Dünya genelinde olduğu gibi ülkemiz de yüksek enflasyon ve durgunluk tehdidiyle karşı karşıyadır. Birçok gelişmiş ülke, enflasyonu ekonominin en büyük hastalığı olarak gördüklerinden dolayı, durgunluk ihtimalini göz ardı edip faizleri arttırarak ekonomiyi soğutmak için politika faizlerini yükseltmeye başladılar.

*

Türkiye ekonomi yönetimi ise diğer ülkelere göre farklılık göstererek enflasyon problemini aşmak adına faizleri düşürerek üretimi arttırmak ve bu sayede yüksek talebi karşılayarak fiyat artışlarının önüne geçmeye yönelik bir politika izliyor.

*

Üretimi arttırmak adına yatırımcıya uygun faizli krediler sunarak üretimi arttırmak düşüncesi, Rusya-Ukrayna savaşının sebep olduğu enerji ve gıda kalemlerindeki fiyat artışlarıyla bir süredir sekteye uğramış durumda. Zira birçok üretici yüksek üretim maliyetlerini yönetmekte zorlanıyor ve yükselen üretim maliyetine satış fiyatlarına yansıtmak istediğinde yeniden enflasyon problemi karşımıza çıkıyor.

*

Bu noktada şunu diyebiliriz ki, Türkiye’deki enflasyon diğer ülkelerde de benzer bir şekilde olduğu gibi, yüksek talepten değil, yüksek üretim maliyetinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla ülkemizdeki refahı derin ve olumsuz şekilde etkileyen enflasyonu normal seyrine döndürebilmek için üretime katılan maliyet elementlerinin (en önemlileri hammadde ve enerji) düşüş seyrinde olması önem arz etmektedir.

*

İşte tam da bu noktada Rusya ile yürütülen başarılı dış siyasetin ülkemize faydası olacağının sinyallerini almaya başladık. Ukrayna ve Rusya arasında tarafsız konumda yer alan ve iki ülkeyi barıştırmak adına birçok kez girişimde bulunan Türkiye, henüz olumlu sonuç alamasa da tüm dünya için kritik olan gıda darboğazı adına pek önemli bir konuyu çözüme kavuşturdu. Bu konu tahıl koridorunun açılmasıdır.

*

Tahıl koridorunun açılması Rusya’daki 30 milyon ton ve Ukrayna’daki 20 milyon ton buğdayın dünya ülkeleri ile buluşmasını ve gıda fiyatlarının gevşemesini sağladı. Bu durum birçok kez savaşa taraf olmadığı için batılı ülkelerce çok kez eleştirilen Türkiye’nin aslında arabuluculuk taraftarı olmasının ne denli yararlı olduğunu da ispatlaması açısından oldukça önemli bir gelişme oldu.

*

Savaş öncesinde batılı gelişmiş ülkelerin en önemli ihracat pazarı olan Rusya, politik ve ticari ambargolar sebebiyle kapandı. Bununla birlikte Rusya’ya coğrafi yakınlığı ve Rusya’ya ambargo uygulamayan nakliye imkânlarına sahip olması sayesinde Türkiye, ticarette adeta köprü görevi görerek batılı markaların üretimlerinin Rusya’ya ambargo kurallarını delmeden ulaşmasına da yardımcı oluyor.

*

Başarılı, barışçıl ve uzlaştırmacı dış siyasetin bu iki güzel örneği, Rusya ve Ukrayna tarafından da takdir görüyor. Ağustos ayında Ukrayna ile savaş sonrası alt yapı işlerinin Türk müteahhitlerce gerçekleştirilmesi yönünde bir anlaşma yapılması ve Rusya ile uygun fiyatlı Ruble cinsinden doğalgaz alımı anlaşması yapılması adeta birer ödül niteliğinde oldu.

*

Buna ilaveten Rus turistlerin ülkemize yoğun ilgisi ve Rusya Federasyonu’na artan ihracatımız da önemli kazanımlardan oldu. Rusya’nın batılı ülkelerden ithal ettiği birçok eşya Türk üreticiler tarafından karşılanmaya başladı. Özellikle Temmuz ayındaki ihracat rakamlarından itibaren etkisi görülmeye başlayan bu artışın ilerleyen aylarda daha yüksek hızda artmasını bekliyorum. 2022 Temmuz ayında Rusya’ya yapılan ihracat geçtiğimiz yıla oranla %64 artarak 610 Milyon Usd olurken, 7 aylık kümüle ihracat rakamı %13 artarak 3,2 Milyar Usd olarak gerçekleşti.

*

Sonuç olarak, enflasyonu yenebilmek adına üretim maliyetlerini düşürmenin çok kritik olduğu bu dönemde, Türkiye başarılı dış ilişkiler yürütmesi sayesinde özellikle Rusya’dan ithal edilen hammaddeler özelinde önemli kazanımlar elde etmeye başlamıştır. Bu kazanımı Rusya‘ya yapılan ihracat artışları da desteklemeye başlayınca ülkemiz adına yeni bir fırsat penceresi oluştuğundan rahatlıkla bahsedebiliriz.