Bu köşede, 2018 yılında 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri ile Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk seçimi (24 Haziran 2018’de) yapıldıktan sonra “Yeni Sistemde YÖK’e ne olacak” başlıklı bir yazı yayımlamıştım. Bunda sonra,YÖK ile ilgili bir akademisyen olmam yanında “Üniversite: Bir Üniversitenin Kuruluş Sancıları” ve “Eğitim, Bilim ve Yükselme” adlı iki kitap yazmama rağmen bir yazı yazmadım. Bu kararımı niye aldığımı bir gün sizlerle paylaşacağım.

Türk eğitim sistemini izlemeye devam ederken Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nda (YÖK) görev değişimi oldu. Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Özvar, Resmi Gazete’de yayımlanan kararla Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na atandı (bk. RG 30.07.2021). Böylece sayın Prof. Dr. Erol Özvar 8’nci YÖK Başkanı oldu.

Kendisini tebrik ediyorum. Yeni YÖK Başkanına icraatlarını ortaya koyması için belli zaman ve fırsat vermek gerekir. İlk günden yapılacak beğeni ve eleştiriler bir makamdan ayrılırken geride bırakılanlar kadar verilere dayanmayacaktır.

Başkanlar ve puanlar                                                                    

Şahsen yeni bir yöneticiye puan toplama değil puan çıkartma şeklinde bir yaklaşımım var (pozitif yaklaşım denebilir): Bu yaklaşım ilgiliye göreve başladığında 100 puan verilmesi sonra gelişmelere göre hata puanlarının bundan düşülmesi esasına dayanmaktadır. Anlayacağınız sonuçta o makam için görevi bitirdiğindeki puan daha önemlidir.

Bu yaklaşımla, bundan önceki YÖK başkanlarına puan vermek mümkündür. Öncelikle şimdiye kadar YÖK Başkanlığı yapmış kişilerin ismini sırasıyla hatırlatalım:

Prof. Dr. İhsan Doğramacı (1981-1992)

Prof. Dr. M. Sağlam (1992–1995)

Prof. Dr. K. Gürüz (1995-1999–2003)

Prof. Dr. E. Teziç (2003-2007)

Prof. Dr. Y.Z. Özcan (2007–2011)

Prof. Dr. G. Çetinsaya (2011–2014).

Prof. Dr. Y. Saraç (2014–2021)

YÖK Başkanlarının tamamının yönetiminde (Doğramacı döneminin bir kısmında üniversite öğrencisiyim) akademisyen olarak görev yaptım. Son üç YÖK Başkanı ile Rektör olarak birlikte çalışma fırsatımız oldu.

Bu başkanların dönemlerinin bilimsel değerlendirilmesi yapıl(a)madı. İzlenimim merhum Doğramacı’nın günümüze de ulaşan etkisi dikkate alındığında iyi bir puanı olduğu yönünde.

Yeni…

Türkiye, 2018 yılında resmi ismi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olan yeni bir yönetim sistemine -ilk seçim ile- geçmiş oldu. “Yeni Sistemde YÖK’e ne olacak” başlıklı yazımda Türkiye’nin yönetim sistemi için ‘yeni’ sıfatını kullanmıştım. Daha sonra YÖK çevrelerinin YÖK için ‘Yeni YÖK’ adlandırmasını daha sık duyduk. Anlayacağınız son 2-3 yıldır ‘yeni’ çok sık kullanılır oldu. Son olarak YÖK'te devir teslim töreninde Sayın Saraç "müdahaleci YÖK"ü geçmişte bıraktıklarını, yetki devreden ve yetki paylaşan "Yeni YÖK"ün inşa sürecini başlattıklarını” aktardı (bk. https://www.yok.gov.tr/Sayfalar/Haberler/2021/devir-teslim-toreni.aspx).

‘Yeni’ başkanın atanması ile eski başkanların listesinin de ‘yeni/lenmiş’ olması da bir yenilik.

Elbette bu Ülkeye/topluma hizmet etmiş, katkı sağlamış herkes (bir suça karışmamışlarsa) saygı ve minnet ile anılmayı hak ediyordur. Birlikte çalıştığımız YÖK Başkanlarını Yüksek Öğretimimize hizmetlerinden dolayı minnetle anmak isterim.

YÖK kurulalı 40 yıl oldu! Eski de dense, yeni de dense bu süre oldukça uzundur. Bu 40 yılda yükseköğretimde tecrübe yanında paslanmalar/çürümeler de ortaya çıktı. Yeni hükümet yönetim sisteminde, yeni YÖK’te,  yeni Başkan ile öncelikle kangren olmuş sorunların tedavi edilmesi beklenilmektedir. Bu beklenti de bal bal demekle ağzın tatlanmayacağı (karnın doymayacağı) dikkate alınmalıdır. Yeni bir motivasyonla Türk Yüksek Öğretimi yeniden inşa edilmelidir. Kronometre başladı ve yeni YÖK Başkanı -yaklaşımımı göre- tam puana sahip...

Son söz: Sıva (Boya) ile çürük duvar yenilenmez.