Bazen kendimizden beklemediğimiz bir hatanın içine düşeriz. “Bunu nasıl yapabildim,” diye hayıflanır, kendimizi anlamaya çalışırız. Bazen de diğer insanlardan hiç beklemediğimiz davranışlar görür , şaşkınlık ve kızgınlıkla, “Bu insan bana bunu nasıl yapabilir, aklım almıyor,” diye öfkeleniriz. Hayal kırıklığı yaşar, kendimizi suçlar ve kendimize kızarız.
Yaşanan bu olayı hazmedemeyiz… İçimizde hissettiğimiz kızgınlıkla, olmuş olana direniriz. Olanı kabullenmek yerine sürekli keşkeleri düşünüp, o zaman bize bu olayı yaşatanlarla tekrar tekrar bu konuları konuşup, o an alamadığınız cevapları almaya çalışırız. Kendimize o an veremediğiniz tepkiler için kızıp, karşımızdaki kişileri duymak istediklerimizi söylemeleri için zorlarız. Sanki, yaşadığımız tüm üzüntüyü karşımızdakinin ağzından dökülüverecek birkaç cümle giderecekmiş gibi hissederiz.
Kendi değerimizi, başkalarından gelen onaylamayla yorumlamaya çalıştıkça, duymak istediğimiz kelimeler hep uzak kalır bize. Kendimize zarar vermeye başlarız artık. Öfkelendikçe bitkinleşir, halsizleşir, vücudumuzda ağrılar hissetmeye başlarız ve hasta oluruz. Olan nedir derseniz; olan sizin egonuzun peşine takılmanız ve kendi özünden uzaklaşmanızdır. Olumsuz düşüncelere daldıkça derine ve daha derine inersiniz. Sonuçta elinize geçen tek şey yaşadığınız hayal kırıklığı, umutsuzluk ve üzüntüdür. Ve bunun çözüm getirici hiçbir tarafı yoktur. Yaşanılan, bu duyguya sebep olan şey, geçmiş zamanda kalmış bir olaydır aslında. Bitmiş, geçmiş, gitmiş olaylar… Ama etkisi şimdiyi de içine alan bir girdaba dönüşmüş durumdadır. Ve kişi bu girdabın çevresinde dolandıkça, gün gelip onu yutması muhtemeldir. Bu durum bireyin şimdiyi yaşamasına da mani olur. Hayalleri, umutları, niyetleri hepsi askıda kalır. Onları bir türlü hayatına dahil edemez. Ne geçmişe dönüp olanları değiştirebilir, ne de henüz gelmemiş bir geleceğe dair olaylara müdahale edebilir. Kişinin elinde tek sermaye vardır. O da ‘şimdi’ dir.
O halde bırakın geçmişin ağırlıklarını… Anı yaşayın, şimdiyi, içinde bulunduğunuz şu dakikayı… Evet, bir yerden başlamak gerekiyor değil mi?. O neden şimdi olmasın? Tam şimdi ! ...