Batı Asya Araştırmaları Enstitüsü (BAAE) Başkanı Prof. Dr. Mahmut Yazıcıoğlu, Manşet’le Açık Oturum programının ‘15 Temmuz Özel’ yayınının konuğu oldu. Programda hain darbe girişiminin Türkiye’de nasıl etkileri olduğundan bahseden Yardımcıoğlu, o gece darbe girişimine karşı durmanın Türkiye’nin yeni bir milli mücadelesi olduğunu vurguladı. Bazı milletvekillerinin ve iş adamlarının ‘FETÖ borsası’ sayesinde ceza almaktan kurtulduğu iddialarını duyduğunu ifade eden Yardımcıoğlu, iddiaların gerçek olmamasını diledi. Hiçbir menfaat isteğinde olmadan sadece dini kaygılar nedeniyle FETÖ’nün sohbetlerine katılmış ve adli makamlarca haklılıkları kanıtlanmış insanların haklarının tekrardan teslim edilmesi gerektiğini belirten Yardımcıoğlu, ufacık bir menfaat için FETÖ’nün içerisinde bulunmuş ama ceza çekmemiş kişilerin ise bir an önce cezalarını çekmesi gerektiğini söyledi.

TAMAMEN VATAN, MİLLET DERDİ İÇİN O GÜN SOKAĞA ÇIKTIM

Yardımcıoğlu, programında yaptığı konuşmalarda şu ifadelere yer verdi: “15 Temmuz günü bir pastanenin önünde 1 arkadaşımla beraber oturuyordum. Memleketin halini konuşuyorduk. Sonrasında sosyal medyadaki gruplardan bir tanesinde İstanbul’daki köprüyü kapattıklarını yazdılar. Bu arada da Nisan, Mayıs gibi aylarda yurtdışındaki gazetelerde Türkiye’de yönetime müdahale yapılacağı ve ülkenin ele geçirileceği yazılıyordu. Kendi aramızdaki konuşmalarda “Darbe yapmak kimin haddine” diye dillendiriyorduk. Tabi ‘Hain içeriden olunca kapı kilit tutmazmış’ sözünü biliyorduk ama nasıl gerçekleşeceği konusunda bir fikrimiz yoktu. Yine sosyal medyadaki gruplardan yazılar artmaya başladı. Ankara’dan uçakların, helikopterlerin geçtiği, boğaz köprüsünde silah açıldığı falan yazıyor. Yoldan geçenler telefonlarına kitlenmiş haberleri takip ediyor. O sırada eşimi aradım, televizyonlarda ne yazdığını sordum. Eşim bana, çocuğun sütü olmadığını, herkesin marketlere, ATM’lere koşturduğunu söyledi. Süt bulamayacağımızı söyledi. Eve gittim, normalde eşim akşamdan sonra dışarı çıkmamdan çok hoşnut olmaz. Eşime yeni kıyafet vermesini söyledim. “Dışarıya çıkacağım, AK Parti il binasına gideceğim” dedim. Normalde her akşam problem çıkaran eşim o gün sorun çıkarmadı. Bu arada Orhan Ercan hocayı aradım. “Orhan Hocam ben AK Parti İl Binasına gidiyorum” dedim. “Reis beni hemen aşağıdan al” dedi. Çocuklarımla ve eşimle bir nevi helalleşir gibi vedalaşarak evden çıktım. Sonra Orhan Hoca’nın evine gittim, Orhan Hoca beni biraz bekletti. Tabi biraz kızdım. Çünkü ortaya çıkacak mücadelede geri kalmak istemiyordum. Orhan Hoca, “abdest aldım” dedi. Bütün öfkem gidiverdi. Diğer arkadaşımız dini bir cemaate bağlı. Onu aradığımızda; cemaatleri evden çıkmamaları konusunda talimat vermiş. O arkadaşımız gelmedi. Orhan Bey ile biz gittik. AK Parti binasının önüne gittiğimde; sarhoş çocukları gördüm, motosiklet süren çocukları gördüm. O çocuklar o gün bana öyle şirin geldi ki, anlatamam. Biz AK Parti’ye üye falan değiliz. Tamamen vatan, millet için oraya gittik. 16 aylık Büyük Birlik Parti Genel Başkan Yardımcılığım dışında hiçbir partiyle uzaktan, yakından ilişkim olmadı. Sonrasında Dulkadiroğlu Belediye Başkanı Necati Okay geldi. Sonrasında halk yavaş yavaş gelmeye başladı. Mülki irade ne yapacağına karar vermeye çalışırken, oraya gelmiş binlerce insan gördüm. Bunların içerisinde AK Parti’ye hiç oy vermemiş insanlarda vardı. O gün ülke yeni bir milli mücadeleden geçiyor. Önemli olan zor zamanda “Ben senin yanındayım, ben senin kardeşinim” diyebilmektir. Meseleye böyle bakıyorum.

İDDİALAR GERÇEKSE VAY HALİMİZE

Ülkenin içerisinde bir şekilde FETÖ borsasından bazı milletvekillerinin faydalandığını duyuyorum. Şehrimde de duyuyorum, Türkiye’nin 4 bir yanında da duyuyorum. Bunlar hakikatse vay halimize diyorum. Kanunlar kurallar herkese uygulanmalıdır. Tıpkı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika’ya ve Avrupa’ya dediği gibi “Senin teröristin, benim teröristim olmaz.” Terörist, teröristtir. “Para aldıklarımızı görmezden gelelim” gibi bir şey hakikaten varsa kahrolduğumuz gündür. Tabi bunları televizyonlarda, sosyal medyada duyuyorum.

DEVLETİ DEVLET YAPAN HUKUKTUR

Dün 60 ihtilalini yapan adamlar hukuk biziz diyorlardı. 70’li yıllarda muhtıra veren askerler, hukuk biziz diyorlardı. 80’de darbe yapan müsevver Cumhurbaşkanımız Kenan Evren, hukuk benim diyordu. Bu insanlarımız ömürlerini hukuk arayaraktan doldurdular. Dün FETÖ’cüler her şey biziz diyorlardı. Biz de siz kimsiniz diyorduk. Cahil cehaleti ile konuşuyormuşuz. Hakikaten bu adamlar her şey olmuşlar. Şimdi o adamlar hukuk arıyorlar. Aynı duruma biz düşmemeliyiz. Bundan 10-20 yıl sonra bizimkilerinde hukuk aramaması için hukuka uygun davranması gerekiyor. Devleti yık, hukuku yıkma. Bir ülkenin ekonomisi olmayabilir. Bu ülkenin parası olmayabilir. Bir ülkenin gayri safi milli hasılası düşük olabilir. Bir ülkede işsizlik olabilir. Ancak hukuk yıkılmamalıdır. Biz İstanbul’u fethetmeye gidiyorken; Bizanslı halkın, Cenevizli halkın, “Bizans serpuşu görmektense, Osmanlı sarığı görürüm” dedirten şey hukuktur. Devleti devlet yapan şey hukuktur, adalettir. Adalet yıkılmadığı müddetçe devlet yıkılmaz. Dolayısıyla haksızlığa uğrayan insanların hakları bir an önce verilmelidir. Hak ettiği cezası verilmemiş olanların da cezası bir an önce verilmelidir.

FETÖ’NÜN TEKRARDAN YAPILANMA GİBİ DERDİ VAR

Ben milletin içerisinde olan birisiyim. Cezaevine girip çıkan FETÖ’cülerin “Biz yeniden yapılanabilir miyiz” gibi laflarını halkın içerisinden duyuyorum. Bu adamlarda Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bir hınç var. Bu hınç; bunlara toplumda taban kaybettirdi. Toplumdaki tabanlarını kaybedince eskisi gibi bir güç olmaları söz konusu olamaz. Bu adamların böyle bir dertleri var ama bu milletin tabanında yer edinme şansları asla yok.

ŞAHSİ MENFAATLERİNİ, PARTİ MENFAATLERİNİ ÜLKE MENFAATLERİNİN ÖNÜNE KOYANLAR KARŞIMIZA ÇIKIYOR

Senin teröristin, benim teröristim nasıl olmazsa, onun FETÖ’cülüğü, bunun FETÖcülüğü de olmaz. FETÖ’cü, her yerde FETÖ’cüdür. Suç işlemişse cezasını çekmelidir. İster AK Parti’ye yakın olsun, ister CHP’ye yakın olsun, ister İyi Parti’ye yakın olsun. Bazı partilerde sırf Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı nedeniyle, kendi partilerine FETÖ’cüleri alıyorlar. Ben biliyorum ki; Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin ne FETÖ’yle ne diğer tarikatlar ile ilgili bir yakınlığı söz konusu olamaz. Ancak bu FETÖ’cüleri partilerine alamayacak erdemliliği gösteremiyorlar. Oylarını 1-2 puan yukarı taşıma derdindeler. CHP böyle diyor da, İyi Parti farklı mı diyor? DEVA Partisi, Ali Babacan farklı mı diyor? Davutoğlu farklı mı diyor? Burada şu karşımıza çıkıyor. Şahsi menfaatlerini, parti menfaatlerini ülke menfaatlerinin önüne koyanlar karşımıza çıkıyor.

DEVLETİMİZ HAKSIZLIĞA UĞRAYANLARIN GÖNLÜNÜ ALMALI

Adam büyükşehir belediye başkanı olmuş, adam bakan olmuş, bu FETÖ’nün elebaşı ile resimleri var. Öbür taraftan bakıyoruz; Allah demiş, Kur’an demiş, peygamber demiş, bir şekilde samimi duygularla bu yapıya gitmiş. Allah, Kur’an, Peygamber konuşmak için bunların arasına girmiş kesim var. Bir de polisse, komiser muavini olabilir miyim, şefse müdür olabilir miyim, ticaretle uğraşıyorsa parama para katabilir miyim diyerek bunların arasında gitmiş kesimde var. İlk başta söylediğim din öğrenmek için oraya gidenler FETÖ’cü falan değil, öyle bir kesim var ki hakikaten haksızlığa uğramışlar. O baş papazla, o 1 dolarlık adamlarla gönül bağları olmamış, zaten sevmemişler. Bu insanlara bakıyoruz; polisken açığa alınmışlar, askerken kapının önüne koyulmuşlar. Üniversitede hocayken kapının önüne koyulmuşlar. Bu adamlarda vatana, millete ve devlete karşı bir küskünlük oluşmuş. Devletin bu kesimin gönlünü alması gerekiyor. FETÖ sayesinde bir yerlere gelmiş, FETÖ sayesinde milyon dolarlar kazanmış kesimler var. Bunların cezası verilmeli, ancak mazlum durumda olan kişilerinde Devlet elinden tutmalıdır. En ufak menfaat güderek onların yanına gidip; devletin FETÖ’nün çıkarlarının altında tutanlarında canının okunması gerektiğini düşünüyorum.”

Editör: Mahmut Beyaz