Eğitim, malumunuz gönül işidir. Eğitimciler vicdan odaklıdır, olmalıdır... Vicdandan uzaklaşıldığı an, kişisel ihtiraslar ve onun sonucu etik dışı pr çalışmaları görülür. Tehlike de o noktada başlar...
Kendi reklamını yapmak isterken en sevimli, en başarılı, en yetenekli çocuklar ön plana çıkarılır. Eğitimcilerin ihtiyacı artar bir süre sonra bu tarz öğrencilere... Halbuki gerçekte öğrenci öğretmenine ihtiyaç duymalı. En kötüsü gerçekten daha fazla ilgiye gereksinim duyan; bazen sosyal, bazen akademik, bazen sanatsal alanda biraz daha geriden gelenler ile uğraşmayı zaman kaybı görüp, tabir yerindeyse sümen altı edebilirler. Çocuğunun daha fazla değer görmesi için anne babalar o kurstan bu kursa koşturtabilir minikleri...
Küçücük yaşta var olabilmek için acımasız rekabet ortamında hissedebilir evlatlarımız kendilerini... Bu yüzden sevgi, paylaşma, dostluk,ekip olmanın hazzı gibi duyguları öğrenemeden kendini gösterebilmenin yollarını arar ve çok farklı hisler ile istemediğimiz davranışlara yönelir. Halbuki eğitimin amacı istendik davranışlar geliştirme olmalı.
Eğitimci öğrenci odaklı olmalı kendini ön plana çıkarmaktan sakınmalıdır.
Okul gösterilerine gelen hiçbir ebeveyn profesyonellik aramaz. Öğretmenin başarısı sergilenen programın mükemmelliğinde değil, tüm öğrencilerin katkısında ve sahiplenmesindedir.
Gerçek eğitim kurumlarında, her çocuk okulun her alanındadır.
Seçilmiş birkaç öğrenciyle işler yürütülmez.
Her öğrenci kendi kapasitesini geliştirir, her alanda hak tanınır, böylece herkes kadar değerli olduğunu hisseder. Örneğin spor takımlarına başarılı olanlar kadar çabası yüksek olanlar da alınır. Eğitimde öğrencinin çabasının değer gördüğünü göstermek ve motivasyonunu arttırmak, takımın şampiyon olmasından çok daha değerlidir.
Yetenekli olanların kabiliyetlerinin arttırıldığı, geriden gelenlerin de kapasitelerini geliştirdikleri, öğretmenin ve yöneticilerin öğrenci odaklı olduğu okullarımızın sayısı hiç de az değil