Sevgili okurlarım uzun süreden beri unutulan rektör atamaları bir üniversiteye yapılan rektör ataması sonucunda tekrar gündeme geldi. Bu konuyu yazdığım (Endüstri 4.0’a Doğru) “Bilim, Eğitim ve Yükselme” başlıklı kitapta ayrıntılı irdelemiştim (bk. Gece Kitaplığı yayınları, Şubat 2019, S:194). Öncelikle konunun yasal dayanaklarına bakalım:

Anayasa

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Yükseköğretim Kurumları başlığı altındaki 130. maddesinde üniversitelerin kuruluş ve üst yönetici (rektör) atamaları şu şekilde düzenlenmiştir:

Madde 130-…Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır.

Rektör ve dekan ataması dünyada az görülen bir şekilde Anayasada yer verilmiştir.  Bunu yükseköğretime önem verildiği şeklinde yorumlayanlarda var. Ancak yönetim anlayışındaki değişim dikkate alındığında yükseköğretim ile ilgili bazı düzenlenmelerde anayasada hüküm bulunması sınırlayıcı bir faktördür.  Çünkü anayasalar kısa sürede değiştiril(e)meyecek hukuki metinlerdir.

Bugüne nasıl gelindi?

Ülkemizde rektörün atanmasında farklı yöntemler uygulanmıştır. 1992’den (Bu yılda önce direkt atama yapılmaktaydı) 2016 yılına kadar rektörlük atama işlemleri, üniversitelerde öğretim üyelerinin seçimi ile belirlenen 6 rektör aday adayı YÖK’e sunulmakta, YÖK’de bu altı aday adayından üç tanesini rektör adayı olarak Cumhurbaşkanı’na arz etmekte, Cumhurbaşkanı da bu 3 adaydan birini rektör atamasıyla süreç tamamlanmaktaydı.

Olağanüstü hal (OHAL) kapsamında 2547 Sayılı Kanunun 13. Maddesinde 3.10.2016 tarihli Kanun Hükmünde Kararname (KHK-676/85 md.) ile yeni bir düzenleme yapılmıştır. Bu yeni düzenleme ile üniversitelerde rektör atamalarında üniversitede rektör adayı belirleme seçimleri kaldırılmıştır. Daha sonra KHK ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile (Değişik paragraf : 2/7/2018 – KHK-703/135 md.) rektör atamaları doğrudan Cumhurbaşkanı tarafında yapılan hale getirilmiş ve rektör atanması için istenen üç yıl profesör olma (hatta akademisyen) şartı da kaldırılmıştır.  Mevzuatın (2547 sayılı kanunun) ilgili maddesinin ilgili kısmı şu şekildedir: Madde 13 – a)rektör, Cumhurbaşkanınca atanır…

Mevzuatta rektör ataması ile ilgili yukarda belirttiğim değişiklik olmadan önce yazarı olduğum “Üniversite: Bir Üniversitenin Kuruluş Sancıları” adlı kitaptan (Güvenç 2016) paylaştığım düşünceler şu şekildeydi:

“Türk yükseköğretim sistemi uzun bir tarihi mirasa sahiptir.  Son yıllarda dünyadaki gelişmeler ve üniversite sayısının artması üniversite yönetimi konusunun yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Rektör adayı belirlemek için yapılan seçimler üniversitelerde iç barışı zedelemekte, huzurlu bir çalışma ortamı oluşmasına engellemektedir. Nitekim aralarında Rektörlük ve YÖK başkanlığı yapmış bazı akademisyenlerin de üniversitelerdeki rektör adayı seçim yöntemine yoğun eleştirileri mevcuttu (Gürüz, 2003; Okçabol, 2007; Akyol 2010; TÜBA, 2011; Gürüz, 2015).

Nasıl olmalı?

Rektör atamaları ile ilgili son düzenleme üzerinden 4-5 yıl geçti. Bu süreçte yeni yöntemle ilgili eleştiriler ortaya çıkmıştır. Bundan sonra Cumhurbaşkanının atamasına sunulmadan önce rektör adaylarının MEB veya YÖK’de uzmanlardan (bir kısmı akademisyenlerden) oluşan bir komisyonca liyakat (meritokrasi) ölçüleri içerisinde yapılacak bir değerlendirme yapılması ara terminal olarak kullanılabilir. Meritokrasi kişilerin yetenek ve bireysel üstünlüğüne dayanan yönetim biçimi olarak tanımlanmaktadır.

Sonuç olarak, rektör atamalarında liyakat (meritokrasi) ölçüleri içerisinde rektör adaylarının uzman akademisyenler ve bazı paydaşlardan oluşan bir komisyonca yapılacak nesnel ve bilimsel ölçütlerde uzun bir değerlendirme sonrası belirlenen aday adayları arasından biri Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atanabilir.