Akademisyen olduğum için gençlerle birlikte olmak görevimizin bir parçası. Hemen her gün gençlerle konuşma fırsatımız var. Belki de bu durum üniversiteyi bitireli 35 yıl olmuş bizim yaşlardaki biri için gençlik aşısı.

Son hafta telefonum çaldı arayan öğrencilerimden biriydi. Selamlaşmadan sonra “Hocam bir arkadaşımla ziyaretinize gelmek istiyoruz” dedi. Pandemi var yollarda risk almayın dedimse de gelmek istediklerini ifade ettiler. Bu gençler 1 yıl önce ziraat mühendisi mezun olmuş ve yüksek lisansa başlamışlardı.

Eğitim sistemimizin eksikliklerinden birisi mezuniyet sonrası takiplerin yapılmamasıdır.

Mezuniyet sonrası

Ertesi gün gelen arkadaşları dinledim. Mezuniyet sonrası ne yaptıklarını sordum. Anlattıkları özetle şuydu: Yaşadığımız Akdeniz Bölgesinde tarımsal faaliyet güçlü olduğundan bizim meslekte hemen olmasa da mezuniyetten bir süre sonra iş bulmak mümkündü. Birçok mezun zamanla iş bulunuyordu. Ancak pandemiden dolayı var olan işe girme fırsatı çok düştü. Haftalık 150-200 TL ücretle iş buldum başladım fakat bu kadar düşük parayı bile vermediler, bende bıraktım. Diğer genç mezunların bazılarının görüşmeye bile kabul edilmediklerini anlattı.

Gençler vedalaşıp gittiler. Derin düşüncelere daldım üzüldüm. Bu durumu genç bir avukata anlattım. O’nun anlattıkları da bunlardan kalır yanı yoktu. Büyük hukuk bürolarında yeni avukatların çok düşük ücretle çalıştırıldığını anlattı. Ayrıca buralarda yardımcı olarak memur (kendi aralarında buna kâtip diyorlar) çalıştırmayıp genç avukatları çalıştırdıklarını ve bunların meslek işleri ile değil diğer basit işlerde görevlendirildiklerini de ifade etti.

Akşamüzeri eczaneye uğradım. İlaç veren genç bayan ile ayaküstü sohbet ettim. “Eczacı yardımcısıyım, bir yıl burada çalışacağım, sonra eczane açmada kota var, boş kontenjan olan bir yere eczane açacağım” dedi.

Zaman zaman diğer meslek mensuplarının mezunlarından da benzer şikâyetleri dinlemekteyim. Farklı meslekten olanların dinledikten sonra mezuniyet sonrası gençler ile ilgili yeni planlamalar yapılması gerektiği düşüncesi bende pekişti.

Çözüm

Elbette karmaşık sorunların basit çözümleri olmaz. Sorun çok faktörlü olduğuna göre çözümde çok sayıda faktörün çözüm olarak sunulmasına bağlı. Sizlerle bunların bazısını paylaşacağım:

-Üniversitelerin kontenjanları azaltılmalıdır. Üniversite kapısında bu kadar yıkılmayı önlemek için ilkokulda başlayarak yeteneklere göre yönlendirme yapılmalıdır. Meslek liseleri cazip hale getirilmelidir.

-Bu gençleri eğitim sistemi hayata hazırlayamamaktadır. Sırf alan bilgisi değil “Yumuşak beceriler” (soft skills) olarak adlandırılan ve iş hayatında sanıldığından daha ön planda olan yetenekler öğretilmelidir.

-Devlet iş hayatı ve üniversite mezunlarının istihdamı ve mesleklerin icrası ile ilgili yeni düzenlemeler yapmalıdır: Kamuda 65 yaşında emekli olunurken bazı mesleklerin icrasında (avukatlık, doktorluk, eczacılık gibi) yaş sınırı olmaması ilginçtir. Bir keresinde 90 yaşında yarı yatalak bir eczacının üzerine eczane olduğunu duymuştum. Belli arazi büyüklüklerinde ziraat mühendisi çalıştırmak zorunlu olmalıdır.

-Zenginlerde sorumluluk üstlenmelidir. Şöyle ki 2019'da en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.3 ve en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun pay da yüzde 6.2’dir. Ülkenin gelirinden bu kadar yüksek pay alan işadamlarının bu ülkenin gençleri için sorumluluk alması gerekmez mi? Sadece bunlar iyi eğitilmiyor deyip işin içinden çıkma ne kadar hakkaniyetli?

Elbette başka başka çözüm önerileri vardır. Geleceğimiz olan gençlere daha fazla sahip çıkılmalı.

Son söz: Taze sürgünleri kesilen ağaç yaşayamaz.