Kovid-19 pandemisi sadece sağlık sektörünü değil diğer birçok sektörü de etkiledi. En çok etkilenenlerden biri de eğitimdir. Bir akademisyen olarak eğitim sektörünün nasıl etkileneceğine yakın ilgi duymam doğaldır.

Öncelikle şu hatırlayalım: Koronavirüsü önlemleri kapsamında ilk ve orta dereceli okullar 16 Mart'tan beri tatilde. Yine o tarihlerden sonra online veya televizyon kanallarında uzaktan eğitime başlanılmıştı.

Şimdilerde Ülkemizde ve birçok ülkede okula yeniden dönüş (return to school/ return to the classroom) veya okulların yeniden açılması (reopen schools) tartışılmakta. Bu dönüş -öğrencilerin yeniden yüz yüze eğitime başlaması- Kovid-19’un salgı yapma hızı ve eğitim gören ve verenlerin kitlesel büyüklüğü dikkate alındığında hiçte kolay gözükmüyor. Ne dediğimi daha iyi anlamak için Türkiye’de eğitim kurumlarının bazı istatistiklerine bakalım:

Öğrenciler

Eğitim çok farklı kademe ve kesimlerden oluşmaktadır. Üniversitelerin yeniden açılmasını haftaya bırakarak MEB bağlı eğitim kurumlarını değerlendirelim. İlk olarak eğitim alanlara bakalım:

MEB bağlı örgün eğitim kurumlarında (bk. https://sgb.meb.gov.tr/www/resmi-istatistikler/icerik/64) toplam öğrenci sayısı 18 milyon (18.108.860) kadardır. Bu 18 milyon öğrenci elbette farklı yaş ve sınıftalar. Okulları yeniden açarken en dikkat edilmesi gereken öğrenci kesimi -Kovid-19'un bebekleri bile hasata ettiği dikkate alındığında- okul öncesi ve ilkokul -özellikle birinci sınıfa yeni başlayacaklar- öğrencileridir. Okul öncesi eğitim gören 1.5 milyon civarında öğrenci var. İlkokulda ise 5.2 milyon (5.267.378) öğrenci mevcut. Bu veriler göre 1.3 milyon yeni öğrenci bu yıl ilkokula başlayacağını tahmin edebiliriz. Özetle okul öncesi ve ilkokul 1. Sınıfa başlayacak yaklaşık 2.8 milyon öğrencinin olgunluk durumu dikkate alındığında Kovid-19 için alınacak tedbirlere ne kadar uyacağı dikkate alınmalı ve iyi bir planlama yapılmalıdır. MEB; bir an önce bir uygulama rehberi hazırlayarak kamuoyu ile paylaşmalıdır.

Okulları yeniden açarken ikinci olarak eğitimci boyutu dikkate alınmalıdır.

Eğitimciler

Ülkemizde okullarımızda görev yapan öğretmen sayısı 1 milyon civarındadır (1.077.307). Öğretmen dışı eğitim kurumlarında görev yapanları düşündüğümüzde bu sayı daha da artacaktır (2 katına yaklaşabilir). Fedakârca görev yapan öğretmenlerimizin bazıları yandaş hastalıklara sahip olabilir veya yaş olarak riskli gruptadır. Milli Eğitim Bakanlığı faaliyet raporunu göre 51-60 yaş arası 104.112  (% 10.41) ve 61 yaş üzeri 14.834 (% 1.48) öğretmen bulunmaktadır (bk. http://www.ogretmenlerhaber.com/meb/meb-deki-ogretmenlerin-yaslara-gore-dagilimi-belli-oldu-h19765.html).

Birçok uzman “yaşlı öğretmenler ve personelin -virüsü alırlarsa- hastalık riskinin daha yüksek olduğuna” dikkat ekmektedir. Bakanlığın bu gruptaki öğretmenlerle ilgili özel bir planlama yapması gerekir. En azında okul öncesi ve ilkokula yeni başlayan öğrenciler ile bunlar buluşturulmamalıdır.

Üçüncü bir faktör eğitim kurumlarının fiziksel yapuılarıdır: MEB’e bağlık okul/kurum sayısı 67 bin (66.849) civarındadır.  Bu okullarda derslik sayısı ise 706.015’dir. Lavabolar, laboratuvar, spor salonlar vs fiziksel ortamın tamamında temizlik oldukça önemlidir. Uygulamada temizlik için personel yetersizliği vardır.

Elbette eğitim sektörünün diğer önemli sorunları da vardır. Okula dönüş kapsamında birkaçına değinelim: Öğrencileri okula geri getirmek etkin bir izleme sistemi kurulmalıdır.  Fiziksel uzaklık yoluyla enfeksiyonların yayılmasını kontrol etme için planlar geliştirmelidir. Online eğitim meslek liseleri yeterli değildir. Uygulamalı birimlerde telafi programına mutlaka yer verilmelidir. Özel okullarda, yüz yüze dersler iptal edildikten sonra öğrenciler için ödenen barınma ve yemek ödemelerinin iade gerçekleştirilmelidir.

Özetle eğitimi zor bir süreç beklemektedir.

Son söz: Eski binanın tamiri yeni bina yapmaktan zordur.