Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Baştemir, diyabetin günümüzde sıklığı ve yarattığı sorunlar nedeniyle tüm dünyada önemi gittikçe artan bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıktığını belirtti.

14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Baştemir, diyabetin insülin hormonunun yokluğu veya yetersizliği nedeniyle kan şekerinin normalin üzerinde seyrettiği, tüm yaş gruplarında görülebilen ve yaşam boyu süren bir hastalık olduğuna dikkati çekti. Yaşam tarzındaki hızlı değişim ile birlikte gelişmiş ve gelişmekte olan toplumların tümünde özellikle tip 2 diyabet görülme sıklığının hızla yükseldiğini ifade eden Prof. Dr. Baştemir, “2013 yılında dünyada 382 milyon olan diyabetli sayısının, 2035’te yüzde 55 oranında artarak 592 milyona ulaşacağı öngörülmektedir” dedi. Nüfus artışı, yaşlanma ve kentleşmenin getirdiği yaşam tarzı değişimi sonucu obezite ve hareketsizliğin arttığını anımsatan Prof. Dr. Baştemir, “Birçok toplumda tip 1 diyabet sıklığının da arttığı ve bu artışın okul öncesi çağlarda daha belirgin olduğu bildirilmektedir. Beslenme ve yaşam tarzındaki yanlışlıklara bağlı olarak son yıllarda çocuklarda ve gençlerde de tip 2 diyabet prevalansı hızla artmaktadır” ifadelerini kullandı.

TOPLUM RİSK ALTINDA
Toplumun çok önemli bir kısmının obezite ve prediyabet nedeniyle, diyabet açısından risk altında olduğunun altını çizen Prof Dr. Baştemir, şöyle devam etti: “Dünyada ölüme neden olan hastalıklar listesinde diyabet 8. sırada yer almaktadır. Diyabetin temel nedenlerine bakıldığında; dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam ve dolayısıyla obezitenin çok önemli etkileri olduğu görülmektedir. Yapılan araştırmalar, diyabetin ülke nüfusumuzun yüzde 13.7’sinde görüldüğünü ve yaklaşık 7.5 milyon insanımızı etkilediğini göstermektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2030 yılı için öngördüğü diyabet görülme sıklığı rakamlarına bu yıllarda ulaşmış olmamız diyabetle ilgili çok ciddi bir sorunla karşı karşıya kaldığımızı göstermektedir. Diyabet neden olduğu komplikasyonlar ve eşlik eden hastalıklar dolayısıyla ciddi hastalık ve buna bağlı ölümlere yol açabilir. İnsan ve toplum sağlığını tehdit etmesi yanı sıra, gerek bireylere, gerekse de devletlere önemli bir mali yük getirmektedir. Günümüzde önemi giderek artan bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir.” Prof. Dr. Baştemir, 2013’te dünyada 5.1 milyon kişinin diyabet ve komplikasyonları nedeniyle hayatını kaybettiğinin rapor edildiğini belirterek, “Bu ölümlerin yaklaşık yarısı 60 yaş ve altı hastalarda görülmektedir ki bu oran az gelişmiş bölgelerde yüzde 75’e kadar çıkmaktadır” uyarısını yaptı. Prof. Dr. Baştemir, “Hiperglisemiye yol açarak zamanla başta kalp-damar sistemi, göz, böbrek, sinir sistemi olmak üzere vücudun bütün sistemlerini etkileyen komplikasyonların gelişmesine neden olur. Ayrıca, diyabetli bireylerde infeksiyon gelişme riski, diyabeti olmayanlara oranla daha yüksektir” diyerek, kontrolsüz diyabetin zararlarını paylaştı.

DİYABETİN DOĞRUDAN VE DOLAYLI MALİYETLERİ
Diyabet ve ilişkili hastalıkların takip ve tedavi maliyetlerinden kaynaklanan doğrudan maliyetler yanında, bireyin iş verimliliğinin azalması, yaşam süresinin kısalması ve hasta yakınlarının meşguliyetlerinden kaynaklanan dolaylı maliyetlerin de göz önünde bulundurulması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Baştemir, şunları kaydetti: “Dünyada diyabetli bireylerin yüzde 46’sını henüz tanı konulmamış vakalar oluşturmaktadır. Türkiye’de de TURDEP-II çalışması verilerine göre diyabetli bireylerin yüzde 45.5’i hastalıklarının varlığından haberdar değildir. Diyabetin kişiye ve topluma yükünü azaltmak için hastalığın ve gelişebilecek komplikasyonların olabildiğince erken dönemde tanınması ve uygun şekilde tedavi edilmesi şarttır. Yapılan çalışmalar prediyabetli bireylerde tip 2 diyabetin yalnızca sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ile yüzde 40-58 oranında önlenebileceğini göstermiştir. Diğer kronik hastalıklar gibi diyabet tanı, tedavisi ve önlenmesi de etkin bir hastalık yönetimi gerektirmektedir. Diyabetle mücadelede sağlıklı beslenme, hareketli hayatı teşvik, tütün, alkol ve madde bağımlılığının önlenmesi gibi konulara önem verilmeli ve ‘sağlıklı yaşam’ kavramı temel strateji olarak benimsenmelidir. Diyabetli hastaların komplikasyonlardan korunması ve etkin olarak tedavi edilebilmeleri başarılı bir diyabet yönetiminin göstergesidir. Ülke sağlık harcamalarının yüzde 25’ine yakın bir kısmının, diyabet ve ilişkili hastalıklardan kaynaklandığı düşünülecek olursa, diyabetin vatandaşlarımızın sağlığı kadar ülke ekonomisine getirdiği yük açısından da oldukça önemli olduğu gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle öncelikli hedeflerimizden birisi de diyabet ve ilişkili hastalıkların önlenmesidir. Bunun yanı sıra erken tanı ve uygun tedavinin yapılmasına ayrıca önem verilmelidir.” Diyabetin önlenmesi ile birlikte görülme oranı yüksek olan kardiyovasküler hastalıklar, serebrovasküler hastalıklar, göz rahatsızlıkları, nöropatiler, nefropatiler gibi diyabetten kaynaklanan komplikasyonlarla da mücadele edilmesinin önem taşığını vurgulayan Prof. Dr. Baştemir, sözlerini şöyle tamamladı: “Diyabet ile mücadelede Sağlık Bakanlığı’na yardımcı olmak için vatandaşlarımıza, diyabet ve ilişkili hastalıkların tedavisinden sorumlu tüm hekimlerimize, diğer sağlık personelimize ve sağlık ile ilişkili STK’lara önemli görevler düşmektedir. Ancak bu sayede diyabet ile mücadelede başarı sağlayabiliriz.”

DÜNYA DİYABET GÜNÜ
Hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme ve obezitedeki artışın bu sonuca çok önemli katkısı olduğu bilinmektedir. Diyabet konusunda toplumda farkındalığın arttırılması ve konunun öneminin vurgulanması amacıyla Dünya Sağlık Örgütü ile Dünya Diyabet Federasyonu’nun öncülük ettiği, tıp tarihinde bugüne kadar üretilmiş olan en değerli molekül olan ‘İnsülin hormonu’ nu bulan Frederick Banting’in doğum günü olan ‘14 Kasım Diyabet Günü’ tüm dünyada her yıl belirlenen değişik tema ve çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Haber Merkezi

Editör: Mahmut Beyaz