İki hafta öncesine kadar Türk Lirası karşısında düşüş eğiliminde olan döviz kurları, geçtiğimiz hafta yeniden değer kazandı. Para birimimiz yeniden yüksek değer kayıpları yaşamaya başladı. Peki kurlardaki bu yükseliş bizi neden tedirgin ediyor?

Ülkemizin ekonomik hayatını en çok etkileyen Euro ve Dolar’ın Türk Lirası karşısında izlemekte olduğu seyre kısaca kur dalgalanmaları diyoruz. Kur dalgalanmalarının ekonomik aktivitelere bir çok farklı etkisi vardır. Bugün bu etkilerin en önemlisi olan enflasyon etkisi üzerinde duracağım.

Enflasyon, bir ülkedeki genel fiyat seviyelerinin sürekli olarak artış eğiliminde olması olarak adlandırılmaktadır. Enflasyon, şahısların alım gücünü direkt olarak etkiler. Aylık maaşınız, kira geliriniz, mevduat getiriniz vs. sürekli olarak enflasyon ile yarış halindedir. Eğer ki bu tip aylık gelirleriniz, en az aylık enflasyon kadar artış göstermiyorsa alım gücünüz sürekli gerileme eğilimindedir.

Enflasyonun yukarılara çıkmasına sebep olan fiyatlardaki sürekli artış hali, iki sebep ile açıklanır. Birincisi, üretilen ürünlere yönelik talebin aşırı artmasıdır. İkincisi ise üretilen ürünün maliyetinin, dolayısıyla da satış fiyatının artmasıdır. Bizim ülkemizde şu sıralar enflasyonun artmasının nedeni ikinci olarak belirttiğimiz, üretim maliyetlerindeki artıştır.

Bir ürünün maliyetini sırasıyla hammadde giderleri, işçilik giderleri, elektrik giderleri, yakıt giderleri, kira giderleri, finansman giderleri ve diğer faaliyet giderleri oluşturmaktadır. Bizim ülkemizde faaliyet gösteren sanayi, hizmet ve inşaat sektörlerinde, bu maliyet kalemlerinin en önemlisi %41,5 ile hammadde giderleridir. Bilindiği üzere, üretim yapabilmek için ithal hammaddeye ihtiyaç duyan bir ülkeyiz. Dolayısıyla kur dalgalanmalarından direkt olarak hammadde giderleri etkilenmektedir ve bu da ürünün üretim maliyetini arttırmaktadır. Bu konuda örnek olarak pamuk, bakır, çelik saç gibi ürünleri belirtebiliriz. Bu gibi hammaddeler çoğunlukla Dolar cinsinden satın alınmaktadır. Dolar/TL’de meydana gelen yükselişler, üretim yapabilmek için gerekli olan hammadde teminini daha pahalı hale getirmektedir. Neticesinde üretici, bu yükselişi satış fiyatına yansıtmakta ve fiyatlar genel seviyesini yükseltmektedir.

Benzer durum diğer gider kalemi olan akaryakıt ve elektrik giderleri için de geçerlidir. Satılan malın maliyetindeki önemi sırasıyla %3,6 ve %2 olan bu giderler, Dolar cinsinden ithal edilen doğalgaz ve petrol ürünleri fiyatının seyriyle yakın ilişki halindedir.

Gerek hammadde gerekse de akaryakıt ve doğalgaz fiyatlarında hiçbir artış olmasa bile Dolar/TL’deki artış, üretim yapan şirketlerin maliyetlerini arttırmaktadır. İşte bu durum neticesinde geçen sene 40 TL’ye aldığınız ortalama kalite bir gömlek bu sene 50 TL; 1,000 TL’ye aldığınız bulaşık makinesi de bu sene 1,100 TL olmaktadır. Bunun gibi binlerce üründe yaşanan fiyat artışları, enflasyonu yükseltmekte ve alım gücümüzü, kazancımızı kemirmektedir.

Ülkemiz çoğunlukla Dolar ile ithal edip, Euro ile ihracat yapmaktadır. Dolayısıyla Euro/TL’deki yükseliş ihracatçının lehine bir durumdur. Bununla birlikte hala ithalatı ihracatından çok daha fazla olan ülkemiz için Dolar/TL’deki yükseliş, bu lehte durumun olumlu etkisini hissetmemize engel olmaktadır.

Sonuç olarak, Dolar/TL’nin yükselişini dizginleyecek para politikaları enflasyon açısından oldukça yararlı olacaktır. Bu para politikalarından birisi olan faiz arttırma hamlesini anlatmak için sayfada yer kalmadı, gelecek haftaya diyelim.. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.