Özellikle siyasi anlamda git gide ortadan ikiye bölündüğümüz şu günlerde bu sorunun tamda zamanı belki de.

Tarafsız gazeteci olur mu? Tarafsız şair olur mu? Tarafsız televizyon, radyo genel anlamı ile medya olur mu?

Taraf olmayan bertaraf olur diye bir söz vardır. Öyle midir sahi? Bu durumda can alıcı soruya geçmek gerek o zaman. Mutlaka taraf olmak gerekirse Halk doğru bilgiyi nasıl nerden alacak?

Baştan söylediğimiz gibi ülkemiz siyasi anlamda ortadan ikiye bölünmüş durumda. Koalisyonların son bulacağı söylemi ile allanıp pullanıp sunulan partili cumhurbaşkanlığı sisteminin de bu bölünmüşlükte büyük payı var. Netice itibari ile önümüzde birbirinden uzak, birbirini dinlemeyen, birbirini anlamaktan oldukça uzak iki blok var Cumhur ittifakı, Millet ittifakı.

Siyasette bölünmüşlük, adı koalisyon değil de ittifak da olsa gruplaşmalar doğal karşılanabilir. Peki ya gazeteci, yazar, şairlerin de sıkı sıkıya bu ittifakların bir tarafına dahil olması halinde halk doğru, objektif bilgilere, yorumlara nasıl ulaşacak? Aydın kesimi dediğimiz bu insanlar iradelerini herhangi bir siyasi parti yada ittifaka teslim edip, onların şemsiyesi altına girdikten sonra, onların borazanlığını yaptıktan sonra objektif bir şekilde halkı kim yönlendirecek?

Kişisel anlamda belirttiğimiz kisve altında yazan, çizen insanları bir kenara bırakacak olursak, günümüz medyasının durumu daha bir içler acısı. Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.

Yok, pardon. Hangi kanalı izlediğini söyle sana hangi partili olduğunu söyleyeyim. Anlayacağınız işler bu kadar kötü.

Bu ülkenin mahpus talihidir belki. Her daim ortadan ikiye bölünecek mazeretlerimiz vardı. Sağcı, solcu. Laik, antilaik.Kürt, Türk. Her daim bazı kavramlarla bizi birbirimizden ayırdılar. Hep kavga ettirdiler.

Bu ötekileştirme, kamplaştırma, birbirinden ayrıştırma siyaseti, hızlı bir şekilde alt tabakaya kadar yayılıyor. Yalnızca siyaset anlamında değil halk da birbirinden kopuyor. Birbirini anlamıyor, dinlemiyor, körü körüne bağlı olduğu ittifakın peşinden sürükleniyor.

İktidar her zaman en iyiyi ben bilirim, en doğru benim söylediğim, en doğru benim icraatım teranamesinde iken, muhalefet ulusal çıkarlar dahil, iktidarın her icraatını yerden yere vuruyor.

Dediğimiz gibi, siyaset kendi içinde hesaplaşmasını yapacak. Burada kilit rolü, aydın kesim dediğimiz yazarlar, şairler, gazeteciler üstlenmesi gerekir. Her daim korkmadan, çekinmeden doğruyu söylemeleri, doğruyu yazıp çizmeleri gerekir. Aman başıma bir şey gelmesin diye dalkavukluk yapan kalemin o kalemi ivedi bir şekilde kırması, bir daha da taşıdığı unvan ile anılmaması gerekir.

Medya devasa bir güç. Gündemi belirleyen, halkı yönlendiren. Onun da bilgi ve belgeler ile tarafsız olması en büyük dileğimiz. Ancak mevcut konjonktürde bunun mümkünü yok gibi.

O zaman halk olarak bizim, bizim gibi düşünmeyen televizyonları da izlememiz, dinlememiz gerekir. Bazen öfkelensek de, bazen işkence gibi gelse de birbirimizi anlamamızın tek yolu ötekini dinlemektir.

Çünkü ötekine göre bizde ötekiyiz.