Turgut Özal, bankacı bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak, 1927'de Malatya'da doğdu. Babasının mesleği nedeniyle ilk, orta ve lise eğitimini çeşitli şehirlerde tamamladı. 17 Nisan 1993'te hayatını kaybetti.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 8'inci Cumhurbaşkanıydı. Özal, ölümünün 24'üncü yılında, ülkeye kazandırdığı ekonomik ve sosyal gelişmelerdeki başarıları ve projeleri ile anılıyor.

Nazmi Özgür, Özal’ın ilkokul yıllarından sınıf arkadaşı...1933-1937 yılları arasında, Bilecik Söğüt’teki Ertuğrulgazi İlkokulu’nun 72 kişilik sınıflarında, Turgut Özal’la birlikte okumuş...

Sınıf arkadaşı Nazmi Özgür, Özal'ı anlatıyor:’ Turgut Özal çok zeki, kararlı ve çalışkan bir öğrenciydi. Derslerine iyi çalışır, en zor problemleri o çözerdi. Annesinin de öğretmen olmasından kaynaklansa gerek, öğretmenlerine karşı çok saygılıydı. Turgut, genellikle aynı okulda öğretmenlik yapan annesi Hafize Hanım ile birlikte gelirdi. Bu sebeple zaman zaman geç kaldığı olurdu. O yıllarda sıralar 9 kişilikti. Turgut da sıranın tam ortasında otururdu. Tabii ona yol vermemiz gerekiyordu. Bu durum uzun süre devam edince teneffüslerde bunun hesabını sormaya başladık. Üstüne gitmemize dayanamayıp karşılık verince aramızda kavga çıktı. Konu sınıf öğretmenimiz Veysel Erişik’e itikal etti. O da, Turgut’u en başa alarak sorunu çözdü. Güreşmeyi çok severdi. Küçücük boyuna rağmen kendisiyle güreşen herkesi bir bir yenerdi. Çok iyi bilye oynardı. herkesi yenerdi. O dönemde çok anlamazdık; ama Turgut’un büyük bir adam olacağı ta o zamandan belliymiş. Zaman zaman kavga ile sonuçlansa da Özal'la oynadığımız bilye oyunlarını unutamam. Bu durumu kaldıramayan bazı arkadaşlarımız oyunbozanlık yapardı. O da karşılık verince tartışmalar yaşanırdı. Hatta bazı tartışmalar kavgalarla sonlanıyordu. Annem Şerife Hoca Hanım ile Özal'ın annesi Hafize Hanım arkadaş olduğu için sık sık birbirlerine gidip gelirlerdi. Biz onlara gittiğimizde Hafize Hanım Malatya'dan gönderilen tereyağıyla bulgur pilavı yapardı. Öyle lezzetli yapardı ki pilavı, lezzetini hâlâ damağımda hissederim. Turgut Özal ile 1937’de ayrıldık. Çünkü Ziraat Bankası'nda görevli babası Mehmet Sadık Bey’in (Özal) tayini çıkmıştı. Nereye gittiklerini bile bilmiyordum. Aradan yıllar geçti. Anavatan Partisi’ni kurduktan sonra 1983’te parti çalışmaları için Söğüt’e gelmişti ve ben kendisiyle konuşmak için yanına gittim. Tabii o kadar aradan sonra birbirimizi büyük ölçüde unutmuştuk. Ben gazete ve televizyonlardan gördüğüm için tanıyordum. Ama o beni ilk kez gördüğünde sınıfımızdaki başka bir Nazmi ile karıştırdı.Beni “Gel bakalım Nazmi!” diyerek karşıladı ve boynuma sarıldı. Ondan sonra her gittiğimde görevliler beni bir başbakan gibi karşılıyordu. Bundan sonra da Özal’la hep randevusuz görüştüm. Tabii kendisini fazla meşgul etmek istemediğim için daha çok ilçenin sorunları olduğu zamanlar görüşürdüm. O da bize yardımcı olurdu.' Diye Turgut Özal'ı sevgi sözcükleriyle anlatıyor.

Özal,"devletin birey için var olduğu"nu Türkiye kamuoyunun gündemine getiren bir lider oldu.

Turgut Özal'ı ölümünün 24'üncü yılında, rahmet ve minnetle anıyoruz...