Şimdi yemek fabrikalarını modern isimlerle taçlandırıp, CATERİNG oldular. İngilizce bir kelime. Ama günümüzdeki anlamı; toplu yemek üretimi ve toplu yemek hizmeti…

Özetle; Yemek ve içecek sağlayan, hazır yemek tedarik ve temin eden anlamında…

Bugünlerde, gelişen ve büyüyen şehirlerde, ki sanayinin de geliştiği, büyüdüğü sanayi kentlerinde, artık fabrikalar,  firmalar kendi mutfaklarında yemek pişirmekten çok, bu işi yapan firmalarla anlaşıyor, çalışanlarına hazır yemek fabrikalarının ürettiği yemekleri veriyorlar.

Artık ciddi bir sektör haline geldi.

Zira şirketlerin, fabrikaların kendi mutfaklarında pişirilen yemek maliyeti ile tedarik ettikleri yemek maliyeti arasında uçurum olması, şirketleri temini yoluna götürürken, bu sektörde, bu işi yapan firmaların sayısında da her geçen gün artış yaşanıyor.

*

Dedikten sonra geldik zurnanın zırt dediği yere…

Herhalde sayısı 50’ye yaklaşmıştır. Bazıları kapansa da, özellikle pandemi sürecinde maddi sıkıntı çekip kapananların olduğu da kulağımıza gelmedi değil de, sağlam olanlar, güçlü olanlar, teşkilatını ve tesislerini iyi kullananlar, mutfaklarında kaliteli elaman çalıştırıp, kaliteli yemek servisi yapanlar ayakta kalırken, bazılarının da kapılarına kilit vurması normaldi.

Bazen işletmelere, şirketlere gittiğimde, şayet öğle yemem gerekiyorsa, ki bunun da hazır yemek fabrikalarından geldiğini öğrenirsem, firmasını öğrenmek oluyor ilk işim.

Her firmanın yemeğini yemekten imtina ederim.

Ya aç kalıyor, geldiği gibi çöpe gidiyor yemek, ki Allah’ın nimeti.

Ya da miden bulanıyor, ya zehirleniyorsun, ya istifra ediyorsun. Arkasından ishal veya diğer rahatsızlık peşini bırakmıyor sonra…

Pişman oluyorsun ama ev sahibine de mahcup olmamak adına katlanıyorsun.

*

Evet, zurnanın zırt dediği yere dedim, laf uzadı lastik gibi.

Kurumlar, hastaneler, tekstil fabrikaları, büyük firmalar, artık kendi mutfaklarını kaldırdılar, bu yemek fabrikalarından hizmet alıyorlar.

Bazıları da şehir dışından geldiler. Ama kalite sıfır…  İsmini ve örneğini söyletmeyin bana!

Bunun yanında, yurt dışından gelmiş, modern tesisleriyle bu sektöre damgasını vurmuş, genç ve idealist bir arkadaşımız var, belki kaliteyi pahalı satıyor ama, üretilen yemek çöpe gitmiyor, milli servet heba olmuyor. Hastanelere, şirketlere, fabrikalara kurdukları mutfaklarla çalışanlara, personellere sıcak, taze yemek veriyor.

Takdir ediyoruz. Kim mi, onu da siz arayın, bulun! Her şeyi de benden beklemeyi bırakın artık!

*

Evet, ucuz etin yahnisi (nohutlu – etli sulu yemek) yenmiyor. Şirketler, fabrikalar, hastaneler teklif alırken, ucuz olsun diye, kaliteye bile aldırış etmeden, aslında ekonomiye zarar veriyorlar. Çünkü o yemekler yenmiyor, çöpe gidiyor, milli servet heba oluyor.

Yazık, günah değil mi?

Ve de bazı firmalarının yemekleri içinden, benden başka her şey çıkıyor, hopluyorsunuz sonra?

Kendi elinizle bindiğiniz dalı kesiyorsunuz!

Sonra israf haramdı hani? Ucuz olsun diye insanların sağlığı ile oynamak vebal değil mi? vicdanınız nasıl kaldırıyor. Tabi ki kurumların, hastanelerin, şirketlerin çıkarını düşüneceksiniz.

Ama üç kuruş için insan sağlığını hiçe saymak hangi dine, hangi vicdana, hangi ahlaka sığar, bunun cevabını sizden bekliyorum!