Suriye’de yaşanan iç savaş sonrası, akın akın Suriye halkının ülkemize geldiği zamanlarda, onlarla ilgili olumsuz tavır ve söylemlerin her daim karşısında durmuş birisi olarak, değişen konjektüre göre olayların yeniden değerlendirilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Bir insanın kendi evini, kendi vatanını, kendi ülkesini bırakıp gelmesi kolay değildi mutlaka. O insanları bu noktaya getiren nedenler vardı.

Ancak aradan geçen 10 yıla yakın zamanda, Suriye’de nispeten iç savaş sona ermiş, sükut sağlanmıştır. Bunun en bariz örneği ülkemizde yaşayan Suriye halkının bayramlarda güle oynaya ülkelerine ziyarete gidip, bayram sonu yeniden ülkemize dönmeleridir.

Artık olay Ensar zihniyetinin çok ötesindedir. Ülkemizde bulunan Suriyeliler artık Ensar değil gün geçtikçe hemen hemen her şehrin belli bölgelerine kümelenmiş, bazı mahallelerde ve hatta ilçelerde çoğunluğu sağlamış, toprak, mülk sahibi olmuşlardır.

Olay Suriyeliler ile sınırlı kalmamış, ülkemiz Afgan, Kırgız ve Afrika’dan kaçan insanlarla dolu bir mülteci cenneti halini almıştır. Sınırlarımız delik deşik olmuş, tır dorseleri ile getirilen insanlar, şehrin içine salınır olmuştur.

Bu ülkelerde yetişmiş eğitim ve kültür seviyeleri yüksek, ekonomik değerleri bulunan insanlar nerdeyse dişlerine bakılarak Avrupa ülkelerine kabul edilirken, nerde eğitimsiz, kültür ve ekonomik durumu zayıf olan insan toplulukları varsa ülkemizde kalmaya zorlanmaktadır.

İşin en acı tarafını ise Almanya başbakanı Angela Merkel birkaç gün önce yapmış olduğu açıklamada dile getirdi. Mülteciler için Türkiye’ye 3 milyar Euro kaynak ayrıldığını ifade etti.

Bu açıklamaya kim hangi açıdan bakar bilmem ya, bence bu ülke için onur kırıcı bir durumun açık ifadesidir.  Açıklaması da “Yahu size  3 Milyar Euro daha verdik işte. Bakın şunlara. Sakın Avrupa’ya göndermeyin!  Şeklindedir.

Bunca Suriyeli, Bunca Afgan, Kırgız, Afrikalı… Artık nerdeyse nüfusun yüzde 10’luk bir bölümünü oluşturuyor. Mevcut durumun ekonomik götürüleri yanında birde sosyolojik boyutu var ki bu hepsinden daha önemli.

Biz Türk’üz. Türkiye’yiz. Bizim bir kültürümüz, bizim bir dilimiz, bizi biz yapan koca bir geçmişimiz var. Bunca Suriyeli ülkenin kozmopolitik yapısına, geleceğe bırakacağı kültürel mirasına zarar verecektir. Yeni esnaflar , yeni ustalar, yeni zanaatkarlar Suriyeli olacaktır. Ülkede yaşayan Suriye halkı ve diğer mülteciler güçlendikçe sesleri daha fazla çıkacaktır. Bir süre sonra bu ülkenin ana unsuru olarak kendilerini göreceklerdir.

Netice itibari ile çok geç olmadan, onların da hoşnut olacağı ortamlar oluşturularak bir an önce gereği yapılmalıdır. Üç değil, yüz üç milyar Euro’ya dahi Türkiye Cumhuriyeti mültecilerin çobanlığını yapmamalıdır.