Bundan önceki yazımda, şu günlerde ülkemizde faaliyet gösteren işletmeleri oldukça meşgul eden bir problem olan, yüksek kur farkı giderlerinden bahsetmiştim. Bu yazıda, konuyla ilgili beklenen çözümleri belirtmeden evvel kur farkı meselesini bir miktar daha açmak istiyorum.

Televizyonlar, gazeteler, dergiler.. son günlerde hepsi aynı şeyi yazıyor: “Amerikan Doları, Türk Lirası karşısında yüzde şu kadar değer kazandı”. Peki nedir bu değer kaybı? Dolar karşısında 2016 yılında %19,6 gibi yüksek bir değer yitiren Türk Lirası açısından bakıldığında şu cevabı verebiliriz: İşletmelerin 2016 yılındaki yabancı para cinsinden borçlarını karşılayabilmek amacıyla, 1 Dolar için %19,6 fazladan TL ek kaynak ayırmaları gerekiyor.

2008 krizi sonrası Amerika ve Avrupa Merkez Bankaları’nın adeta Best Seller roman basan yayınevleri gibi para bastığı bir dönemde, Dolar ve Euro kendilerine yayılacak alan arıyorlardı. Bunun içinde en güzel konaklama mekanı gelişmekte olan ülkeler idi ve biz de bu ülkelerden biriydik. Öyle ki, döviz bolluğu yaşayan ülkemizde 2010 yılında “vay be.. nerdeyse 1 Dolar 1 TL olacak! “ söylentileri hakimdi. Fakat bir dönem sonra, yani kriz atlatıldığında ve parasal genişleme politikaları yavaş yavaş sona erdirildiğinde, döviz ana vatanına doğru hareket etmeye başladı. Bu geri dönüş sürecinde yaşanan bir takım alım-satım hamleleri ve bazı manipülatif hareketler, USD ve EUR’yu TL karşısında çok değerlendirdi. Yatırım yapan ve ucuz faizden dolayı yabancı para borçlanan işletmeler daha da borçlu hale geldi. Ayrıca işletmelerin kullandığı emtiaların (hammaddelerin) fiyatları yükseldiği için üretim maliyetleri arttı. Neticesinde ülkemizde üretilen nihai mamüllerin fiyatı pahalandı, enflasyon yükseldi. Kurlardaki bu artış, günlük hayatımıza çok hızlı yansıdı. Kaldı ki, hükümetle yapılan son memur maaş zammı görüşmelerinde, çeşitli sendikalar, enflasyon zammının yanında bir de kur farkı zammı talep ettiler.

Anlatmaya çalıştığım, kur farkı dediğimiz, son zamanlarda hep negatif yönleriyle hatırladığımız bu farkın kökeni kurlardaki değişimden gelmektedir ve bu kur farkı Ahmet Amca’dan Ayşe Teyze’ye, Kardeşler Manav’dan Kardeşler A.Ş.’ye kadar tüm ekonomik tarafları etkisi altına almaktadır.

Şimdi ise kur farklarının işletmelere olan etkisi ve bunları tablolarda ne şekilde belirtilmesi üzerinde duralım. Döviz kurlarının ülkemiz para birimi karşısında kısa sürede aşırı değerlenmesi, temelde üç problemi beraberinde getirdi: 1- Şirketlerin bilançolarındaki gurur kaynakları olan özkaynaklarını aşındırdı, bu da firmayı güçsüz konuma soktu (sermayenin kaybı ve borca batık olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir çok firma var). 2- Geçen haftaki yazımda da belirttiğim üzere, işletmeler kar yazabilecekken zarar yazdı. 3- Gelir İdaresi’nin gelir vergisi tahsilleri azaldı. Bu problemlerin başımıza gelmesinin en büyük sebebi ise yükselen kurların etkisiyle ödenmeyen borçların TL cinsinden yükselmesidir. Henüz ana para ödemesi gerçekleşmemiş borçlar yüzünden karlı ve iyi durumda olan bir firmanın (örneğin Vestel A.Ş., THY A.O.Ş., Sabancı Holding) zarar yazması ne firma sahiplerinin, ne hisse senedi sahiplerinin, ne bankaların, ne de devletin işine gelmektedir. İşte bu sebeple bu problem şu anda birçok ticaret örgütünün ve hatta Maliye Bakanlığı’nın önündedir. Getirilmesini beklediğim düzenlemeleri şu başlıklar altında toparlayabilirim:

  1. Kur farkları borç ödendiği anda realize olan (gerçekleşen) giderlerdir. Dolayısıyla henüz ödenmemiş bir borcun kur farkı hesaplanmalı fakat “gerçekleşmemiş kur farkı” hesabı olarak ayrıca belirtilmelidir. Şirketin mali tablosunu inceleyenler de buna göre değerlendirmiş olurlar. Ayrıca bu hesapta oluşan lehte veya aleyhteki rakamlar, kar dağıtımı yaparken ve ödenecek verginin tespitinde göz önünde tutulmaz.

  2. Eğer bu çözüm yapılamıyorsa, işletmenin borçlarının ödenmemiş kısımları ilk baştaki kayıtlı değeri ile kalır, ödeme anında kur farkı gelir-gideri hesaplanır.

Bu çözümler ya da bunlardan farklı çözümler ne zaman gelir bilmiyorum ama en azından bu konuda bir çalışma olması bile sevindirici bir gelişme. Çözümler gelene kadar tavsiyem, işletmenizin başarısını şu an için “faaliyet gelirleri/giderleri” rakamı ile değerlendirin. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.