Bugün kelimeler üzerine bir miktar jimnastik yapalım istedim. Dilimize yapışmış, hiç düşünmeden sarf ettiğimiz onlarca kelimeden birinin, “günaydın”ın içini biraz açalım, derinlerine inelim. Bakalım bize neler anlatacak…

Günün aydınlanması mıdır yoksa günün aydın olsun demek midir?

Herkes gününü kendi uyanışıyla yaşamıyor mu?

Peki, herkesin günaydını aynı günaydın mı?

Mesela İlhan Berk gibi selamlamak mıdır günü?

Neler, neler beklenmez nihayetsiz bir yerden
Güneşi içelim mor şafaklar gecesinden…
Selâm! Sonsuzluklara, hasretli gönüllerden,
Selam, güneşi, göğü yakanlar bahçesinde!

Dünyada milyarca insan yaşıyor. İnsan ister istemez düşünüyor; acaba ne kadar insan gerçekten o güne başlamak isteyerek kalkıyor yattığı yerden. Kafasını kaldırdığında tertemiz bir gökyüzüne bakabilenlerle, gri ve kirli bir gökyüzüne uzatanlar aynı coşku ile başlayabilirler mi güne…

Sonra güne başlamanın da bir amacı olmalı, öyle değil mi?

Sadece işi ya da yapmakla zorunlu olduğu görevleri kişinin gününün aydın olmasını sağlar mı? İşini mecburen, sevmeden ve sadece hayatını geçindirmek için yapan robotlaşmış insanların gününün aydın olması ne kadar mümkün olur?

Her sabah yola çıktığımda yolda yürüyen, arabalardaki, metrodaki insanlara bakarım. Öğrenciler, memurlar, işçiler, işlerine koşturanlar, halletmesi gereken işlere koşturanlar. Binlerce insan… “İsimsiz kahramanlar”. Peki,bizler bu şehir telaşesinde koştururken dünyanın dört bir tarafında insanlar nasıl bir güne uyanıyorlar?…

Saatlerimizi kurarak, karanlıklara uyandırmaya çalıştığımız bedenlerimizle başlıyoruz güne. Saat kurmadan vücudumuzun doğal akışında uyandığı; doğanın ortasına uyanacağımız tertemiz ve huzurlu günlerin hayalini kurarak yaşıyoruz ve ölüyoruz gibi geliyor zaman zaman. Her sabah, o sabaha uyanıp güne başlamak için kendimizi ayağa kaldırmaya çalışarak. Kimisi kendi başarıyor, kimileri başkalarının enerjisini sömürüyor. Bir şekilde yaşıyor.

Peki, siz kendinizi güne nasıl hazırlıyorsunuz? “Bugüne neden uyanıyorum?” sorusunun cevabını bulmak ne kadar kolay, ne kadar zor? Belki de yapmamız gereken; biten güne, kaçırılmış fırsatlara veya başarılamamış hedeflere hayıflanmaktan; gidenlere ağlamaktan vazgeçmektir. Günümüzün aydın olmasını sağlayacak olan güneş yeniden doğduğunda neler yapacağımıza bugünden karar vermektir…