Son yıllarda şehir içlerinde ve şehirlerarası yollarda çapları geniş kavşaklar yaygınlaşmaya başladı… Bu kavşaklarda araçların geçmesi için yollar daha dar yapılmakta ve trafik ışıklarına yer verilmemektedir… Böyle bir kavşak yaşadığım yerin az ilerisine de yapıldı. Kavşağın kenar kısmında bir market var. Geçen gün kasada aldıklarımın ödemesini yaparken kavşakta yine kaza oldu… Marketçi bayanın anlattıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum:

BİR MARKETÇİ BAYAN ANLATIYOR

“Biz burada uzun yıllardır oturuyorduk… Şu karşıdaki mahalle bir köydü… Sonra buralar değişti… Yollar açıldı ve şu önünde durduğumuz kavşak yapıldı… Şehrin diğer yerlerindeki kavşaklarla karşılaştırıldığında çapı oldukça büyük yapıldı… Biz ilk günlerde bu kadar büyük yapılmasına anlam veremedik… Beş hatta altı yol bu kavşakta birleşiyor… Herhangi ışıklı bir işaret de konulmadı. Tek işaret bizim marketin önündeki işaret bir bakın isterseniz… Bakın bakın, levhada ‘üç ok dönmeyi gösteriyor ve altında ise ada etrafında dönene yol ver’ yazıyor… Birçok sürücünün bu levha dikkatini bile çekmez, çekse de anlamaz… Hep döneceğini düşünüyor, ama burada 5-6 yol gidiş gelişi düşünürsen 10-12 yol birleşiyor… Meğerse bunlara ‘akıllı kavşak’ deniyormuş… Kavşak akıllı ama biz o kadar akıllı mıyız? (siz eğitimli diye okuyun)... Şimdi burada ‘her gün kaza oluyor’…”

Yanındaki diğer bayan hemen “günde birden fazla” diye uyarıyor.

Bu bayanları dinleyince çok seyahat eden bilge bir arkadaşımın anlattıklarını hatırladım. O da şunları anlatmıştı:

BİR SEYYAH ANLATIYOR

“Yıl 2007…

Avustralya’nın Başkenti Viyana’ya 18 km uzaklıktaki uluslararası havalananına indik… Havaalanı çıkışında sırada bekleyen taksilerden birine bindik. Tesadüfen taksici Türk’tü. Şehre doğru giderken şoför ile samimi bir sohbet ettik…

Taksici “Abi taksicilerin yarısı Türk’tür ve de Yozgatlıdır” dedi...

“Acil bir işiniz yoksa şehrin en güzel birkaç yerini otele girmeden göstereyim” dedi…

Bu teklifi kabul ettim…

Bazı caddelerde yolları raylı sistem, otobüsler, taksiler ve yayalar ortak kullanılıyordu. Herhangi bir çit ile yollar bölünmemişti. Orta refüjlerde yüksek taşlar (kaldırımlar) ve demir çitler yoktu…

Taksiciye “insanlar bu raylardan geçmiyor mu” diye sordum…

“Abi, niçin geçsinler, yaya geçitleri var, bu insanlar eğitimli” dedi…

Bir başka dostumdan da önceliklerin yanlışlığı konusunda şunları dinlemiştim:

BİR VETERİNER ANLATIYOR…

“Küçük yaşlarda sevdiğim köpeğin kuduz olup ölmesi sonucu veteriner olmaya karar verdim… Uzun yıllar mesleğimi severek yaptım… Ama şunu söylemeliyim ki bir şeyi yanlış yapmışız… Yıllarca ineğin vb. sağlığı üzerine kafa yorduk. İneğin dişinin sağlığını düşündük. Asıl dişi ağrıyan bakıcıymış (sahibiymiş)… ‘Bakıcıyı (Siz insan diye okuyun) ihmal ettik’… Yaptığımız tüm hayvancılık projeleri bir noktadan sonra başarısız oldu… Keşke önce bakıcının (Siz insan diye okuyun) sağlığına baksaymışız…”

ÖNCE İNSAN EĞİTİMİ…

Bu anlatılanları daha da çoğaltmamız mümkün. Yolların düzelmesi, arabaların lüks olması trafik kazalarında ölümleri azaltmamış arttırmıştır. Daha iyi yol ve arabalarla daha fazla kaza yapılıyor. Ama neden?

Herkesin akıllı telefonları oldu. Birbirimize daha yakın olacakken daha da uzaklaştık. Ama neden?

Mutfaklarımız daha lüks oldu. Ama tencerelerimiz de daha az yemek pişmeye başladı… Çevremizde restoranlar daha da arttı… Ama neden?

Misafir odalarını mobilyalar ile doldurduk. Ama daha az misafir kabul eder olduk. Ama neden?

Neden bunları düşünmez olduk? Ama neden?...

Önce insanı eğitmeden yapılacak değişiklikler hiçbir zaman istenilen faydayı sağlamayacaktır.

Son söz: Önce insana yatırım yapılmalı, teknoloji ve cansız çevrenin akıllı olması bizi akıllı yapmaz…