KAHRAMANMARAŞ AHİLİK HAREKETİ HAFTALIK KÜLTÜR-SANAT EKİDİR

-AHİce- Sayı 6

E posta: [email protected]

AHİLİK TEŞKİLATININ ÖRNEKLİK DEĞERİ

 Çağımızda her fert, toplum ve devleti bir şekilde ilgilendiren insan hakları, ferdî ve toplumsal haklar, demokrasi, ticarî ve ekonomik özgürlükler, serbest piyasa ekonomisi, adil gelir dengesi ve dağılımı, askeri, sivil- kamusal, sosyal güvenlik ve benzeri pek çok temel kavram çerçevesinde çeşitli ve farklı yaklaşımlar, tanımlar ve açıklamalar ilgili çevrelerde bulunmaktadır. Bunların kimi, birbiri ile yine kimi noktalarda örtüşürken kimi yerlerde ayrışmakta ya da çelişmektedir. İleri bilgi ve bilişim çağında olduğu var sayılan çağdaş toplumlarda iletişim ve ulaştırma alanında olduğu gibi hemen her alanda gelişmeler baş döndürücü hızda olmasına rağmen buna paralel bir başka durum ise insanlığın barış, huzur ve mutluluktan uzak olmasıdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, sürekli güncellenen anayasalar ve yasalar, sözleşme ve anlaşmalar ne yazık ki insanın arayışına cevap sunmakta yetersiz kalmaktaydı.  Ekonomik, sosyal, siyasal ve ferdî çıkar çatışmalarının etkisinde ve baskısı altında yoluna devam eden ve hayatını sürdüren fertler ve toplumlar bu alanlarda istikrar, adalet, düzen, dayanışma, yardımlaşma, işbirliği, kaliteli ürün ve hizmet edinme, hak ve hukuk bilirlik arayışını gün geçtikçe daha fazlasıyla sürdürmektedir. Günümüzde, dünya ekonomisine egemen çok uluslu ekonomik, sosyal ve siyasal kuruluşlar da insanın arayışına yeterli cevabı verememektedir. Aksine elinde tuttuğu çıkar çarklarını elden çıkarmamak uğruna dengesizliklerin ve huzursuzlukların katlamalı devam etmesine fırsat vermektedir. Daha da ötesi bu herhangi bir şekilde bunların denetim ve gözetiminde olan yerel kuruluşlar da aynı yönde etkisiz veya olumsuz yönde etkiye sahipler. Yerel ve çok uluslu kuruluşlar ne yazık ki sorunları çözüme kavuşturma yönünde reel çaba içerisinde bulunmamaktadır. Bu durum da mevcut olumsuzlukları ve huzursuzlukları derinleştirmektedir. Nihayette bu durumlar, uluslararası ve ulusal düzeyde siyasi karşıtlık şeklinde bir ihtilaf ve çatışma olarak gün yüzüne çıkmaktadır. Çoğu zaman siyasal, sosyal ve ekonomik hayatın yeniden yapılandırılarak bu alanlarda dünya imkân ve nimetlerinden yoksun kalmışların sorunlarına çözüm sunulmaz ve bu amaca yönelik çabalar boşa çıkarılmaktadır. Bu da fert, toplum, devlet ve devletlerarası ihtilaf ve çatışmaları derinleştirmektedir.

İşte bütün dünyada, sosyal sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınan ve tek amacı kendi kazancını ve faydasını çoğaltmak olan bu çevreler, ellerinde tutmaya alıştığı fayda ve çıkarları kaybetmemek için toplumsal değişimlerin önünde güçlü bir direnç odağı haline gelmişlerdir. Hayatın ve ekonominin ahlakî boyutunu göz ardı ederek giriştiği bu kirli mücadelede küçük ve orta ölçekli ticari kuruluşları ortadan kaldırılması ve hayat hakkı tanınmaması gereken birer rakip olarak algılamaktadır. Görünen şu ki sağlıklı bir sosyal dokunun oluşabilmesi için ahîlik modeli ile tarihte zemin bulduğu gibi, adalet, kardeşlik, güven, kalite, empatik davranış, dayanışma ve işbirliğine dayalı bir  sosyo-ekonomik, ahlakî-kültürel yapının vücuda getirilebilmesine gerek vardır. Bağlı olduğu değerler çerçevesinde sanat ve meslek hayatını kaynaştırarak sosyo-ekonomik hayatta dayanışma, denge ve kana’at gibi birtakım toplumsal ve ahlakî ilkelerin fert ve toplum arasında yer edinmesini sağlayan ahîlik yaklaşımının tekrar gündeme gelmesine ve söz konusu sorunların çözüm bulmasında ve bugünkü sosyal ve iktisadi kurumlara ne tür katkılar sağlayabileceğinin araştırılmasına ihtiyaç vardır. Özellikle Batı dünyasında yönetim ve çalışma hayatında ahlak-etik konusu yeni olmasına karşın, yaklaşık yedi yüz yıl önce ahilik teşkilatında fütüvvet-nâme denen etkin ve evrensel ahlakî kurallarla ferdî ve toplumsal davranışların ve hayatın güzelleştirilerek olgun insan yetiştirmek hedef alınmıştır.

 Standardizasyon (Fütüvvet-nâme, Kanun-nâme)

Başlangıçta İslam öğretilerinden kaynaklanarak gelişen fütüvvet-nameler (gençlik kitapları mektupları) yolu ile nesilden nesile öğretilen ahilik-kardeşlik zaman içerisinde tasavvufi bir renge bürünerek varlığını sürdürmüş iken bu teşkilatın Osmanlı devlet ve millet hayatı üzerinde etkinliğinin yüksek olduğu dönemlerde, dünyada ‘ilk’ olarak kabul edilen standartlar kanunu hazırlanmış ve uygulamaya geçirilmiştir.

II. Bayezid döneminde (1481-1512) 1502 ila 1507 tarihleri arasında hazırlanan ve yüzden fazla maddeyi içeren Bursa, İzmir ve Edirne İhtisâb (Belediye) kanun-nâmeleri, dünyanın ilk standartlar kanunu, ilk tüketiciyi koruma kanunu, ilk çevre nizamnamesi ve ilk gıda nizamnamesi olarak kabul edilmektedir. Bu kanunnameler, yiyecek ve içecek üreticilerinden kuyumcu, berber, bakkal ve hekimlere kadar üretimde ve hizmette pek çok meslek sahibi kişilerin uyması gerekli standartlarını kapsamaktadır. Günümüz modern dünyasında bu standartlar, kalite yönetim standardı (ISO9001:2008) üretim standartları (ISO9000), sosyal sorumluluk standardı (SA8000) ve çevre yönetim standartları (ISO14000 serisi) ve benzeri standartlarla ifade edilmektedir. Yakından ilgilenenlerin farkına vardığı gibi güncel standartlar ahîlik standartlarının gerisinde kalmaktadır.

Ahîlikte; insan hakkı gözetmek hayati öneme sahip bir anlayış olarak yaşandığı için müşteri memnuniyeti daima öncelikli olmuş ve üretilen mal daha hammaddenin alımından satışına varıncaya kadar doğal bir şekilde kesintisiz denetime tabi tutulmuştur. Bugünkü modern anlamda ISO9000 Kalite Güvence Sisteminde ‘Ürün İzlenebilirliği’ maddesi vardır. İşte ürün izlenebilirliğinin kendisi Ahiler tarafından uygulanmıştır.

Başka araştırmacıların da farkına vardığı ve tespit ettiği üzere tespitim ve önerim; Türkak – TSE bünyesinde ahîlik ilkelerinin güncellenerek günümüze ve geleceğe hitap edecek nitelikte evrensel ahîlik standartlarının oluşturulması yönündedir. Bunun sonucunda standardizasyon konusunda tarihte başarılı bir uygulama olarak yer almış olan ahîlik standartlarının güncellenerek günümüze ve geleceğe katkıda bulunması sağlanabilir .

Ahîlik teşkilatı; toplumda sosyal adaleti gerçekleştirmek, işçi ve tüketici haklarıyla sosyal barışı korumak, üretimi ve üretici insan tipini teşvik etmek, tüketim çılgınlığını disipline etmek, tekelleşmeye mani olmak, insanları dostluk, kardeşlik ve yardımlaşma duygusu etrafında toplayarak iyi, güzel ve daha iyi, daha güzel işler yapmada yarışmak üzere teşkilatlanmalarını sağlamak gibi amaçlar güttüğünden faaliyet tarzı; sadece ticarete değil ihtiyaca, kâra değil, temiz ve ak kazanca yönelikti.

Herkesçe bilinen “Kötü kanun yoktur, kötü uygulayıcılar vardır.”, ifadesinde belirtildiği üzere toplumun ihtiyaçları karşılandığı müddetçe kurumlar sorun teşkil etmez. Sorun, bu kurumları çalıştıran kimselerin bozulmasından veya kurumların toplumun artan ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde geliştirilememesinden kaynaklanır. Gelişen insan, toplum ve oluşan yeni sorunlara çözüm olarak yasalar, kurumlar ve çözüm mekanizmaları canlı, güncel ve dinamik hale getirilmezse insan, toplum ve bozulan kurumlar işlevsiz kalır ve hem insana hem topluma yük haline gelir.

Esnaf-Halk İlişkileri

İşlem maliyetlerinin ve giderlerin etkisiyle her iş ve işlemden kâr ve kazanç elde etme eğilimine sahip günümüz esnafının gün geçtikçe nitelikli ürün ve hizmet sunmakla ve ticarî ilişkilerini ahlakî zemine oturtmakla arasına mesafe koyduğu bilinen ve gözlenebilen bir vakadır. Aynı zamanda bu duruma bağlı olarak halkın ve tüketicinin de esnafı fırsatçı ve soyguncu olarak görme eğiliminde olduğu günümüzde gözlenmektedir. Bu durumda haksız, toplumsal vicdanın kabul edebileceği düzeyin üstünde kazanç elde etme eğiliminin esnaf arasında yaygınlaşması ve buna paralel olarak halkta ve tüketicide esnafa karşı güvensizlik duygularının pekişmesi şeklinde ortaya çıkan bu çatışma ve anlaşmazlık hali tarafları huzursuz ettiği gibi sosyal huzuru ve ekonomik sistemi de olumsuz etkilemektedir. Aynı zamanda kaliteden ödün verilmesi ve kötü bir rekabetin ortaya çıkması yeni sorunlara yol açmaktadır. Kaliteli ürün ve hizmetin optimum fiyata erişilebilir olması da ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ikilem karşısında esnafın halkın ve tüketicinin hukukunu gözettiği, halkın ve tüketicinin de esnafın, üreticinin ve satıcının hukukunu gözettiği insanî ve empatik bir ekonomik piyasa modelinin oluşturulması için ahîlik sisteminden esinlenilebilir.

Editör: Mahmut Beyaz