Miguel de Cervantes...İspanyol yazar...Çağdaş romanın babası olarak da edebiyat dünyasında yerini almıştır.Hiç kuşkusuz en büyük eseri de Don Kişot’dur.

İçinde bulunduğumuz karantina günlerinde de okumayı tavsiye edeceğim bir dünya klasiğidir.

Yeri gelmişken, Cervantes’in pek bilinmeyen bir özelliğinden daha bahsedeyim: 1571 yılında Papa'nın Osmanlıya karşı başlattığı haçlı seferine katılmıştı; İnebahtı Deniz Savaşı’nda da yaralanarak sol elini kaybetti.

5 yıl kadar Kuzey Afrikada esir olarak kaldıktan sonra ailesinin istenen fidyeyi vermesiyle serbest kaldı ve özgürlüğüne kavuştuktan sonra ,1584 yılında ilk eseri olan La Galatea isimli romanını yayınladı.

Çok sevdiğim ‘Hayatın olduğu yerde her zaman umut var’ sözü de bu ünlü İspanyol yazara aittir.

Ne kadar anlamlı bir özdeyiş değil mi?Moral ve motivasyon için tam bir doğal ilaç!

Coronavirüs belası ile boğuştuğumuz şu günlerde de kulağımıza küpe olacak bir söz...

Gerçekten de insanlar yaşadığı sürece umut hep vardır ve var olacaktır..

Umut her zaman var...

Sağlıklı beslenme konuları hakkındaki yazılarını takip ettiğim, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun son köşe yazısının başlığı...

Müftüoğlu, COVID-19 enfeksiyonu mücadelesinde umutlu...

Bunu da beş nedene bağlıyor.

UMUT 1: Erken teşhis meselesinde özellikle ‘hızlı tanı kitleri’ sayesinde önemli mesafeler alındı, alınıyor. Test yapılanların sayısının artması taşıyıcı ve hastaların daha erken tanınmasına imkân sağlıyor.

UMUT 2: Tedavide de bir hayli yol kat edildi. Geçtiğimiz üç ayda Çin’den Amerika’ya, Kore’den Almanya ve Fransa’ya farklı ülkelerde farklı ilaç kombinasyonları denendi. Tecrübeler de elde edilen neticeler de bana göre umut verici. Klorokin’den Azitromisin’e, Oseltamivir’den Remdesivir’e pek çok ilacın işe yarayabileceğini gösteren olumlu veriler var.

UMUT 3: Hastalığın tedavisinde ‘antikor yüklemesi’ diyebileceğimiz yöntemde de ilerlemeler var. Hastalığı yenip iyileşenlerin kanlarında biriken ‘iyilik perisi’ bağışıklık cisimleri antikorların hastalara verilmesinin sürecin frenlenmesini mümkün kılabileceği düşünülüyor.

UMUT 4: Sağlık ordularımız da yeterince tecrübe kazandı. Arkalarında da muhteşem ve mükemmel bir toplumsal destek var.

UMUT 5: Toplumsal bilinçlenmede de önemli mesafeler kat ettik. El temizliği, el-yüz temasının kesilmesi, sosyal mesafenin önemi, kişisel izolasyonun ehemmiyeti ve ‘Evde kal’ önerisine uymanın değerini -biraz gecikerek de olsa- fark ettik. Kısacası işin toplumsal yönünde de bir hayli güçlüyüz

Yazının son paragrafında da mesajını açık ve net veriyor...

Mesele şudur: Herkes kendi paçasını mı kurtaracak, her koyun kendi bacağından mı asılacak, her birey kendi başının çaresine mi bakacak, yoksa koordineli, dayanışmalı, özveri, saygı, nezaket ve gelenek odaklı toplumsal bir savaş mı verilecek? Bilelim ki “Önce can, sonra canan” diyenlerin çoğu, cananlardan önce canlarını kaybetmeye daha yakınlar.