Kovid-19 pandemisinin eğitime etkilerini ve yeniden açılmasını -MEB’de okulları- geçen hafta değerlendirmiştim. Bu yazımda bir akademisyen olarak eğitimin en üst kademesi olan üniversitelerin yeniden açılmasını irdeleyeceğim:

Öncelikle şu hatırlayalım: Koronavirüsü önlemleri kapsamında Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), üniversitelerin, 16 Mart'tan itibaren 3 hafta kesintisiz tatil edildiğini duyurmuştu. Yine o tarihden sonra üniversitelerde online/uzaktan eğitime başlanılmış ve öğrenciler üniversiteye gelmemişlerdi.

Şimdilerde Ülkemizde ve birçok ülkede üniversiteye yeniden dönüş (return to universty/ return to the classroom) veya üniversitelerin yeniden açılması (reopen universty) tartışılmaktadır.

Konu aktif veya pasif olarak milyonları ilgilendirmektedir. Öncelikle ABD’deki tartışmalara bir bakalım:

Ulusal bir öncelik

Pandeminin en ağır etkilediği ABD’de üniversitelerin yeniden açılması çok tartışılan bir konu. Sonbaharda kolej ve üniversite kampüslerinin yeniden açılmasının ulusal bir öncelik olması gerektiğini düşünenler var. Amerikan kolejlerinin büyük çoğunluğunda (yüzde 70) yeni öğretim yılı başladığında yüz yüze dersler planlanıyor. Ancak, yeni öğretim yılı başladığında öğrencileri kampüse geri döndürmeyeceklerini söyleyen üniversitelerde var. ABD sağlık uzmanları üniversiteyi çok erken tekrar açmanın ölümlere yol açacağı uyarısını da yapmaktalar (bk. https://www.voanews.com/).

ABD’deki tartışmalarda öğrencilerin üniversitelere karşı yasal işlem arayışında olmaları da ilginç bir durum. Çünkü öğrenciler vaat edilen eğitimin kalitesini alamadıklarını söylüyorlar.

Kalite

Kalite tartışmaları yargı ile nasıl ilişkilendirilir onu zamanla göreceğiz. Ancak Türkiye’de 79 özel/vakıf üniversitesi (4’ü MYO) var. Bunların 8-10 tanesi istisna tutulursa eğitim kalitesi önceden beri tartışmalıydı. Bazı öğrenciler ve uzmanlar; online derslerin sınıf öğreniminin yerine geç(e)mediğini iddia etmekteler. Bu sorun büyük ölçüde -derslerin kaydedilmiş videolar veya ödevler aracılığıyla öğretilmeye çalışılması nedeniyle- sınıf tartışmasının yapıl(a)mamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca uygulamalı bilimlerde de önemli sorunlar vardır. Mühendislik, hemşirelik, hekimlik vs bazı bilim ve sanatta dallarında yüz yüze ve tatbiki dersler yapılması zorunludur. Bu bilimlerde uygulamaları online yapmak imkansıza yakındır.

Öğrenciler

Ülkemizin genç nüfusu ve üniversitede öğrenci sayısı oldukça yüksektir. YÖK istatistiklerine göre, farklı kademelerde ülkemizde 8 milyona (7.740.502) yaklaşan üniversite öğrencisi mevcuttur. Koronavirüs gençleri daha az etkilediği düşünülse de bu büyüklükte bir öğrenci kitlesini üniversitelere döndürmek özen gerektiren bir meseledir. Diğer yandan istatistikleri incelerken 65 yaş üstünde 6.272; 50 yaşından yüksek olan 170-180 bin kadar üniversite öğrencisinin bulunması -özel planlama gerektirmekte- dikkatimi çekti (bk. https://istatistik.yok.gov.tr/).

Türkiye pandemi sürecinde mevcut ve bu yıl kabul edeceği uluslararası/yabancı öğrenci konusunda gerekli planlamayı yapmalıdır. Şimdiden ABD, İngiltere gibi ülkeler gerekli girişimlere başlatmış durumdalar. Pandemi nedeniyle seyahat kısıtlamaları uluslararası öğrenci kabulünü olumsuz etkileyecektir.

Diğer yanda bu süreç iyi planlama yapmayı sorunlu kılmaktadır.

Planlama

Kampüsler açılırken, etkin bir izleme sistemi kurulmalı, enfeksiyonların yayılmasını kontrol etme için laboratuvar, amfi vd yerler fiziksel uzaklık planlanmalıdır.

Bunların yanında online eğitim sonrası uygulamalı birimlerde telafi programına yer verilmelidir.

Türk üniversitelerinde 175 bin -farklı unvandalar- akademik personel mevcut. Bunların bir kısmı riskli gruptadır. Yaşlı akademisyen ve personel virüsü alırlarsa hastalık riski daha yüksek olacaktır.

Özel üniversitelerde, yüz yüze dersler iptal edildikten sonra öğrenciler için ödenen barınma ve yemek ödemelerinin iadesi gerçekleştirilmelidir.

Elbette bu süreçte dikkat edilmesi gereken başka hususlarda vardır…