İbret almakla başlayan hayata neler sığdırmak zorundayız, neler. Varlığımızı Allah’a kulluk formatına taşımak her kişinin değil, er kişinin kârıdır.

Yüreklerde yer eden öğütler var, peki o nasihatlar oraya nasıl yerleşti? Sımsıkı sarılıp hiç akıldan çıkarmamak üzere bellediğimiz nasihatlar hayatımızı hangi tehlikelerden kurtardı? “Öğüt ver, çünkü öğüt müminlere fayda verir.”  (Zariyat, 51/55) İlahi hikmetiyle muhatab olduktan sonra hayatımız nasıl değişti?

Yaratılış hikmetini unutan insana söz fayda etmiyor.

Hakkı batıldan, hayrı şerden, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırt etmek için akıl ve irade verilen insan vurdumduymaz tavırlarıyla hayatı önemsemeyip yaratılış gayesini çok çabuk unutuyor.

İnsan, iman, ibadet ve itaatle sorumludur.

Hak ve vazife ekseninde yaşanan hayat hergün getirdiği süprizleriyle kendi canlılığını korurken insandan Allah’a iman ve salih amel istenmesi boşuna olmasa gerek.

İnsanın rehberi ne olmalıdır?

Allah yarattığı kullarına iyiyi emretmek ve kötüyü yasaklamak suretiyle bizzat öğüt verdiği gibi peygamberlerini de öğüt vermekle görevlendirmiştir. Kur’an-ı Kerim de insanlar için bir öğüttür.

Dilimizde pek çok anlamlarla ifadesini bulan öğüt-nasihatın şu adları ne kadar geniş bir alanı kapsadığını göstermektedir. Vaaz, nasihat, tavsiye, davet, irşad, hidayet, tebşir, emr-i bil maruf ve nehy-i ani’l-münker, ilan, tebliğ hemen aklımıza gelen türdeş kelimeler.

Bu görevler kimin omuzunda?

Peygamber Efendimiz Kur’an-ı Kerim’i insanlara tebliğ etmiş, açıklayıp onlara rehber olmuş, iyiliği emredip kötülüklerden men etmiştir. O’nun vefatından sonra bu görev müminlere özellikle islam alimlerine bırakılmıştır. Her devrin sosyal yapısı farklı olmakla birlikte öğüt-nasihat hususunda dikkat edilmesi gereken bazı ilkeler mevcuttur.

Öğüt verecek kişinin İslam ilahiyatına vakıf olması birinci önceliktir. Allah rızası esas kabul edilerek Kur’an-ı Kerim’de yer alan ilahi metod hep hatırda tutulmalı, müjdelerle bu kapıya davet yapılmalıdır.

Muhatapların sınıflaması yapılmak suretiyle hikmet, bilimsel deliller, açık uyarıların değişik insanlara yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

İnsanları, doğuştan şerli, kâfir, münafık, âsi gibi kategorilere ayırmadan hayra, iyiye, doğruya, hakka, iman ve itaate uygundur diye düşünüp değerlendirmekle epey bir yol alacağımızı unutmayalım. “Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin, nefret ettirmeyin” hadisi şerifi ne kadar önemli hakikatları bize hatırlatıyor.

Öğüt-nasihat hususunda dilimizin zenginliği olarak atasözleri, vecizeler, menkıbeler öne çıkartılmalı, arapça tercüme yapılmak suretiyle din tebliği edildiği zannından uzak durulmalıdır Geçen her yıl din dediğimiz hakikatı bizlere daha iyi anlatırken özümüz ve sözümüzde yüce gerçeklerden muştular taşımalıdır.