İslam denince hayat hak ve fazilet üzerinde devam ettiği müddetçe kıymetlidir.  Hak adaletin tecellisi fazilet ise yüreğin pırıltısıdır.  

İman, ahlak, adaletin meşru zemininde kanun hakimiyeti ve Peygamberimizin sünneti seniyyesi bulunmalı ki bereket olsun.  Mekke ufuklarından dünyaya yayılan İslam dini zamanın da var olan büyük devletlerle ilgilenmiş onların hayatlarında Müslümanlığın olmasını arzulamıştır.  

Hakların çiğnendiği, şeref ve haysiyetlerin yok edildiği, rahmani parıltıların küfür karanlığı ile örtüldüğü yerlerde mümin insanlara büyük görevler düşer.  Mümin, hak ve fazilet duyguları ile dolu aziz ve kahraman bir varlıktır.  Zillete, küfre adaletsizliğe, hakarete tahammül edemez, imanlı sinesini sıra dağlar gibi uzatır.  

Allah, muhakkak ki; yolunda, kenetli kal’alar gibi saf tutup muhabere edenleri sever.  

Ey müminler! Siz, Allah’a kulluk ederseniz oda size yardımda bulunur ve ayaklarınızı sağlamlaştırır. Allah’ın yardımına uğrarsanız: size kimse galip gelmez. Göklerin ve yerin görünür, görünmez askerleri Allah emrindedir.  

O, kullarının her halini bilir; hakim ve kudretli bir Allah’tır.  

Efendimizin “İstanbul, muhakkak feth olunacaktır. Onun kumandanı ne güzel bir emir; ve o asker ne güzel  askerdir” meşhur hadisi şerifi birçok İslam hükümdarının yüreğini coşturmuş askerlerinin gaza duygularını depreştirmiştir.  

İstanbul’un Fethi Sultan Mehmet’e nasip olmuştur.  Babası ikinci Sultan Murat tarafından itinalı bir İslam terbiyesiyle Akşamseddin gibi veli, Molla Gürani gibi alimlerin gözetiminde büyütülen Sultan Mehmet büyük mükafata pek genç yaşta ulaşmış FATİH unvanını almıştır.  Fethin arkasındaki en büyük hakikat Bizans’ta akıl ve kalp dengesinin bozulmasıydı. Yaratılan her şey Allah’a muhtaç iken O’nsuz bir hayat tamamen hüsrandı ve bu durum Bizans’ın her kurumuna sirayet etmişti.  

Bizans İslam’ın diriltici soluğuna hasretti.

Sakın Allah yolunda can verenler “ölüler” demeyiniz; onlar asıl dirilerdir.  Lakin siz o hakiki hayatı anlamazsınız. Allah yolunda bir gün savaşmak: Dünya ve üzerindekilerden topyekun hayırlıdır.  Allah yolunda, ayağı tozlanan kimseye cehennem ateşi dokunmaz. Biliniz ki; cennet kılıç gölgelerinin altındadır.  

Müslümanları baştan sona savaşa teşvik eden bu hakikatlerdi onlar muhaberenin: İman, azim ve ahlak işi olduğunu anlamış İstanbul surları önünde saf tutarken Cennetin esintileriyle kendilerinden geçmişlerdi.  Şanlı bayrağımızı surlara diken Ulubadlı Hasan o toprakları ebediyen esenlik ülkesine çevirmenin neşesiyle şehit olmuş, Sultan Mehmet’te atından inerek temiz alnını hal huzurunda secdeye koymuştu.  

İmanla küfür mücadelesinin hakiki neticesinin ne olduğunu anlamak isteyenler bugün Fetih sonrasının İstanbul’una bir daha baksınlar da İstanbul’u yaşatanın Allah’ın tecellilerinden başka bir şey olmadığını anlasınlar!