Yaptığı yatırımlar ve sağladığı istihdamla Kahramanmaraş ve Türkiye ekonomisine ciddi katkı sunan Kipaş Holding’in Yönetim Kurulu Üyesi Hikmet Gümüşer; dolar kurundaki artış, Rusya-Ukrayna savaşı ve birçok nedenle artan enflasyonun üretim yapan şirketlere olan etkisini anlatarak bundan sonraki süreçte Türkiye ekonomisinin akıbetiyle ilgili tahminlerde bulundu. Aynı zamanda milyonlarca çalışanın merakla beklediği asgari ücrete yapılacak ara zammını şirketler açısından değerlendiren Gümüşer, işveren ve çalışan için dengeli bir artışın yapılmasını gerektiğinin altını çizdi. Beklentisinin 5 bin 500 seviyelerinde olduğunu belirten Gümüşer, “Türkiye’de şu anda ihracat yapabilen firmalar asgari ücret artışını karşılayabilir fakat onun haricinde tamamen iç piyasaya çalışan firmalar asgari ücret artışını karşılamakta bir nebze zorlanabilirler” ifadelerini kullandı.

“STOKLAYARAK TÜKETİM VE MALİYET ARTIŞLARI TÜRKİYE’Yİ ENFLASYON GİRDABINA GİRDİRMİŞ DURUMDA”

Enflasyondaki artışın nedenini açıklayan Gümüşer, “Türkiye şu anda yüksek enflasyonla mücadele ediyor. Türkiye’nin ekonomik tarihine baktığımız zaman enflasyon yeni bir bela değil. Daha önce de birçok defa ülkemizi meşgul etmiş büyük bir problem. Şu anki enflasyonun ana sebebi ‘maliyet kökenli’ dediğimiz özellikle Türkiye’nin ithal ettiği kalemlerdeki maliyet artışlarından kaynaklanıyor. Bir diğer enflasyon sebebi ise talep enflasyonu. Yani tüketicilerin alacakları, tercih edecekleri, tüketecekleri mallarda fiyat beklentileri ileriye dönük yüksek olduğu için hızlı tüketim yapmak istiyorlar. O yüzden bir şeyin fiyatını o anda uygun buluyorlar ve hemen ‘Gelecekte daha da yükselir’ diyerek alım tercih ediyorlar. Bu iki unsur; stoklayarak tüketim ve maliyet artışları Türkiye’yi enflasyon girdabına girdirmiş durumda. Şu anda enflasyonla alakalı şirketlerin en önemli yaptığı şeyler enflasyona ait olan paranın vade değerini, paranın zaman kaybını fiyatlarına girdirmek şeklinde oluyor, dolayısıyla üreticilerin de ürettiği ürünlerin fiyatları artıyor. Bu da bir yerde enflasyonu yeniden besliyor ve bir kilit döngüye sebebiyet veriyor. Enflasyonla alakalı en büyük zararı sabit geliri olan ve geliri enflasyona göre artmayan maaşlı kesim oluşturuyor. Tüketim yaptıkları ürünlerin fiyatı her gün, her saat değişiyor fakat maaşları enflasyona göre değişmiyor. Dolayısıyla şu anda ülkemiz yüksek fiyat seviyeleriyle, anlık değişen fiyat seviyeleriyle oldukça mücadele etmekte ve bu çok yorucu bir hal almış durumda” şeklinde konuştu. 

2023 YILINDA 300 MİLYAR DOLAR İHRACATI GÖRMEMİZ AN MESELESİ

Hikmet Gümüşer, Türkiye ekonomisinin geleceği hakkında ise,Türkiye ekonomisi dışarıdan bakıldığı zaman sadece enflasyon, yüksek döviz kuru gibi birkaç karne notuyla değerlendirilebilecek bir ekonomi değil. Türkiye ekonomisi bugün Avrupa’da sözü geçen ve imalat sektörüne sahip olan, sözü geçen ihracat beceresine ve ihracat rakamlarına sahip olan bir ülke. Aynı zamanda Türkiye olarak dünyada en çok turist çeken 4. ülke konumundayız, dolayısıyla ülkemize ait çok fazla zenginlik, çok fazla potansiyel var. Özellikle sanayi ve turizmle alakalı. Şu anda enflasyon probleminden dolayı sanki sanayi durmuş gibi bir algı var ama öyle bir şey yok. Sanayici hala çalışıyor. Şu anda kredi kanalları tıkanmış durumda, bankalar nezdinde krediler eskisi gibi değil, eskisi gibi canlılık yok. Kredi rakamları ve vadeleri oldukça düşmüş durumda. Bu durum Türkiye’deki yatırım ortamını ve mevcut ticaret ortamını şu sıralar olumsuz etkiliyor. Fakat bu durum çok uzun sürmeyecek ve Türkiye yıl sonuna doğru yeniden bir düzleme oturacak. Özellikle Avrupa pazarlarındaki iyileşmeyi bekliyoruz. Şu anda Avrupa pazarı çok durgun gidiyor, bu Kahramanmaraş’taki üreticiyi de Türkiye’deki üreticiyi de çok etkiliyor. Çünkü Avrupa Türkiye’nin ihracatında yüzde 40 paya sahip olan bir yer. Dolayısıyla Türk sanayisi yeniden eski gücüne kavuşacak ve 2023 yılında her nasıl 2022’de 2021’i ihracatta geçeceksek, ben geçeceğimize inanıyorum, 2023’te de 2022’yi geçeceğiz. 2023 yılında 300 milyar dolar ihracatı görmemiz an meselesi. Türkiye özellikle savunma sanayinde, sanayi imalat sektöründe çok güçlü yatırımlar yaptı. Yerli otomobil yatırımı TOGG gibi ve yeni doğalgaz sahasının keşfi ve 2023 yılında bu doğalgazın hanelere sunulacak olması gibi olumlu gelişmeler bizi bekliyor. Bunlar Türkiye’nin hem ihracatını artıracak hem de cari açık problemini çözecek türden gelişmeler. O yüzden geleceğe dönük beklentilerimiz olumlu. Rusya-Ukrayna savaşının etkilerini biraz daha hafif hissedeceğimiz dönemler olacak. Dolayısıyla bu yıl biraz zor geçecek ama gelecek yıldan daha umutluyuz diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

ASGARİ ÜCRET 5 BİN 500 SEVİYELERİNDE OLACAK GİBİ GÖRÜNÜYOR

Gümüşer, asgari ücrete yapılacak ara zamla ilgili şunları söyledi:Asgari ücretin seviyesiyle alakalı bir şey söylemem pek mümkün değil, fakat Türkiye’deki yapılan araştırmalara göre açlık sınırı ortada. Yaklaşık 6 bin TL 4 kişilik ailenin açlık sınırı olarak ölçülmüş durumda. Benim beklentim asgari ücret 5 bin 500 TL seviyelerinde olacak gibi görünüyor. Fakat asgari ücret artışını her şirkete değil de belli sayıda çalışan sayısı olan şirketlere ayrı artış oranı gibi bir şeyler bekliyorum. Bunun sebebi de şu: Türkiye’de şu anda ihracat yapabilen firmalar asgari ücret artışını karşılayabilir fakat onun haricinde tamamen iç piyasaya çalışan firmalar asgari ücret artışını karşılamakta bir nebze zorlanabilirler. Türkiye’de şu anda yaklaşık 2 milyona yakın şirket var, 2 milyona yakın şirketin sadece 20 bin tanesi ihracat yapıyor. Geriye kalan 1 milyon 980 bin adet şirket mikro, küçük ve orta ölçekli firmalar. Dolayısıyla hem elektrik pahalı hem kiralar pahalı bir de üzerine asgari ücret zammı gelirse bu sefer asgari ücretlinin durumunu iyileştirelim derken esnafın iş yeri kapatmalarıyla ve neticesinde işsizlikle karşılaşma olasılığımız da yüksek. O yüzden burada dengeli bir çözümün getirilmesi lazım.”

ASGARİ ÜCRETE DENGELİ BİR ARTIŞ GETİRİLMESİ LAZIM

Gümüşer: “Tabii ki biz maaşların yükseltilmesinden, asgari ücretle geçinen çalışanlarımızın ekonomik şartlarının çok daha iyi olmasından yanayız. Fakat Türkiye ölçeğinde düşünecek olursak ara dönemde herkes asgari ücret zammını karşılayamayabilir, o yüzden işletmelere de bu artışları finanse edebilmesi için Kredi Garanti Fonu (KGF) gibi ya da biraz daha düşük faizli ticari kredi imkânları gibi finansal olanakların sunulması lazım. Aksi takdirde mikro, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler bu artışları karşılayamazlar, iş yerlerini kapatmak zorunda kalabilirler. O yüzden dengeli bir artış getirilmesi lazım. Aynı zamanda asgari ücret artışı kimi firma için çok önemsizdir, çünkü işçilik maliyetleri toplam üretim giderleri içerisinde düşük bir oran tutuyordur ama konfeksiyon gibi veya metal mutfak eşyaları sektörü gibi Kahramanmaraş’ta çok yoğun olan bu sektörlerde işçiliklerin oranı çok çok yüksek, dolayısıyla bu gibi işletmeler asgari ücret artışını fiyatlarına yediremeyebilirler, satış yapmakta zorlanabilirler o yüzden biz maaşları iyileştirelim derken işletmelerin gerilemesine yol açmamalıyız, böylesi bir kural getirilmeli diye düşünüyorum.”

BDDK’NIN ALDIĞI KARARI DEĞERLENDİRDİ

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) şirketlerin dövizlerini TL’ye çevirmesi amacıyla aldığı kredi kullandırma kararına ilişkin de konuşan Gümüşer, “Aslında bakarsanız bu yönetilebilir bir karar, piyasaya ilk çıktığında tedirgin etti fakat daha sonra detayları belli olduğunda bunun ne denli yönetilebilir olduğu anlaşıldı. Burada ekonomi yönetiminin engellemeye çalıştığı şey kurumların Türk Lirası cinsinden kredi alıp bundan ithalat harcamaları için ya da başka birikim sebebiyle ya da parayı değerlendirmek amacıyla döviz almalarının önüne geçmek adına bunu yaptılar. Türkiye’de bir takım firmaların döviz varlığının bilançolarının yüksek olduğunu gördüler ve bunu firmalar bu kadar çağrıya rağmen dövizlerini bozmadıkları için şu anda ‘Eğer dövizini bozarsan gel sana kredi kullandırayım, bozmazsan senin için kredi yok’ hükmü getirilir. Getirilen 15 milyon TL sınırı çok düşük bir sınır. Özellikle büyük ölçekli firmalar için 900 bin dolar anlamına geliyor ki; bu çok ufak bir rakam. Döviz varlığı anlamında bu rakamın üstündeyseniz eğer o zaman firmaların döviz varlığı aktiflerini ya da satışlarından büyük olan kalem hangisi ise ona oranlanarak bakılacak ve bu oran yüzde 10’un üzerindeyse eğer firmaya, ‘Sen neden bu kadar döviz tutuyorsun, döviz açığın mı var? Geleceğe yönelik kredi ödemen mi var eğer öyle bir durumun varsa gel bana ispatla ben sana kredi vereyim’ diyor. Yani diğer krediyi kesmiyor. Dolayısıyla bunu ispatlayabiliyorsanız bankalar yine size kredi veriyor ama ispatlayamıyorsanız gerçekten keyfi amaçlı döviz tutuyorsanız o zaman devlet sana, ‘Türkiye içerisinde hiçbir bankadan Türk Lirası cinsinden kredi kullanamazsın, o yüzden bu dövizini bozup yüzde 10’un aşağısına düşürmen gerekiyor’ diyor.  Şimdi bu durum Türkiye birçok firma açısından yönetilebilir, borsada işlem gören şirketlere baktığımızda yüzde 90 kadar firma zaten yüzde 10 sınırının altında sadece 1-2 firma var onlarda zaten bunu döviz açığı olan firmalar, bunu ispatlayabiliyorlar. Piyasayı ilk başta tedirgin eden bu karar daha sonra yönetilebilir olduğu anlaşılınca borsa da zaten yükselmeye başladı” dedi.

Haber: Abdulsamet İspir

Editör: Mahmut Beyaz