Bugün köşemde insanların hayatlarına acı şekilde yön veren olayları anlatan bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. İnsan ne kadar dakik olmaya çalışsa da, hayatı boyunca mutlaka geç kaldığı yerler vardır. İşine mesela, yahut söz verdiği bir buluşmaya, yada son seferini yapmak üzere olan bir gemiye... Peki ya hayata? Hayata da geç kalınılır mı sizce?..... Eğer kişi sevmeyi bilmiyorsa yada sevildiğini anlamıyorsa evet hayata da geç kalınılır. Tıpkı bir daha asla kalkmayacak o gemi gibi...

Hayat geç kalmayı affetmiyor.

İşte size günün hikayesi;

Daha henüz 18 yaşındaydı ama hayatının sonundaydı. Tedavisi mümkün olmayan ölümcül bir kansere yakalanmıştı. Kahır içinde eve kapatmıştı kendini… Sokağa çıkmıyordu. Annesi, bir de kendisi. O kadardı bütün hayatı…

Bir gün fena halde sıkıldı, dayanamadı, attı kendini sokağa… Bir yığın vitrin önünden geçti, tam bir CD satan dükkânı da geride bırakmıştı ki, bir an durdu, geri döndü, kapıdan içeri, gözüne hayal meyal takılan genç kıza bir daha baktı. Kendi yaşlarında harika bir genç kızdı tezgahtar…

Hani, ilk bakışta aşk derler ya, öyle takılıp kalmıştı işte…

İçeri girdi. Kız, gülümseyerek koştu ona; “Size nasıl yardım edebilirim?” diye.

Nasıl bir gülümsemeydi o…

Hemen oracıkta sarılıp öpmek istedi kızı…

Kekeledi, geveledi, sonra “Evet!” diyebildi. Rastgele birini işaret ederek; “Evet, şu CD’yi bana sarar mısınız?” dedi.

Kız CD’yi aldı, içeri gitti, az sonra paketle geri geldi. Genç kızdan aldı paketi, çıktı dükkândan, evine döndü.

Paketi açmadan dolabına attı… Ertesi sabah gene gitti aynı dükkâna… Gene bir CD gösterdi kıza, sardırdı, aldı eve getirdi, attı paketi dolaba gene açmadan…

Günler hep alınıp, sardırılan CD’lerle geçti. Kıza açılmaya bir türlü cesaret edemiyordu. Annesine açıldı sonunda…

Annesi; “Git konuş oğlum, ne var bunda?” dedi.

Ertesi sabah, bütün cesaretini topladı, erkenden dükkâna gitti. bir CD seçti. Kız gülerek aldı CD’yi, arkaya gitti paketlemeye. Kız içerdeyken bir kâğıda “Sizinle bir gece çıkabilir miyiz?” diye yazdı, altına telefon numarasını ekledi, notu kasanın yanına koydu gizlice.

Sonra, paketini alıp kaçtı gene dükkândan… İki gün sonra evin telefonu çaldı… Anne açtı telefonu. Dükkândaki tezgahtar kızdı arayan.

Delikanlıyı istedi, notunu yeni bulmuştu da…

Anne ağlıyordu… “Duymadınız mı?” dedi.

“Dün kaybettik oğlumu.” Cenazeden birkaç gün sonra anne, oğlunun odasına girebildi sonunda. Ortalığa çeki düzen vermeliydi. Dolabı açtı, oraya atılmış bir yığın açılmamış paket gördü. Paketleri aldı, oğlunun yatağına oturdu ve bir tanesini açtı.

İçinde bir CD vardı, bir de minik not… “Merhaba, sizi öyle tatlı buldum ki, daha yakından tanımak istiyorum. Bir akşam birlikte çıkalım mı? Sevgiler… Jacelyn”

Anne, bir paketi daha açtı, onda da bir CD ve bir not vardı: “Siz gerçekten çok tatlı birisiniz, hadi beni bu gece davet edin, artık. Sevgiler… Jacelyn “