenmek. Direnmesi sonucu onu tornavida ile delik deşik etmek. Ardından acaba tırnak aralarında doku örnekleri kaldı mı, bunlar delil olarak değerlendirilir mi, endişesi ile o masum kızın ellerini kesmek! Tamam, biliyorum yine yüreğiniz kalktı. Bu kadar ayrıntı yeter.
Garip bir ülkeyiz vesselam. Cezaevlerimizin bile kendine has kuralları var. Örneğin namus meselesi yüzünden cezaevine girenler kahramanlar gibi karşılanır. “Namusumu korudum” “Namusumu temizledim” o hükümlünün cezaevinde alnını gere gere gezmesine vesile olur. Başı dik olur. Tecavüz, hele çocuklara karşı işlenilen cinsel istismar suçlularını cezaevlerinde kabus gibi günler bekler.
Doğru mu? Yanlış mı? Siz Ahmet Suphi ALTINDÖKEN’in cezaevinde öldürülmesini nasıl karşıladınız. Yüreğinizdeki nefret ateşi söndü mü? Biraz da olsa kamu vicdanı rahatladı mı? Peki kamu vicdanını rahatlatmak, cezaevinde kalan diğer hükümlü, tutukluların görevi mi? Yoksa devletin mi?
Toplumda infial yaratan, masum bir insanı katleden, onun ailesini ömür boyu taşımakta zorlanacakları bir yük ile baş başa bırakan bu canilerin yaşaması ne kadar doğru? Özgecan ASLAN gibi bir çocuğumuzu işkence ile öldüren, hayattan koparan, ya da üç beş yaşındaki erkek, kız çocuğuna tecavüz edip, öldüren ve hatta Ankara’da şehrin göbeğinde bomba patlatıp onlarca sivili katleden, ya da bu ülke bağrından kopup ülkesini savunmakta olan polis, askere pusu kurup onları şehit eden teröristlerin ne kadar nefes almaya hakkı var? Zaman içerisinde bunların şu ya da bu şekilde yeniden dışarı çıkmaları, toplum içerisine karışmaları ne kadar adil?
Amerika Birleşik Devletlerinin pek çok eyaletinde halen var olan idam cezası ülkemizde Ekim 1984 yılından itibaren fiili olarak uygulanmamakta. Bir süre sonra da yasal olarak kaldırıldı. Özgecan ve benzeri pek çok adli vaka bir yana, belki de dünyanın en çok terör örgütünün faal olduğu Türkiye coğrafyasında idam cezası uygulanmamakta. Uygulanır olması, kamu vicdanını rahatlatır mı? Cezaevlerini hükmün kesildiği ve uygulandığı yer olmaktan çıkarır mı?
Daha da önemlisi, idam cezasının yeniden gelmesi bu suçların işlenilmesinde caydırıcı olur mu? Evet Olur.
Netice itibari ile;
Özgecan’ın adaleti cezaevlerine bırakılmamalı.