Gündem belli. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizin de doğal olarak gündemi coronavirüs.

Nihayet rakamsal anlamda iyi haberler gelmeye başladı. Tabi ki her can değerlidir. Her kaybedilen insan bizden içimizden birisi. Ancak genel anlamda bakıldığı zaman ülkemiz bu belayı diğer ülkelere nazaran daha az kayıpla atlatacak. Rakamlar bunu söylüyor.

Eleştiri hakkımız her daim mahfuz. Şair, yazar kisvesi altında kalem tutan zatların da birinci vazifesinin alkış değil, toplumun aksayan yönlerini, iktidarın uygulamalarındaki yanlış ve eksikliklerini dile getirmek olduğunu hep vurgulamışımdır.

Ancak bu doğru ve yerli yerinde uygulamaları takdir etmeyeceğimiz anlamına gelmez. Ülke maalesef siyasi anlamda AKP’ni destekleyenler ile, AKP’ne muhalefet olanlar olarak ikiye ayrılmış durumda. AKP’ne oy verenler iktidar partisinin her icraatına olumlu yaklaşanlar, ne olursa olsun destekleyenler, her daim iktidar ağzı ile yorum yapanlar iken, muhalif kesim ise her icraatta acaba ben bunu nasıl eleştirebilirim, neresinden bakarsam olumsuz tablo çizebilirim şeklinde yaklaşım içerisinde.

Geçen haftaki yazımızda da bu konuya dikkat çekmiş, toplumdaki bu ayrışmadan duymuş olduğumuz endişeyi dile getirmiştik.Yazımızın geri dönüşleri de maalesef yine aynı çizgide idi. Biz “bakın birbirimizden git gide daha fazla ayrışıyoruz. Birbirimizi dinlemiyoruz” dedikçe bu konunun reel tartışmasının bile uç noktalarda olduğunu üzülerek gözlemledik.

Bu ülke 1990-2000 yılları arasında çok şiddetli bir şekilde laik-anti laik, türbanlı açık tartışmaları yaşadı. Kapalı kızlarımız üniversite kapılarından geri döndü. Eğitim hakları elinden alındı. Ancak o zamanda dahi bu tartışmalar siyasi tabanda yaşandı. Toplum içinde bu tartışmalar çok az karşılık buldu. Açık ve kapalı kızlarımız yan yana gezmeye, arkadaşlık yapmaya devam ettiler. Gündem hep suni idi. Günümüz siyasi arenasında gerginlikler tavandan tabana inmiş durumda. Endişeye mahal verecek şekilde kopuş yaşanmakta.Çok basit bir örnek;

İsveç’de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşını özel uçakla alıp ülkemize getirmek, hemen tedavi sürecine başlamak bir ülke için alkışlanacak bir harekat tarzıdır. Gelin görün ki, muhalefet kesiminde bu bile yeterince takdir ve teşekkürü görmedi.

Özellikle ekonomik anlamda atılan bazı adımlar, dolar bazında yap,işlet devret yöntemi ile yapılan yollar, köprüler, kanal İstanbul projesindeki bu zamansız ve fikir telakisi yapılmadan atılan inatçı adımlar, bazı ihalelerin anti şeffaf olması, kendisi gibi düşünmeyeni çok çabuk ötelemesi bu iktidarın olumsuz yönlerinden bazıları.

Ancak üç isim var ki alkışı hak ediyor. Yaptığı icraatlar ile parlıyor. İç siyasetin hezeyanına hiçbir zaman katılmayan karışmayan Dış İşleri Bakanı Sayın Mevlüt ÇAVUŞOĞLU, Coronavirüs ile mücadelede kocaman alkışı hak eden Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin KOCA ve her ne kadar sert dili, zaman zaman kırıcı üslubu ile hafızalara kazınmış ise de PKK ile mücadelede çığır açan İç İşleri Bakanımız Sayın Süleyman SOYLU.

İbrahim Peygambere su taşıyan karınca örneğinde olduğu gibi safımız belli olsun. Biz bu ülkenin, bu halkın daha fazla bölünmemesi için, birbirinden daha fazla kopmaması için yazmaya devam edeceğiz. Doğru gördüğümüze doğru, yanlış gördüğümüze yanlış demeye devam edeceğiz.