39 yıl önceydi…12 Eylül 1980 günü Türkiye, askeri darbeyle uyandı.

Bu askeri kalkışma yeni değildi…27 Mayıs 1960 ve 12 Mart 1971 tarihlerinde de bu filmleri seyretmiştik.

Ama hiçbiri ülke ruhunda ve vicdanında bu kadar derin yaralar açmadı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi feshedildi…

Anayasa uygulamadan kaldırıldı…

Başbakan kelepçelendi…

230 bin kişi yargılandı…171 kişi işkenceyle öldürüldü…517 kişiye idam cezası verildi…

Cezaevlerinde 12 Eylül sürecinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.

Ve bir sağdan bir soldan 50 kişi idam edildi…

Celladından helallik isleyen gençlerin hikâyelerini okuduk.

 5 Haziran 1983’te idam edilen Halil Esendağ’ın celladına söylediklerini abisi Osman Esendağ yıllar sonra anlatıyor; ‘Kardeşim Halil infazdan önce celladın kulağına bir şey söylemiş. Sonra öğrendik ki kardeşim helallik istemiş.’

1974 ve 1980 yılları arasında kardeş kavgaları yaşadık. Binlerce insanımızı kaybettik. Can güvenliğinin kalmadığı bu yıllarda vatandaşlar sokağa çıkamaz hale geldi.

İşte tam bu kargaşa ortamında üst akıl devreye girer.12 Eylül öncesinde ülkemiz kan gölüne dönmüşken, sihirli değnek misali 13 Eylül ile birlikte ortalık süt liman olur.

Neler oldu da bu karanlık ve acı günleri yaşadık?

Hala birçok insanımız da bu denklemi çözemiyor…

Özellikle yeni nesil, bu acılara oldukça uzaklar. Bu da beni hem üzüyor hem de düşündürüyor.

Okumuyorlar, sorgulamıyorlar…

Bir de demokrasi adına hala askeri postallardan medet umanlara ne dersiniz?

Bu daha da yaman çelişki…

Tek dileğim var; bu kara günleri bir daha yaşamamak…