Bana göre insanlar bu Dünya’da ikiye ayrılır: sürekli zengin olanlar ve sürekli birilerini zengin edenler. Zengin olanlar da ikiye ayrılır: nasıl zengin olduklarının iki sebebi vardır. Birincisi:  doğuştan zengin olanlar, ikincisi ise zengin değilken doğru zamanda doğru yatırımlar yaparak zengin olanlar. Burası size garip gelecek ama zengin olmayan, fakir diyebileceğimiz insanlar da ikiye ayrılır: Fakir ama zengin gibi görünmeye çalışanlar yani: kazandığı tüm parayla zenginler gibi giyinmeye, zenginler gibi yemeye, zenginler gibi eğlenmeye çalışanlar gibi birçok örnek sıralayabilirim. Diğeri de neden fakir olarak hayatını idame ettirdiğini, neden fakir olarak öleceğini, zengin olmak için neler yapacağını düşünenler ve bir şeyleri değiştirmeye çalışanlar. Başaranlar zaten zengin oluyor, zevklerinden ödün vererek, konforu alanından ödün vererek başarıyor. Zengin olamayanlar ise kendini şimdi sorgulasın sürekli birilerini zengin etmekten ve hayatından memnun mu?

***

Sürekli birilerini zengin edenler sistemi kabul etmişler, öğrenilmiş çaresizlik sendromu yaşıyorlar. Ayrıca zengin olmak yerini zengin gibi yaşamayı tercih ediyorlar. Konforundan ödün vermiyor, hayatından memnunmuş gibi yaşıyorlar. Haklılar kendince her geçen gün daha da fakirleşiyorlar her şeye zam üstüne zam, para her geçen gün pul oluyor. Bu konulara fazla girmeden şunları söylemek isterim: her geçen gün fakirleşiyoruz ama konforumuzdan ödün vermiyoruz, Lüks tüketimimizden vazgeçmiyoruz, fakir olmamıza rağmen zenginler gibi yaşamaya devam ediyoruz ve her geçen gün fakirleştiğimizi unutuyoruz. İsmini hatırlayamadığım bir düşünürün, beynime çivi gibi çakılan sözler arasına giren şu cümlesi aklıma geldi: Aslında insanları açlık değil, alışmış olduğumuz tokluk öldürür. Açıklayayım mı? E hadi açıklayayım: İnsanları biraz ucuzlukla biraz refah seviyesini üst düzeyde tutup, insanları lüks tüketime özendirip ve alıştırdılar. Lüks tüketimin bağımlısı olduk, bu lüks tüketimden kurtulmamız mümkün mü? Cevabı sizlere bırakıyorum…