Dünya hayatı belli ve sınırlıdır.

Aşkın hayatı ise sonsuzdur.

Dünya bütün nimetleriyle birlikte, aşkın konusu olmaya layık değildir.

İnsan ancak muhabbette ebedilik sırrına erebiliyor.

Ruhlar âlemi, dünya hayatı, kabir ve mahşer, cennet ve cehennem Allah’a giden yolun farklı duraklarıdır. Bu yollar farkına varılsa da varılmasa da geçilecek en sonunda O’na, Âlemlerin Rabbine varılacaktır.

Sevinçler paylaşıldıkça büyürken, acılar da paylaşıldıkça azalır. İnsanın başına ne zaman, nerede, nasıl bir felaket geleceği bilinmez. Her an, her birimizin başına trafik kazası, hastalık, yangın, deprem gibi felaketler gelebilir.

Hastanın durumu hakkında doğru bilgi almak önemlidir. ‘’ Geçmiş olsun’’ dileği en yakınlarından başlanılarak yapılır.

Kısa hasta ziyareti şarttır. Hasta kişinin ‘’biraz daha benimle kal’’ sözü ihmal edilmemelidir.

Moral cümleleri kurulmalı, kendi hastalığımızın tedavisinden bahsedilmemelidir.

Hastayla göz teması çok mühimdir.

Dualar edilmeli, dua talebinde bulunulmalıdır.

Tedaviden sonra iyileşen hasta da kendisini ziyaret eden akrabalarını, dostlarını aramalı teşekkür etmelidir.

Ölüm hayatın en büyük gerçeğidir.

Ölüm haberleri gizlenmemeli, adabına uygun şekilde duyurulmalı, mahalle camilerinde selâ okutulmalı, bu gurbette vefat edip orada gömülenlere de yapılmalıdır.

Cenaze namazı kılınıp usulünce defin işlemleri yapılmalı, ölen kişinin iyiliklerinden konuşulup ortalık yatıştırılmalıdır.

Mezar derin kazılmalı, başına taş dikilmelidir.

Miras ölünün kırkı çıktığı gün paylaşılmalıdır.