Etrafımızda çokça görürüz, bazı insanlar her şeyi bilir her şeyin uzmanıdır. Bunlar eğitimden anlarlar, ekonomiden anlarlar hatta devleti ellerine verseniz onu da nasıl idare edeceklerini bilirler. Bazen doktor olur etraflarındakilere sağlık öğütleri bile verirler. Hele bu aralar online kurs adı altında ne palavra uzmanlar yetişiyor aklınız şaşar. Başvuru şartları bile yok, okuma yazma bilmenize de gerek yok, dinleyerek uzman oluyorsunuz velhasıl. Tertemiz eğitim de merdiven altına indi. Üretip üretip satıyorlar. Bugün , yanlış giden bu  meselenin, asıl eğitim kurumlarına  yani okula nasıl yansıdığını anlatmak istiyorum.

               Eğitim bitti diye her fırsatta feryat ediyoruz. Eğitimin bitmesinin en önemli sebeplerinden  biri eğitim sistemi diğeri veli okul ilişkisinin biraz yanlış anlaşılması.  Çocuklarla uğraşmak zor değil, asıl kendini eğitim uzmanı zanneden anne babalarla yani velilerle  uğraşmak mesele. Her gün okula gelip öğretmenin dersine, verdiği ödeve , öğretmenin öğrenciye davranışına kadar karışıp, ahkam kesen bir nevi veli müfettilerle çalışmak öyle göründüğü gibi kolay mevzu değildir. Bazen hırslanır gece 12 lere kadar telefonla , watsap gruplarıyla öğretmeninin mesaisine yeni bir zaman dilimini de eklerler. Sanki öğretmenin  mesaisi yedi yirmi dörttür. Her fırsatta batıdan örnek alıyoruz dediğimiz o ülkelerde öğretmenin telefonu velide olmaz , yasaktır.Her şey okulda olur ve biter.Biz de ne hafta sonu vardır ne mesai saati, öğretmen her saat aranır, gerekirse yüksek gerilimli eleştirilir, hesap sorulur, veli velinimettir sonuçta, büyükler öyle diyor.Veliyi memnun etmezsen, müdürün hemen el koyar olaya. Memnun edilmek öğretmenin ne haddine.

            Tatile az kaldı , karneler hazırlanıyor. Şimdilerde velilerle öğretmenler arasında not mücadelesi başladı , kolay gelsin. Neden bu dersten bu notu alıyor,o notu çocuğum almadı sen verdin, oysa benim çocuğum çok daha başarılı, hatta bu konuda alimdir gibi iddialarla  öğretmenin başı ağrıyor.

           Veli neden  bu kadar işin içine girdi,ben bunu iki sebebe bağlıyorum. Birincisi sosyal medya  ve TV de yapılan yanlış yönlendirmeler . Özellikle de sabah kuşağı  kadın  proğramlarındaki abuk subuk psikolog  ve güya eğitim uzmanı nasihatları velileri sahada uzman etti. Bizim hanımlar bunları öyle sindirerek dinliyorlar ki çocuk gelişimi konusunda hatta pedogojik konularda kendilerini lisanslı uzman zannetmeye başladılar. Elbette bilgi edinmek çok güzel ama yarım yamalak öğrendiğin bilgileri, gelip sahada öğretmenin ve okulun üzerinde uygularsan orada büyük bir sorun var demektir. Yıllarını eğitime vermiş öğretmenin karşısına geçip de bu dersi neden böyle işliyorsun deme cüretine kadar gelen bu davranışlar okulu da eğitimi de sekteye vurdurur. Sonra insanlar ne oldu bu eğitim öğretime de böyle bozuldu derler de derler. Bilmezler ki neler oluyor bu mecrada neler.

         Hatırlarsınız  birkaç yıl önce öğretmen şikayet hattı  147 vardı. Öğretmen için çok onur kırıcı bir durumdu bu. Her gün binlerce öğretmen bu hatlara eften püften şeyler yüzünden şikayet ediliyor, soruşturma geçiriyordu. Öyleki milli eğitim müdürlükleri bu şikayetlerle uğraşmaktan normal mesailerini yapamaz hale gelmişti. Öğretmen nasıl bu duruma düşürüldü , düşürenler düşünmeli. Sonra dönemin bakanı Ziya Selçuk durumun vahametini anladı , bu hattı kaldırdı.Ne iyi etti. Şikayetin varsa medeni bir şekilde muhatabına eder  çözersin, çözemiyorsan o zaman gider gerekli merciye baş vurursun. Şikayet ettiğin merci şikayet ettiğin insanı ne kadar tanıyor, senin anlattığın kadar elbette. Kim haklı kim haksız bilinmeden önce öğretmen üstü tarafından fırçalanıyor, sonra haklı olduğu anlaşılınca bir özür bile dilenmiyor. Şunu bil  kötü niyetli insan, o öğretmen her şeye rağmen senin çocuğuna sınıfta düşmanlık beslemiyor ama motivasyonu düşüyor. Onu bir daha kim ayağa kaldıracak. Hani sen Müslümanım diyorsun ya , senin dininde Hz Ali bana bir harf öğretenin kölesi olurum demiş, bunu da hatırlatayım.

       Mevzuya uygun küçük bir anımı da buraya ekleyeyim. Çok değil birkaç yıl önce, okul bahçesinde nöbetçiyim. Akşam paydos saati ve  bahçeye  araba girişini engellemek için kapıdayım. İdare, çocuklar için tehlike arzediyor diye velilerin arabalarıyla bahçeye girişini yasaklamıştı. Zaten bizim de arabalarımız hep dışarıdadır. Ama bazı veliler çocuklarını değil  kapıdan , ellerinden gelse sınıftan arabayla alacaklar, öyle bir tavır içindeler. Tanımadığım bir veli arabasıyla kapıdan girdi, benim uyarmama rağmen dinlemedi. Durduğunda bunun yasak olduğunu izah ettiğim halde bana sözlü saldırıda bulundu. Nihayet çocuğunu alıp çıktı. Aradan çok zaman geçmedi beni şikayet etmiş, milli eğitim idarecime benim savunmamı almasını emretmiş.  Suçlu bir çocuk gibi odaya gittim. Suçum paydos saatinde kalabalık bir şekilde bahçeye dolan , arbedeye yol açan çocukların araba altında ezilmelerini önlemekti. Sonuç mu elbette ben haklıydım. Şikayet edilmem, gereksiz yere ifade vermem   moralimi düşürdü. Kendimi yaptığım meslekte güvensiz ve korumasız hissettim. Ben işini yapan bir memur iken, kendini  yüksek insan zanneden bir  veli yüzünden günlerce moralim bozuk derse girdim. Bunun hesabını kim verdi , hiç kimse . Ben sadece üzülmekle, bu saçma olayın gereken prosedürlerini yerine getirmekle zamanımdan oldum. Bu anlattığım daha basit bir olay , ben ve benim gibi bir çok öğretmen arkadaşım nice haksız ve can güvenliğimizin tehlikeye girdiği olaylardan geçtik. Çünkü öğretmen velinin gözünde  çok düşürüldü  o da kendinde  her şeyi yapma hakkını buldu.  Kendini  okulun  baş müfettişi zanneden velilere bu söylediklerim, çok kibar ve eğitime katkı sağlayan anne babalar baş tacımız.

         Öğretmen zaten zor şartlarda  maddi manevi yaşama savaşı veriyor  bir de böyle saygısızlarla uğraşmaktan, hatta bırakın saygıyı can güvenliğinin hiçe sayıldığı bir sistemde olmaktan yıprandı. Sonra sormasınlar eğitim kalmadı diye,  bırakmadılar. Öğretmen idealisttir ki bu mesleği seçmiştir. Öğretmene  saygı bittiği ve o kadim meslek basitleştirildiği gün, biz eğitimi kaybetmeye başladık.  Bu ve buna benzer olumsuzlaşan şartlar yüzünden erkenden emeklilik kararı aldım ve geçtiğimiz yaz emekli oldum. Daha fazla yıpranmak kendime yapacağım en büyük haksızlıktı. Önümde 15 yıl daha vardı çalışabileceğim, erkenden bu kararı almam , tam da tecrübelerimle bu ülkeye katkı sağlayacak yaşta ve yılda mesleği bırakmam, emekliye ayrılmam çevremdekileri çok şaşırttı. Ama ben kendime olan öz saygımın daha fazla yok edilmesine göz yummak istemedim. Benim gibi nice meslektaşım bu durumu böyle sonuçlandırmıştır. Üst baskısı, mobbink ,doğru gitmeyen düzen, veli  saygısızlığı vs   herkesin kaldıramayacağı mesleki deformasyonlardır .  Geleceğimiz hakkında yorum yapmıyorum onu sizlere bırakıyorum. Esen kalın.