Bayram yaklaşıyor. Bir taraftan içimde orucun bitme hüznü diğer taraftan ise bayramın sevinci var. Bir aylık sabrın sonunda bize ihsan edilen Ramazan Bayramı’na çok az bir süre kaldı. Bu yazımda Çocukluğuma gitmek istiyorum. Bazen oturup uzun uzun Bayramları düşündüğümde çocukluğumda ki bayramların ne kadar farklı olduğunu, o zaman ki Bayram heyecanımdan şimdi eser bile kalmadığını görüyorum. Acaba diyorum o Bayramlar mı eskide kaldı yoksa biz mi eskidik? Yüreğimizde o çocukluk döneminin Bayram heyecanını görememek, nerede eksiğim diye düşündürüyor beni. Neydi o çocukluk dönemimizin bayramları öyle Bayram geldi mi sevinçten ve heyecandan yerimizde duramazdık, yeni bir elbisemiz, yeni bir ayakkabımız olacak ve Bayram günü bol bol harçlık alıp şeker toplayacağız... Bırakın bayram gününü, bayram gelmeden önce bile çok güzel bir atmosfer olurdu her tarafta. Çocukken bayramlarımız çok neşeli ve heyecanlıydı. Hayat meşgalesi bizi bayram gibi bayram yapmaktan geri bırakıyor. Her bayramda dört gözle beklediğiniz çocuklar kapımızın zilini çalamıyorlar. Oysa çocuklarla daha bir neşeli oluyor bayram. Ramazan Bayramı deyince benim aklıma o çocukların çocuksu sevinçleri geliyor gözlerimin önüne. Ramazan Bayramını biran onlara has kılıyorum. Bu bayramda da kapımızın zilini çocuklar çalacak mı göreceğiz. Onlar olmadan bayramımızın tadının olmadığı bir gerçek, onun için kapımıza gelen çocuklarımıza, az da olsa harçlık en güzel şekerleri verelim, onlara ufakta olsa harçlıkla sevindirelim ki bir daha ki bayrama da kapımızı çalsınlar. Eski günlerimizde olduğu gibi (çocukluğumuzda) yaşadığımız ve özlemle beklediğimiz o güzel bayramları en azından çocuklarımıza yaşatabilmek adına Bayramımızı elimizden geldiği kadar bayram gibi yaşamaya özen gösterelim.