Ümit Yaşar Oğuzcan’ın bir şiiri var, ‘deli olmak içten değil’ bu şehirde yaşayıp da sorunlar gittikçe büyüyen sorun haline geldikçe, bu şehirden sorumlu olan sorumsuzların da sorunların üzerine gitmede aheste davranması bilinirken, bu şehirde deli olmamak vallahi de billahi de deli olmak içten değil.

Birini delirtmek istiyorsanız, yakın çevrenizde varsa dışarıda yaşayan, getirin, çağırın kadim şehrime, bir-iki sene yaşasın, Bakırköy ve Elazığ’a gitmesine gerek kalmaz, kısa sürede kafayı yer.

*

Biz hizmetten önce ve çokça bahane üretmeyi seviyoruz. Olmayacak duaya amin diyoruz önce, sonra da yan çizmek gibi bir huyumuz, alışkanlığımız olunca, ‘ben duymadım, görmedim, haberim yok!’ ayağına soyunuyor, üç maymunu oynuyoruz.

Pis dediler, dediniz, bilmem kaç metre uzatıldı.

Kavşaktaki akaryakıt istasyonu sorun dediler, dediniz kaldırılalı seneler oldu.

Hizmet binası fiziken yetersiz dediniz, dediler büyütüldü.

Sonra… Sonrası hikâye, sonrası umutsuzluk, sonrası hayal kırıklığı…

*

Son olarak gece uçuşları dâhil, ini ve kalkışlardaki sıkıntıyı çözebilmek için birçok havaalanında kullanılan ILS cihazının takılacağı gündeme geliverdi, aylar, seneler sonra…

Gazetecisi yazdı, sosyal medya mecralarında tartışmaya açıldı, vatandaş ve işadamı dâhil, bu meselede fikir yürütmeyen kalmadı.

Herkes havaalanı uzmanı kesildi. Her kafadan bir sese çıktı, aha bugün, aha yarın derken, baktık ne ILS cihazı takıldı? Ama aklımıza takılan bir başka mesele vardı ki, bu gerçekti.

Bu şehrin sahibi yoktu! Abi’si yani…

Abi dediklerimiz, ‘senden iyi abi olur!’ dediklerimiz ve yazdıklarımız, abiliğe özenenler de uzak durunca, çekimser davranınca, sıcak bakmayınca, bunu çocuk oyuncağı zannettiler.

*

Büyükşehir Belediyesi, hatta ilçe belediyeleri meseleye müdahil oldular, çözüm önerilerini sanki kapının önündeymiş, hemen çözülüverecekmiş gibi eşikte sakladılar, iş adamları ‘tamam, devlet takamıyorsa biz takarız. Biz taktığımıza takarız!’ dediler, onlar da bizi oyaladılar.

Yerini bile ayarladılar.

Ne ayarmış ki, bir türlü tutmadı, tutamadı. Belediyelerde ayar memuru da kalmadı ki. Sanayiye gitse miydi acaba!

Sorun nerede, bilen ve bu meseleyi açıklayan da yok.

En son AK Parti milletvekili Habibe Öçal KENT KULİSİ canlı yayınında dedi ki, “Oraya, belli olduğu söylenen yere ILS cihazı takılmaz, takılsa da verimli çalışmaz, sıkıntı yine devam eder!’

Haydaaaaa!

*

Bazı işadamlarımız da, ‘Merak etmeyin, o iş bende!’ demiş, ferahlatıcı açıklamalarda bulunmuş, yüreğimize su serpmişti. İçimizden ve dışımızdan ‘Oh be, bu memleketin sahibi varmış!’ diye sevindik, göbek attık, halay çektik meydanlarda! ‘Büyüklük bu işte, abilik bu!’ diye sevinç naraları atmamıza ramak kalmıştı adeta.

Oysa bu şehirde bir Memleket vardı, o da gazeteydi, seneler önce kapandı.

*

Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız sayın Şahin Balcıoğlu da farklı yorum getirmişti. Tepedeki yetkilileri suçlar gibi açıklama yapmıştı. Ama Başkan şunu bilsin ki yine kabak kendisinin başında patlayacak, ihale yine kendisine yıkılacak, çözüm ya da çözümsüzlüğü sırtına yükleyecekler!

Artık bu meselede biz basın camiası yazacak kelime bulamazken, siyasiler de günü kurtarmak için beylik birkaç laf etmekten sanıyorum onlar da yoruldular, bıktılar, usandılar.

Umutsuz vaka bizim havaalanı…

En nihayetinde doktor; ‘ne yerse yesin, kendi haline bırakın!’ dedi.

Ben de koyverdim anasını satayım!