Geçtiğimiz günlerde Pazarcık İlçesinde art arda gelen depremlerin Kahramanmaraş’ta beklenen büyük depremin habercisi olduğunu düşündürdü. Konuyla ilgili gazetemize açıklamalarda bulunan İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Ökkeş Buğra Dalkıran, 1. Derece deprem bölgesi olan Kahramanmaraş’ta 478 yıldır 7,5 şiddetinin üzerinde depremin gerçekleşmediğini ve kaçınılmaz son olan depremin her an yaşanabileceğini belirtti. Dalkıran “Depremler bizim doğal olaylarımızdır ve belli bir periyotta gerçekleşen afetlerdir. Kahramanmaraş’taki 7,5 üzerindeki depremleri periyodik halde inceleyecek olursak, 518 yılında bir deprem gerçekleşmiş, akabinde 1114 yılında gerçekleşmiş. Son olarak 1544'te gerçekleşen bir deprem var. Kahramanmaraş'ta ortalama 500 yılda bir 7,5 üzerine bir deprem meydana gelmiş. 478 seneden beri böyle bir büyüklükte deprem meydana gelmedi. Bu ne demek oluyor 500 yıllık periyoda yaklaşmışız. Bu 478 yıllık süreç belki 520 yıl olacak belki 550 yıl olacak bu periyodu hiç kimse kestiremez. Bunlar tamamen tarihsel verilerle ortaya çıkmış bir tezdir. Şunu kabul etmemiz lazım Kahramanmaraş için deprem kapıda. Depremden kaçamayız, bu kaçınılmaz bir sonumuzdur, deprem olacak. Bugün olur yarın olur ya da diğer gün olur, ama olacak’’ şeklinde konuştu.

DEPREM YÖNETMELİĞİ

1999 yılına kadar Deprem Yönetmeliği olmadığını vurgulayan Dalkıran, “Bu depremlerle alakalı Kahramanmaraş'ta yapılmış deprem çalışmaları var bu yadsınamaz ve bu emekler göz ardı edilemez. Eksiklerimiz de var bunu da kabul etmemiz lazım. Teraziye koyarsak eksiklerimiz maalesef daha fazla. Kahramanmaraş'ta belirli bölgeler var, bu bölgelerde sıkıntılı yapılar mevcut, yapım şekli ve yılı itibariyle beton kalitesi, demir kalitesinin yetersizliğinden ortaya çıktı. Bu yapılar genel olarak 1975-1980'ler itibarıyla başlamış 1999'a kadar devam etmiş. 1999 yılına kadar bizim deprem yönetmeliğimiz yoktu. 99 Düzce depreminden sonra oluşmuş bir Deprem Yönetmeliğimiz var. Bu yönetmelikle birlikte biz depremde, yapıların nasıl davranacağını tespit etmiş olduk. Belirli bir büyüklükte bir deprem görmüşüz ve yapılar nasıl hareket etmiş yapılarda nasıl zararlar ortaya çıkmış bunları gördük” dedi.

KENTSEL DÖNÜŞÜM KANUNU

Dalkıran, Kentsel Dönüşüm kanununun hayata geçirilmesindeki eksiklere değindi. Dalkıran, “Bizim 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm kanunu var, afet riski altındaki yapıların dönüştürülmesi kanunu bu. Kanunda bölgesel olarak ciddi çalışmalar yapıldı 2012-2015-2016 yılında eski binaların birçoğunu yıktık ve yerine yeni binalar yaptık usulüne uygun şekilde. Yasanın gerektirdiği şartlar doğrultusunda dönüşüm sağlandı. Bu da piyasada çok fazla yoğunluk durumu olduğu için müteahhitler kentsel dönüşüm yapacağı binaları seçerken önceliğini ticarete çevirdi. Parasal döngüsünü göz önünde bulundurarak yaptı. Müteahhit bunu yapmakta haklıydı çünkü kazanç noktasında kendini düşünmek zorundaydı. Bu düşüncesinde kendi çapında haklıydı. Kar etmek zorundaydı. Yasanın oluşumunda ve yasanın hayata geçirilmesinde bir hata olduğu için ama arterlerde binalarımızın hepsi dönüştü ama ana arterlerin arka sokaklarındaki yerler dönüşmedi. Bu yerlerde inanılmaz çarpık yapılaşmalar, eski binalar kaldı.’’

ACİLEN BÖLGESEL DÖNÜŞÜM PLANLARI YAPILMASI GEREKİYOR

Kahramanmaraş’ta birçok bölgede bölgesel dönüşüm yapılması gerektiğini vurgulayan Başkan Dalkıran, ‘Kahramanmaraş'ta Serinkent bölgesi var galiba 80'li yıllarda inşa edilmiş bir bölge. Zemini çok güzel ama yapım şekli çok kötü. O dönem kooperatif vardı tamamen elle yapılmış beton sistemi ile inşa edilmiş. İşçilik, belki o zaman ki standardın üstündeydi ama 2022 yılına geldiğinde standarttın altında kaldığı görülüyor. Binadaki betonun beton özelliğini kaybettiğini görüyoruz. Kahramanmaraş'ta biz o bölgeyi kentsel dönüşüme alamadıysak bizim kaybımız. İlk depremde yıkılacak binalar, o binalar. Kendini gösteriyor zaten, bina 'ben ömrümü tamamladım ve ilk depremde de ben birçok insanın ölümüne sebebiyet vereceğim’ diyor. Tekke Mahallesi ile ilgili bir çalışma başlatıldı. Büyükşehir Belediyesi'nin bir çalışması var. Sadece orası mı dersek haksız sayılmayız. Çarpık yapılaşması mevcut onlarca mahalle biliyoruz. Bu mahallelerde ilk depremde birbirlerinin üzerine yıkılacak birçok yapı var. Tekke Mahallesinin karşısında Kanlıdere civarındaki mahalleler, yukarıdaki mahallelerde birçok depreme dayanıksız yapılar olduğu aşikâr. İnanılmaz sayıda eski yapı yoğunluğumuz var. Eski yapılarda da şöyle bir şey vardır, apartman dediğimiz birbirinden ayrık binalar genelde şöyle oluyordu belirli bir nizama göre dizayn ediliyor ve yapımı sırasında birçok müdahale söz konusu olabiliyor ama gecekondu bari yapılarda bu durum söz konusu değil’’ ifadelerini kullandı.

1999 YILI ÖNCESİNDE YAPILAN YAPILAR USULÜNE UYGUN YAPILMADI

1999 Düzce depreminden önce yapılan binaların sağlam yapılmadığına dikkat çeken Dalkıran, “Geçmiş zamanda 1999 yılından önceki yapılan yapılar usulüne uygun şekilde yapılmadı. 1999'dan önceki yapılan tüm binalar sorgulanmalı yüzde 100 yapmamız gereken ilk şey bu. Mühendislik denetlenmesi yapılması gerekiyor. 99 yılı deprem konusunda bizim milat yılımızdır. 99 yılından sonraki yapılan yapılarda da illaki sorunlu binalar vardır. Mühendislik hizmeti tam olarak alınmamış olabilir eksik yapılmış yerleri olabilir tabii ki 99 yılından sonraki yapılarda incelenmelidir. 2012'deki yapı denetim yasası çıkmadan önceki dönemde test konusunda sıkıntılar vardı. Belediyeler sadece demir sayımına giderdi, beton numunesi almadan binaya yapı kullanım izni verilirdi. Bu yasadan sonra bu süreç biraz daha sıkı olmaya başladı demirlerin numuneleri alınmaya başlandı, testler düzenli bir şekilde yapılmaya başlandı ve her şey geçmişe göre daha düzenli bir şekilde test edilmeye başlandı. Bu olaylar 20 sene öncesinde yoktu ama şu an var” dedi.

BİNALARIN KODLANDIRILMASI LAZIM  

Binaların depreme dayanıklılık konusunda test edilip, kimliklendirilmesi ve renklendirilmiş kodlarla işaretlenmesi gerektiği ifade eden Ökkeş Dalkıran, “Binaların kimliklendirilmesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapıldı. Numara Taş, belediyenin uyguladığı her binanın, her dairenin, her yapının kimlikleri ulusal sistemde mevcut. Bundan sonraki süreçte oluşmuş binanın bir de karnesi olması gerekiyor. Karnesi olacak, kırmızı kodluysa kırmızı kod konulacak, turuncu kod ise turuncu kod konulacak, bir renklendirme sistemine geçilebilir. Projesi var ama denetlemesi yapılmamış denetlemesi var denetleme sonucunda bir analiz gerçekleşmemiş veya denetleme sonucu yok. Beton numunesi alınmış mı, mühendislik hizmeti tam mı? Bunlar belli değil. Değişken bir durum olduğu için oradaki en önemli şey her binanın karnesinin ivedi bir şekilde yapılması lazım ki biz sıkıntılı gördüğümüz binaları acilen boşaltalım. Oluşacak depremde zararları minimuma indirelim. Depremin zararın herkes görür, tüm toplum görür’’ diye konuştu.

CAN GİDİYOR!

Dalkıran sözlerini şu şekilde tamamladı: “Olayın birde manevi boyutu var, ortada bir can gidiyor. Can gittikten sonra kaybedilen tüm maddi zararlar kifayetsiz. Maddi olarak kaybedilen şeyler bir şekilde yerine konulabilir ama giden can geri gelmez. Yıkılan apartmanlarda yıkılan yapılarda feryatları duyup, insanların yakarışlarını duyunca canımız yanacak. ‘keşke beş tane evim gitseydi de oğlumu kaybetmeseydim’ diyebiliriz. Deprem ülke olarak da bir kayıptır aslında, yönetimsel eksikliktir. Koltuklarımızın sorumluluklarını yerine getirmeliyiz.”

Editör: Mahmut Beyaz