Düzensiz ve sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam üçgeninden ortaya çıkan obezite hastalığının oluşumunu gazetemize anlatan KraLight Beslenme Danışmanlık ve Andulasyon Terapi Merkezi Diyetisyeni Nur Kral, sağlık açısından büyük bir tehdit oluşturan obezitenin oluşumunda birçok dış faktörün olduğunu ve obeziteye karşı Batı tipi beslenme modelinin benimsenmesi gerektiğini belirtti. Nur Kral, “Obeziteye neden olan etmenler tam olarak açıklanamamakla birlikte aşırı ve yanlış beslenme ve fiziksel aktivite yetersizliği obezitenin en önemli nedenleri olarak kabul edilir. Bu faktörlerin yanı sıra genetik, çevresel, nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo-kültürel ve psikolojik pek çok faktör birbiri ile ilişkili olarak obezite oluşumuna neden olmaktadır. Yağlı yemek alışkanlıklarına dikkat edilmesi ve bol bol hareket edilmesi gerekiyor. Eğer batı tipi beslenme modellerini tercih edip, şeker, tuz, beyaz un aşırı nişastayı bırakmıyor; geleneksek sebze yemeklerimizden, baklagillerden uzaklaşıyor ve tabii bir de hareket etmiyorsanız tehlikeyle burun burunasınız demektir. Batı tipi beslenme modelini benimsemeliyiz. Burada yanlış anlaşılma olmasın ‘onların yediklerini yiyelim’ demiyorum. ‘Onların yediği gibi yiyelim’ diyorum. Onlar daha çok tuz, beyaz un, yağlı yemeklerden uzak duruyor. Ayrıca, Batı’nın daha hareketli bir yaşam tarzı var, bunu ve beslenme konusunda Batıyı örnek almalıyız” ifadelerini kullandı.

DAĞLAR KADAR FARK VAR!

Türkiye’nin obezitede Avrupa’da birinci sırada olmasını değerlendiren Diyetisyen Nur Kral, “Türkiye’nin Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığı zaman, dağlar kadar fark var. Onlar bize göre daha hareketli, daha sağlık besleniyorlar. Bu örnekleri çoğaltabilirim ama çok basit bir örnek vermek istiyorum; Hollanda’da obezite oranının düşük olması ulaşımda bisikletin yaygın olarak kullanılmasıyla açıklanabilir. Her geçen gün daha fazla kaloriye maruz kalıyoruz ve hareketimiz de azalıyor, bedenimize pekiyi davranmıyor, yağlanmamızı artırıyoruz. Bir de bu yetmiyormuş gibi yeterli su içmiyor ve hareket etmiyorsanız bu tembelleşme, ömrünüzden yıllar çalıyor’’ şeklinde konuştu. 

OBEZİTENİN YOL AÇTIĞI HASTALIKLAR

Obezitenin birçok kronik hastalığa yol açtığını belirten Nur Kral, “Obezite tüm kronik hastalıkların sebebidir. Koroner kalp hastalığı, yüksek tansiyon, kan yağlarının yükselmesi, şeker hastalığı, gut hastalığı, bazı kanserler, mide fıtığı, safra kesesi taşları, karaciğerde yağlanma, fiziksel aktivitede azalma, uyku apnesi, depresyon gibi rahatsızlıkları da tetiklediği için obezite ciddiyetle tedavi edilmesi gereken bir hastalık. Ülkemizde de diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi obezite görülme sıklığı gün geçtikçe artmaktadır. “Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırmasının n çalışma raporuna göre Türkiye’de obezite sıklığı; Erkeklerde yüzde 20, kadınlarda ise yüzde 41 olarak belirlenmiştir” dedi. 

OBEZİTE SADECE ESTETİK KAYGI OLMAMALI

İnsanları Obeziteye sadece estetik kaygı için bakmamaları gerektiğini, obezitenin ciddiye alınması gerektiğini kaydeden Diyetisyen Kral, “Günümüzde obeziteye estetik bir problem olarak bakmamak, ciddiyetle yaklaşmak gerekiyor. Çünkü obezite, psikolojik ve fizyolojik sorunlar ile ekonomik yükü giderek artan kronik bir hastalık. Koronavirüs gibi bulaşıcı bir hastalık olmasa da en az koronavirüs kadar tehlike oluşturuyor. Koroner kalp hastalığı, yüksek tansiyon, diyabet, gut, bazı kanserler, karaciğer yağlanması, uyku apnesi, depresyon gibi birçok hastalığın altında yatan nedenlerden biri olabilir. Daha fazla koruyucu sağlık hizmeti, halk sağlığı eğitimi, erken yaşta davranış değişikliği ve uzman desteği bu konuda çok kıymetli. Bir beslenme uzmanı olarak bu konuda farkındalık yaratmanın ve doğru bilgiyi aktarmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

ÜLKEMİZDE HER 100 KİŞİDEN 21’İ OBEZİTE TEHLİKESİNDE 

Dünya genelinde obezite hastalığının her geçen arttığını ve ülkemizde de her 100 kişiden 21’nin obezite ile burun buruna olduğunun altını çizen Nur Kral, “Obezitenin 1975 yılından beri dünya çapında üç katına çıktı. Ülkemizde ise her 100 kişiden 21’i obeziteyle karşı karşıya. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması verilerine göre, 15 yaş ve üzeri bireylerde fazla kiloluluk oranı yüzde 34 ve obezite oranı yüzde 31. Bu rakamların bu seviyeye gelmiş olmasının başlıca nedenleri ise beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz bir yaşam tarzı. Araştırmalar genetik yatkınlığının burada önemli rol oynadığının altını çiziyor. Yapılan bir araştırmaya göre, eğer anne ve babadan biri obez ise çocuğun obez olma ihtimali yüzde 40, eğer ikisi de obez ise bu oran yüzde 80’lere kadar çıkabiliyor. Ebeveynleri obez olmasına rağmen ideal bir vücut yapısına sahip olan birçok kişi olduğunu unutmayın. Maalesef günümüzde artık obezitenin görülme yaşı gibi bir terim yok, çocukluktan hatta bebeklikten başlayan bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü aşırı kilo ve obezitenin yetişkinlerin yaklaşık yüzde 60’ını ve her üç çocuktan birini etkilediğini belirtiyor. Ülkemizde ise her 100 kişiden 21’i obeziteyle karşı karşıya. Her zaman altını çizdiğim gibi, yeterli, dengeli ve sürdürülebilir beslenmeyle obeziteyi yenmek mümkün.”

OBEZİTEYLE MÜCADELEDE

Obezite ile mücadele konusunda tavsiyelerde bulunan Diyetisyen Nur Kral, “Obeziteden kurtulmak ve kısa sürede kilo vermek için yaşam tarzına uymayan, düşük kalorili beslenme programlarına başvurmak yerine sizin için en uygun, yani sürdürülebilir bir beslenme programı uygulamak atacağınız ilk adım olsun. Kısa sürede hızlı kilo vermeyi hedeflemeyin, seçimlerinizi zamana yayın, iyi ve sürdürülebilir beslenmeyi hedefleyin. Sağlıklı beslenmek ve hareket etmek ilk hedefiniz olsun. Katkı, koruyucu, renklendirici içeren atıştırmalıklar yerine sağlıklı atıştırmalıklar tercih etmeye özen gösterin. Porsiyonlarınızı küçültün, tabağınızın yarısını mevsim yeşillikleriyle doldurun. Bitkisel ağırlıklı beslenin, bitkisel protein kaynağı baklagillerden destek alın. Tuz tüketiminizi azaltın, bunun yerine baharatlardan faydalanın. Motivasyonunuzu kaybetmeyin, kendinize küçük hedefler koyun. Kilo verememenizin endokrinolojik bir nedeninin olup olmadığını öğrenin. Sağlık kontrollerinizi düzenli olarak yaptırın” şeklinde konuştu.

OBEZİTE TEDAVİSİNDE SPOR

Spor konusuna da dikkat geçen Nur Kral, “Bunun yanı sıra fiziksel aktivite de ayrı bir öneme sahiptir. Bu noktada obezite sorunu olan kişiler için kısa süreli, ağır fiziksel aktiviteler değil de uzun süreli, orta tempolu aktiviteler tercih etmelidir.

Özellikle bu detay göz önünde bulundurularak hazırlanmış olan aktivite programı sayesinde hem hastanın kalori harcaması sağlanır, hem de bu hareketlilik hasta tarafından benimsenir” ifadelerini kullandı.

Haber: Ömer Harmankaya

Editör: Mahmut Beyaz