İnsanın merkeze alındığı yüzyıllar içindeyiz.Her kavram insana göre tanımlanıp değerlendirilmekte değer hükümleri  de ona göre verilmektedir.

Anlamın bu kadarı acaba fazla değil mi?

Egonun birden öne çıkarıldığı ya da insanın hiçlik gayyalarında silinip gittiğini görmek pek acı. Mutedil olan ne acaba? Orta yol insanı nasıl tanımlıyor?

İslam’a göre insan; akıllı, iradeli, mesul, yükümlü, ümitli, dinamik, gayretli ve bilgili olup ,imtihan için bu aleme gönderilmiş bir varlıktır. Nefis ve şeytan bu yoldaki haramiler olup kıyamete kadar Hak-batıl mücadelesi bitmeyecektir. İyinin ve kötünün mücadelesi, güzel ve çirkin takdirleri, faydalı ve zararlı arasındaki salınımlardan hayat enerjisi ortaya çıkacak insanda kendi nasibince bu yolda esmanın tecellilerine mazhar olacaktır.

İslam insanı tabiatın mahsulü ve onun sırf maddi varlık olduğu kabul etmez. Her ne kadar tabiatın içine doğulsa bile tabiatüstü alan düşüncesi estetik formatlarında kapısını aralar durur. Kör maddeciliğin yüzyılımıza getirdiği trajedi bizleri koca devletimizden etti, yeniden bir diriliş hamlesi ise sosyal varlığımızda tarifsiz acılarla bizi bu günlere taşıdı.

Dünya genelinde yaşanılan küfür dalgasının bozmadığı birkaç gönül kaldı. Varlığın özünde yaşayan Hak tekrar rahmetiyle tecelli ederken dünün dünyasına ait nice örnekler farklı algılanıp unutuldu.

“Allah kullarıyla beraberdir” (Maide-12)

Kuranı Kerimin bu ilahi hikmeti yeniden yorumlanırken bin bir badireden geçen insanlık avuçlarına düşün bu ışığı bir daha bulmanın heyecanını yaşadı ve dinin rahmet alanına girmenin mutluluğu ile gönendi.

Kendi eserleri üzerine titreyen insan bakışlarını ilahi olana çevirdiğinde şu hikmetle karşılaştı. Bütün varlıklar insana hizmet ediyorsa insan hiç değersiz olabilir mi? “Ey iman edenler, Allah tan  O na yaraşır şekilde korkunuz.” (Aliimran-102)buyruğu gönülleri titretirken  “Muhakkak biz insanı en güzel biçimde yarattık “ (Tin-4)ayeti de insanı alıp kutlu eşiğe bırakmaktadır.

Zühd ve takva!

Bütün varlığıyla müminin Allaha teslim olması derin bir emniyet duygusu, zengin bir ruh hali oluşturur. Onu hem dünya hem de ahiret için dengeli bir çalışmaya sevk eder bu hummalı çalışma ona hayatın acılarını, sıkıntılarını küçümsetir, hiçe saydırır bir gün de Sultan Divanı gibi şöyle söyletir:

“Bela dildendir ol dildar elinden dadımız yoktur

Gönüldendir şikayet kimseden feryadımız yoktur “