Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda söz alan MHP Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan, sağlık personeline şiddet ve sağlık sektöründe hukuki düzenlemeler üzerine değerlendirmelerde bulundu. Sağlıkçılara uygulanan şiddetin bireysel olmadığını ve kamu hizmetinin işleyişine etki ettiğini belirten Aycan, TBMM’nin bu konuda gereken caydırıcı önlemleri aldığını ancak alınan önlemlere rağmen yeterince caydırıcı olmadığını ifade etti. Hakim ve savcılardan beklentilerini dile getiren Aycan, sağlıkçılara şiddetin kamu davası haline getirilmesi ve sağlık personeline şiddet uygulayan kişilerin tutuklu yargılanmasının gerektiğini söyledi.

SAĞLIK PERSONELİNİN YÜKÜ AZALTILABİLİR

Sefer Aycan, “Diğer bir konu da sadece hukuk anlamında değil, idari anlamda da düzenlemeler yapmak gerekir. Sağlık personeline şiddetin en fazla olduğu yerler acillerdir. Acillerle ilgili idari düzenleme yapılabilir. Acillerdeki yoğunluk azaltılabilir, sağlık personelinin yükü azaltılabilir, örneğin sağlık personeli sayısı artırılabilir veya sağlık personelinin nöbet süreleri kısaltılabilir. Güvenlik önlemleri artırılabilir. Acil girişlerindeki güvenlik personeli sayısını artırarak bu konuda olumlu beklentiler içerisine de girmek istiyoruz. İnşallah, bunun sonrasında sağlık personeline yönelik şiddet azalır” diye konuştu.

YENİ MEZUN TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ, İHTİSAS SINAVINA GİRDİĞİ ZAMAN CERRAHİ BRANŞLARI SEÇMEMEKTEDİR

Aycan, “İkinci konu, sağlık personelinin verdiği hizmetlerden dolayı soruşturma açılmasıdır. Bu hakikaten çok önemli bir konudur, başlı başına ayrı bir konudur, çok taraflı bir konudur ve mutlaka bununla ilgili düzenleme yapmak gerekiyor. Çünkü bu, sağlık hizmetlerinin uygulanmasını ciddi bir şekilde etkilemektedir. Bugün, yeni mezun tıp fakültesi öğrencisi, ihtisas sınavına girdiği zaman cerrahi branşları seçmemektedir. Genel cerrahiyi, kadın doğumu, beyin cerrahisini, göğüs cerrahisini seçmemekte ve bu da çok ciddi bir şekilde cerrahi uzman yetişmesinde sıkıntı oluşturmaktadır. Hatta bugün, ihtisasa başlayan gençlerimiz ihtisası bırakmaktadır. Tercihler değişmiştir, daha kolay, nöbetsiz, risksiz klinikler seçilmektedir. Hatta riskli vakaların ameliyat olmasından, operasyonundan bütün cerrahlar kaçınmaktadır. Bu da, korkumuz şudur ki, sağlık hizmetleri verilmesini etkileyecektir; vatandaşın sağlık hizmeti almasını etkileyecek bir durumdur. Dünyada da bu konu tartışılmaktadır. Malpraktis olarak değerlendiriliyor bu konular yani tıpta yanlış uygulamalar olarak ifade ediliyor. Bu, tüm dünyada tartışılan bir konudur ve bu, ayrı bir uzmanlık alanı hâline de dönüşmüştür; sağlık hukuku diye bir alan doğmuştur.”

CEZA KANUNU'NDA HEKİMLERLE İLGİLİ CEZALARIN GÜNCELLENMESİ VE ELE ALINMASI GEREKİYOR

Ceza Kanunu’nda hekimlerle ilgili cezaların ağır olması, hekimlerin mesleği yapmasında engel olduğu ve bu konunun ele alınması gerektiğini de kaydeden Aycan, “Şimdi, bizim, özellikle bu Ceza Kanunu'nda hekimlerle ilgili çok ağır cezalar öngörülmektedir. Bu cezaların da güncellenmesi ve ele alınması gerekiyor. Taksirle ölüme sebebiyet veya taksirle yaralamaya sebebiyetten yargılanıyor ya da bilinçli taksirden yargılanıyor ve bu da ciddi bir şekilde hekimleri mesleği yapmasından alıkoyan bir durum hâline gelmiştir, çok tehlikelidir; sadece bugünü değil, Türkiye'de sağlık hizmetlerinin geleceğini tehdit eden bir durumdur. Bu konuda çok ciddi bir düzenleme yapılması gerekiyor. Önce tıpta yanlış uygulamanın ne olduğunun tanımlanması gerekir. Önce normali tanımlamamız sonra yanlışları tanımlamamız lazım ama bu yasanın çok etraflı bir şekilde, sadece hekimlerin sorumluluklarını değil, sağlık kuruluşlarının sorumluluklarını, hastanın sorumluluğunu, yanındaki refakatçinin sorumluluklarını da ele alması gerekiyor” diyerek konuşmasını bitirdi. 

Furkan Karayılan

Editör: Mahmut Beyaz