MHP Kahramanmaraş Milletvekili Prof. Dr. Sefer Aycan, DEKA Medya Grup bünyesinde faaliyet gösteren Manşet Gazetesi’ne ziyaret gerçekleştirdi. Ziyarette Aycan’ı Gazetemiz İmtiyaz sahibi Arslan Deveboynu, Genel Yayın Yönetmeni Abdullah Deveboynu ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mahmut Beyaz karşıladı. Hoş sohbetlerin edildiği ziyaretin ardından Aycan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Aycan konuşmasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından HDP’ye açılan kapatma davasıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. HDP’nin sürekli milletin parasıyla siyaset yapıyoruz adı altında; terör savunuculuğu ve terör örgütüyle işbirliği yaptığını söyleyen Sefer Aycan, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ‘Bir parti eğer terör örgütünü kınamıyorsa, terör örgütünün propagandasını yapıyorsa, terör örgütünün eylemlerini savunuyorsa bu parti kapatılması gereken bir partidir’ diyor. Bizim yasalarımız zaten bunu söylüyor. Bize göre bu parti çoktan kapatılması gerekiyordu” şeklinde konuştu.

“HDP’NİN KAPATILMASINI BİZ HEP SÖYLEDİK”

Aycan, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Milliyetçi Hareket Partisi olarak HDP’nin kapatılmasını biz hep söyledik. Genel Başkanımız bunu sürekli gündeme getirdi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını göreve davet etti. Tamamen Teröre bulaşmış bir parti var, terörün odağı olmuş bir parti var. Meclis Genel kurulunda sürekli bölücülük yapıyorlar, propaganda yapıyorlar. O yüzden biz bu partinin kapatılması gerektiğini söyledik. Ve cumhuriyet başsavcılığı da bununla ilgili dava açtı. 680 sayfalık bir iddianame hazırladı. Bizim söylediklerimizin hepsi orada var. Cumhuriyet Başsavcısı eğer iddianameyi hazırlamasıydı parti olarak anayasal yetkimizi kullanarak HDP’nin kapatılmasını isteyecektik. Şimdi gerek kalmadı. Cumhuriyet Başsavcısının iddianamesi şunu gösteriyor; MHP’nin ne kadar doğru, ne kadar haklı olduğunu ve iddialarının ne kadar ayağı yere basın iddialar olduğunu gösteriyor.

“BİZE GÖRE BU PARTİ ÇOKTAN KAPATILMASI GEREKİYORDU”

Biz HDP’nin bu zamana kadar kapatılmış olması gerektiğini düşünüyoruz. Bazıları ‘suç kişiseldir, parti kapatılmasın’ diyor ama bu doğru değil. Bu kişiler HDP’nin genel başkanları partiyi temsil ediyorlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; ‘Bir parti eğer terör örgütünü kınamıyorsa, terör örgütünün propagandasını yapıyorsa, terör örgütünün eylemlerini savunuyorsa bu parti kapatılması gereken bir partidir’ diyor. Bizim yasalarımız zaten bunu söylüyor. Bize göre bu parti çoktan kapatılması gerekiyordu. Türkiye’de herhangi bir parti demokrasiye zarar veriyorsa kapatılması lazım. Bu insanlar sürekli milletin parasıyla siyaset yapıyoruz adı altında terör savunuculuğu ve terör örgütüyle işbirliği yapıyorlar.”

“KURALLARA HEP BİRLİKTE UYMUYORUZ”

Vaka sayılarındaki artışı değerlendiren Prof. Dr. Sefer Aycan, şu ifadeler yer verdi: Kurallara hep birlikte uymuyoruz. Bu ne sebeple olursa olsun. Tabii ki uymayınca, maske kullanmayınca, sosyal mesafe kuralına uymayınca virüste dolaşıyor. Hatta yeni yine mutantları dolaşıyor ve sürekli de mutasyonla yayılma gücü arttı deniyor. Hal böyle iken kurallara uyulmuyor. Kurallara uyulmazsa vakaların artacağı aşikar. Ve şu anda da üçüncü bir dalga yaşıyoruz. Vaka sayısı 22 binlere çıktı. Ciddi bir artış var ama bunun bedeline hep birlikte ödüyoruz.

“AŞIDAN KAÇMAKTA DOĞRU DEĞİL”

Birilerinin kurallara uyması yetmiyor, hepimizin uyması lazım. Birileri uyulmadığı zaman o hem kendi sağlığını riske etiyor hem de diğer insanların sağlığını riske etiyor. Kurallara uymadığımız sürece bu virüs dolaşıcaktır ve virüs dolaştıkça da tabii ki herkesin hasta olma ihtimali var. O yüzden yapılacak tek şey kurallara uymak. Aşı geldikçe herkesin kendi aşısını yaptırması lazım. Aşıdan kaçmakta doğru değil. Tedbir kurallarına uyacağız ve aşımızı yaptıracağız. Başka bir yolu yok!”

 “SANKİ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KALKINCA KADININ KORUMASI KALKACAK”

İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesini değerlendiren Aycan, Şiddet İstanbul Sözleşmesinden öncede vardı, sözleşmeden sonra da var hala da var. Ciddi bir şekilde ülkemizde kadına yönelik şiddet var. Genelde şiddeti önlememiz lazım. Şiddetin geneline karşıyız. Şiddet Avrupa ülkelerinde de var sadece Türkiye’de değil. Keşke şiddet olmasa fakat var. Önleyemiyoruz, önlemek için çok daha farklı şeyler yapmak lazım. İnsanın insana saygı duyması, tahammül etmeyi öğrenmesi lazım. En üzüldüğümüz taraf, aile içi şiddet ve kadın cinayetleri. Bunlar devam ederken, şu anki tartışmayı doğru bulmuyorum. Sanki İstanbul Sözleşmesi kalkınca kadının koruması kalkacak, kadına yönelik şiddet artacak gibi bir hava oluşturuyorlar, değil! Mevzuatımızda ayrı bir yasamız var. 6284 sayılı yasa ile biz kadına yönelik şiddeti önlem için önlemler almışız, kurallar koymuşuz. Bununla ilgili ceza kanunumuz var. Ama muhalefet İstanbul Sözleşmesi’nden çekilince Türkiye çok geriye gidecekmiş gibi  bir yaygara çıkarttı.

“ZATEN KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE İLGİLİ YASAMIZ VAR”

İstanbul Sözleşmesi bahane edilerek, Türkiye’de aile yapısı tartışılır hale geldi. En kötüsü de LGBT gibi konular homoseksüel ilişkiler bir şekilde özendiriliyor. Sanki İstanbul Sözleşmesi buna dayanakmış gibi ifade edildi. Tabii kimsenin cinsel tercihine karışmıyorum. Bunun organik, biyolojik, psikolojik sebepleri var. bunu ayrı bir ele almak lazım ama siz bunu İstanbul Sözleşmesine sığınarak, onu bahane ederek bu LGBT’yi yaymak, reklamını yapmak, propagandasını yapmak ve meşrulaştırmak, kendilerine feminist diyen gruplar kadın erkek eşitli adı altında aile yapımızı çatırdatması, aile yapımızın yıpratılması gibi girişimler toplumda huzursuzluk yaratmıştı, tepki çekmişti sanırım Cumhurbaşkanı’da bunları gerekçe göstererek, toplumdaki bu sorunları veya tartışmayı oluşturan anarşik faaliyetleri gündeme alarak İstanbul Sözleşmesinden çıkıldı. İstanbul Sözleşmesinden çıkmış olmak kadına yönelik şiddeti artırmayacak. Zaten Kadına yönelik şiddetle ilgili yasamız var.”

Haber: Abdulsamet İspir

Editör: Mahmut Beyaz