Köroğlu’nun ‘tüfek icat oldu, mertlik bozuldu’ sözünün üzerinden yüz yıllar geçti. Mertliğin bozulmasında, belki tüfeğin icadının rolü büyük oldu ancak bozulan mertlik bir türlü geri gelmedi. İnsanlık güç ve hükmetme uğruna çok savaşlar verdi, çok büyük acılar yaşadı. Devletler bu savaşların bazen kazananı, bazen kaybedeni oldular. Ancak her iki durumda da insanlar kaybetti. Suriye merkezli yaşanan hadiseler yakın coğrafyamızdaki insanları huzura hasret hale getirdi. Nedendir, nasıldır bilinmez ama insanlık tarihi belki en çok kan ve gözyaşını bu topraklarda gördü. Milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu, yüzbinlerce insan yaşamını kaybetti. Ülke tarumar oldu. Bütün bunlar oldu zalim zulmüne devam ediyor, biz isyanımıza…

Rusya ile yaşanan uçak düşürme olayı önümüze hiç yoktan bir kriz daha çıkardı. Yaşanan hadise devlet adamlarının basiret ve feraset sahibi olmaları gereğini bir defa daha yüzümüze çarptı.İran ve Irak merkezi hükümeti ile ilişkilerimiz bozuldu. Libya ile zaten önceden bozulmuştu. Bunlara bir de Rusya eklendi. Sanki birileri düğmeye basmışçasına terör şebekeleri devlete karşı başkaldırıya girişti. İç politikada kitleleri memnun etmek maksadıyla bir nebze de olsa hamasi siyaseti kabul edebiliriz. Ancak sırf söze dayalı yüksek perdeden hamasette ısrar gerginlik ve ziyan olarak geri dönmektedir. Türkiye ‘komşularla sıfır sorunla’ çıktığı yolda ‘komşularla sırf sorun’ yumağına dönüşmüştür.

Herhangi bir konuda aldatıldık, kandırıldık! Yerine, biz ‘yanlış’ yaptık, bu yanlışımızda da ısrar etmiyoruz, yaptığımız hatadan vaz geçiyoruz demek niye bu kadar zor oluyor bir türlü anlmış değliz. Son günlerde vatan topraklarının bir parçasında yaşanan gelişmeler hiç de iç açıcı gözükmemektedir. Özellikle Diyarbakır Baro Başkanı Tahir ELÇİ’nin güpe gündüz menfur bir saldırıda hayatını kaybetmesi bölgedeki tansiyonu daha da artırmıştır. Bölücü terör şebekelerine karşı Devletin yürüttüğü kararlı mücadeleyi sonuna kadar destekliyoruz. Keşke bu tavır zamanında gösterilse bizim dediğimiz gibi terörle ‘müzakere’ yerine ‘mücadele’ yapılsaydı, sonuç şimdi bambaşka olabilirdi.

Hükümet terör meselesini öteleyerek, hatta iç siyasete malzeme ederek yanlış bir mecrada yürüdü. Çözüm süreci dedikleri yanlış isimlendirme, çözülme sürecine dönüşmüştü ki kafalar dank etti ve devlet büyük bir badireden kurtuldu. Ancak bu süreci desteklemekle birlikte işlerin iyi gitmediğini de vurgulamak istiyoruz. Süreç iyi yönetilememektedir. Terör şebekelerinin yuvalarının dağıtılması amacıyla yapılacak operasyonlardan etkilenmemeleri için okulların kapatılması, öğretmenlerin cep telefonlarına gönderilen mesajla hizmet içi eğitime alındıklarının bildirilmesi devlet ciddiyeti ve vakarı ile bağdaşmaz.

Hükümet yaptığı işin arkasında durmalıdır. Milletimiz bölücü haydutlara karşı yapılan operasyonları sonuna kadar desteklemektedir. Şayet bu süreç iyi yönetilemezse devlet kendi vatandaşlarına zulmediyor durumu hasıl olabilecektir ki bu asla ve kat’a kabul edilemez. Dış politikada kriz... içerde kriz.. ekonomik göstergeler sos veriyor. Buna karşın hamasi söylemler hız kesmeden devam ediyor. İşlerin iyi gitmediğini anlamak için illa kahin olmaya gerek yok. Allah korusun bir felaketi yaşamaya, tecrübe etmeye de...

Son söz: Görünen köy kılavuz istemez.