Son iki yazımda neoliberalist ve kamucu ekonomik modellerin tarım üzerine etkisini değerlendirmiştim. Bu yazılarda Türk tarımının hangi model ile çalıştığı ve buna yöneltilen eleştirilerin çözüme katkısı olup olmayacağını irdelemiştim.

Tarihi tecrübe tamamen liberal veya kamucu politikaların istenilen etkide olmadığını veya değişen şartlara uyum sağlamak için iddialarını değiştirmek (revize etmek) zorunda kaldığını göstermiştir.

Revizyon

Revizyon (İng. revision) dış ve iç faktörleri dikkate alarak yeniden gözden geçirip düzeltmektir (revize etmek). Liberalizm kendini neoliberalizm ile revize etmeye çalışmıştır. Kamucu yaklaşımlar ise sosyal demokrat politikalar ile katı yönlerini/eksikliklerini düzeltmeye çalışmaktadır. Sosyal demokrasi (İng. social democracy) emekçi kesim ile burjuvazi arasında bir yapısal çatışmanın varlığını kabul etmekle birlikte, çözümün yanlardan birinin şiddet kullanılarak ortadan kaldırılmasıyla ya da devrimle değil, demokratik yollarla, toplumsal adaletin ve iş barışının tam olarak sağlanmasıyla gerçekleşebileceğini savunan siyasal sol yaklaşımdır.

Radikal kamucular bütün kötülüklerin anasının, uygulanan neoliberal politikalar olduğu konusunda emin görünüyor. Fakat bu grup devletin piyasadaki belirleyiciliğinin hiç azalmadığını göz ardı ediyorlar. Devlet tam tarafsız hakem pozisyonuda gel(e)medi, rekabet şartları gözeterek özel sektörün önünü aç(a)madı. Bazen özelleştirmeler oldu ama devlet müdahalesi devam etti. Bazen de yeni devlet şirketleri kuruldu, mevcut bazıları güçlendirildi.

Bu topraklarda sosyal demokrasi üzerine politika yapıcıların nasıl bir ekonomik (ör. tarım) politika izleyeceklerini ortaya koyması gerekir.

Uygulamada temel yaklaşımlar yanında melez politikalarda bir çözüm olarak görülmektedir.

Karma

Türkiye’de farklı dönemlerde farklı politikalar ön plana çıkmakla birlikte uygulamada saf bir politikayı uygulamak zor olmuştur. Bu zorluk, politika değişiklikleri yapılması ile sonuçlanması yanında yeni politikalarda diğer yaklaşımlardan sürekli alıntılar ile yoluna yürüme şeklinde ortaya çıkmıştır.

Hep merak ederim: Yüzde yüz neoliberal, kamucu, etnikçi, dinselist veya mitoscu nasıl olunuyor?

Kafamda cevap var ama ip ucu olarak şunu insan aklının bir köşesine şunu yazmalı derim: “Ütopya saf halde sadece kitaplarda bulunur, pratiğe intikal ettiğinde zaman yozlaşır (değişir)”.

Belki de zor olan melez politika izlemektir. Eklektik olmaktır. Şartları dikkate alıp iyileri harmanlamaktır.

Bir akademisyen dostumuzla karşılaştım. Dostum siyasete ilgi duyuyor bir süre sonra muktedir olacaklarını düşünüyor. “İktidara geldiklerinde ‘ulusalcı ekonomik’ politika izleyeceklerini” söyledi.

“Nasıl olacak” dedim. Anlattıkları çok gelen geçer şeylerdi.

Politikanın (iddiaların) ismi ne olursa olsun içinin nasıl doldurulacağı uygulama daha da önemlidir.

Milli

Ülkemizde kalkınma için Köykent, Milli ekonomik Model, Adil Düzen gibi bazı öneriler (iddialar) olmuştur. Bunlar içerik olarak bakıldığında kamucu yönlerinin ağırlıklı olduğu görülecektir. Dünya da klasik hale gelmiş modelleri değil içeriği tam anlaşılmayan modelleri tercih etmek mümkün mü?

Maliyetine katlanmak istedikten sonra olabilir.

Ulusal ekonomi (İng. national economy) bir ulusun kendi ekonomik olanaklarına göre izlediği ekonomi politikası anlamındadır. Evrensel politikalar ulusal imkanlar ile harmanlanması belki de başarıyı getirebilir. Unutmayalım her şey insanın kendi tercihidir.

Son söz: Yolcuyu hedefe yolu götürür.