Birileri doğum yaptığında, öldüğünde, seyahat ettiğinde, üzüldüğünde, sevindiğinde yüzlerce insan anında haberdar oluyor. Sabit telefonlarımızdan cep telefonlarına geçip, anında iletişim kurabilmek bile muhteşem bir hız iken; şimdilerde, saniyelerle haberlere ulaştığımız mesaj sistemlerimiz, gruplarımız ve paylaşım ortamlarımız var. İletişim ağımız muhteşem görünüyor. Peki, gerçekten iletişimimiz nasıl?

İletişimin kelime anlamı; duygu, düşünce veya bilgilerin, akla gelebilecek her türlü biçim ve yolla kişiden kişiye karşılıklı olarak aktarılması. Bir başka tanımı daha var iletişimin: “kişilerin birbirini anlaması”. Mevlana’nın söylediği gibi: “Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.”

Yani iletişimin iki tarafı var: “anlatan ve anlayan ”Başarılı ve etkili olduğunu söyleyebilmemiz için de, bir tarafın anlatmak istediğini doğru ifade edebilmesi, karşı tarafın da doğru kelime ve ifade etme biçimleri ile söylenmiş düşünceyi anlayabilmesi gerekiyor. İletişimin bu kadar hızlandığı bir çağda, kendimizi anlatamıyor olmaktan ve birilerinin de bizi anlayamıyor olmalarından şikâyet ediyor olmamız sizce de büyük bir ikilem değil mi?

Aynı dili kullanan insanların kelimelerle bu kadar uğraşıyor olması ve bir türlü anlatmak istediğini açık açık ifade edemiyor olması gerçekten çok acı… İletişimsizlik, iş hayatında yargılanma ile karşılaşma olasılığı sebebiyle; birkaç kelimeyi bir türlü yan yana getirip, kendini ifade edemeyen insanlar halinde karşımıza çıkarken; özel hayatımızda en yakınımızdaki eşimize, sevdiğimize veya çocuklarımıza kendimizi ifade etme zorluklarına dönüşüyor. Yalnız hissediyoruz kendimizi. Oysa Carl Gustav Jung’un dediği gibi; “Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan, kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman, kendisini yalnız hisseder.”

Bu muhteşem iletişim çağında neden bunu başaramıyoruz peki? İletişimin bir tarafı anlatan taraf… Anlatmak istediğimizi en güzel ve net şekilde ifade etmemizi sağlayacak kelimeleri, mimikleri ve beden dilini kullanabilmekle başlıyor iletişim. Ah bu kelimeler… Aslında konuşmayı öğrendiğimiz andan itibaren özgüvenimizi kazanmak ve bir şeyler anlatabilmek için kullanmak zorunda olduğumuz mükemmel araçlar… Anlatmak istediğimiz konuyu net olarak ifade edemiyoruz. Ya kelimeler düşmanımız oluyor bir türlü yan yana getiremiyoruz, ya asıl anlatmak istediğimizden çok uzaklarda gezinip duruyoruz ve çoğu zaman açık olamıyoruz.

Bir taraf anlatamazken karşısındaki ne yapıyor peki? Etkili bir iletişim olması için gerçekten dinlemesi, ilgilenmesi, saygı duyup sabır göstermesi gereken tarafta neler oluyor? Sabırla bekleyip anlamaya çalışmadan, karşımızdakini olduğu gibi kabul etmek yerine, söylenene karşı bir söylem oluşturmak için kafa yorduğumuz sürece etkili bir iletişim beklemek de hayal oluyor.

İşimiz iletişim. İşimiz zor. Çünkü dünyadaki en uzak mesafedir ifade edemeyen ve anlamayan iki kafa arasındaki mesafe…