Pandemi nedeniyle birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de obezite görülme sıklığı ciddi oranda arttı. Türkiye’deki bu artış TBMM Obezite ile Mücadele Yöntemleri ve Önlemleri Komisyonu tarafından hazırlanan rapora da yansıdı. Açıklanan rapora göre, 2021’de yüzde 34’lük aşırı şişmanlık oranına sahip Türkiye, bu oranla Avrupa'da 1'inci, dünyada 4'üncü sırada yer alıyor. Türkiye’nin mustarip olduğu durumu değerlendiren Diyetisyen Naciye Kabalcı, obezitenin çağın hastalığı olarak tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en az kanser kadar tehlike saçtığını ifade etti.

kahramanmaraş diyetisye||Naciye Kabalcı

Diyetisyen Kabalcı, obeziteyle ilgili şu bilgileri paylaştı:

PEKİ, OBEZİTE TAM OLARAK NEDİR?

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) obeziteyi (aşırı şişmanlık); sağlığı olumsuz yönde etkileyebilecek seviyede vücutta aşırı yağ birikimi olarak tanımlamaktadır. Obezite (aşırı şişmanlık) genel olarak vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan kronik bir hastalıktır. Günlük alınan enerji harcanan enerjiden fazla olduğunda, harcanamayan enerji vücutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır.

OBEZİTE (AŞIRI ŞİŞMANLIK) NEDENLERİ NELERDİR?

Obezite nedenleri arasında fazla kalorili beslenmek ilk sırada yer almaktadır. Hazır ve Fast-Food gıdaların hayatımıza girmesiyle beraber ev yemeklerinin tüketim sıklığının azalması, kalorisi ve şeker içeriği yüksek içeceklerin tüketiminin fazla olması günlük alınan kalorinin de artmasına neden olur. Bunun yanında hareketsiz yaşam, genetik faktörler ve yetersiz uyku da obeziteye neden olan faktörler arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Yapılan araştırmalarda yetersiz uykunun obezite görülme riskini 2 kat artırdığı bulunmuştur.

PEKİ, OBEZİTENİN (AŞIRI ŞİŞMANLIK) SONUÇLARI NELERDİR?

Günümüzde önlenebilir ölümlerin sigaradan sonra gelen ikinci önemli nedeni olan obezite birçok hastalığa davetiye çıkarmaktadır. Kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, uyku apnesi, bazı kanser türleri, solunum sistemi hastalıkları, kas-iskelet sistemi hastalıkları gibi pek çok sağlık probleminin oluşmasına zemin hazırlamakta, hayat kalitesi ve süresini olumsuz yönde etkilemektedir. 

PEKİ, OBEZİTE OLDUĞUMUZU NASIL ANLAYABİLİRİZ?

Obezitenin tanısı vücuttaki yağ yüzdesine bakılarak konulabilir. Sağlıklı bireylerde kadınların vücut ağırlığının yüzde 20-25’ini; erkeklerin ise yüzde 15-18’ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu yağ yüzdelerinin kadınlarda yüzde 30’un; erkeklerde yüzde 25’in üzerine çıkması obezitenin göstergesidir. Ayrıca Beden kitle indekside (BKİ) obezitenin en önemli belirteçlerinden biridir. Vücut ağırlığının, boyun metre cinsinden karesine bölünmesiyle(kg/m2) beden kitle indeksini bulabiliriz. Beden kitle indeksinin 25’in üzerinde olması şişman; 30 ve üzerinde olması obez olarak tanımlanmaktadır.

PEKİ, OBEZİTE TEDAVİSİ NASIL OLUR?

Obezite tedavisinde en önemli amaç ise, gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı hedeflemektir. Bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Kişiye özgü diyet programı ile yeterli besin ögelerinin tüketilmesi kalıcı kilo kaybı için en önemli unsurdur. Amaç kesinlikle hızlı kilo kaybı olmamalıdır çünkü hızlı verilen kilo kaybında vücut için gerekli olan su ve kas kaybı çoğunlukta olmaktadır. Bizim birincil amacımız ise yağ oranını azaltmaktır. Bunun yanında düzenli egzersiz ve yeterli su tüketiminin ihmal edilmemesi gerekmektedir. Ayrıca kilo kaybının olması için beslenme alışkanlıklarının ve davranış değişikliklerinin değişmesi gerekir. Kişinin yaşam tarzının değişmesi, fazla yemek yeme eğiliminin nedenlerinin belirlenmesi ve yanlış olan bu alışkanlıklarının değişmesi amaçlanır.

Fazla kilolarımızdan kurtulmak ve sağlıklı bir bedene kavuşmak için beslenme önerileri:

Yemeklerinizi yavaş ve iyi çiğneyerek yiyin.

En az 3 öğün yemek yiyin ve öğün atlamayın. (Öğün atlamak bir sonraki öğünlerde daha fazla besin tüketmenize neden olmaktadır.)

Porsiyonlarınızı küçültün ve küçük tabak kullanın.

Besinleri pişirme yöntemi olarak kızartma yerine sağlıklı pişirme yöntemleri olan ızgara, fırında veya buğulama yöntemleri tercih edilmelidir.

Sebze yemekleri zeytinyağı ile etli veya tavuklu yemekler yağ ilave edilmeden kendi yağında pişirilmelidir.

Mevsim yeşilliklerinden oluşan salatalar ana öğünlerimizde bulunmalıdır.

Hazır veya taze sıkılmış meyve sularının yerine meyvenin kendisi tüketilmelidir. 1 su bardağı meyve suyunun kalorisi 1 porsiyon meyveden ortalama 2-3 kaç daha yüksek olduğu unutulmamalıdır.

Aşırı yağlı, baharatlı, dondurulmuş, salamura, kızartma türünde hazırlanmış ve Fast-Food tarzında olan besinlerin tüketimini sınırlandırmak gerekir.

Düzenli fiziksel aktivite yapılmalıdır. (çocuklar için günde 60 dakika ve yetişkinler için haftaya yayılmış 150 dakika)

Sağlıklı yağlar içeren ve tokluk sağlayan kabuklu çiğ kuruyemişler ara öğünlerde tüketilebilir. Ancak bu besinler fazla tüketildiğinde yüksek kalori içerdiğinden porsiyon kontrolüne dikkat edilmelidir.

Su tüketimi gün içindeki tokluk hissi için önemlidir. Yetersiz su içildiğinde vücut bu durumu açlık olarak algılar ve fazla besin tüketimine neden olur. Bu yüzden günde ortalama 8-10 bardak su mutlaka içilmelidir.

Tokluk hissinin uzun sürmesi ve kan şekerinin erken düşmemesi için beyaz ekmek yerine hem posa içeriği hem de vitamin-mineral açısından daha zengin olan tam buğday, çavdar ve kepek ekmeği gibi esmer ekmek çeşitlerinden tüketilmelidir.

Haber: Abdulsamet İspir

Editör: Mahmut Beyaz